1980’li yıllarda Dr. Jane Nelsen tarafından geliştirilen Pozitif Disiplin yaklaşımı, birçok psikolog ve pedagogun çalışma konusu olmuş, pek çok farklı alanda da kendine yer bulmuş bir akım. Temelde Alfred Adler’in psikolojik kuramlarına dayanıyor. Tüm anne babalara ve çocuklarla çalışan herkese yönelik geliştirilen bir program olan pozitif disiplin yöntemini beş maddede özetliyor Dr. Nelsen:

  • Saygılı ve cesaretlendirici
  • Ait ve önemli hissettirici
  • Uzun vadeli pozitif etkili
  • Yaşamda ihtiyaç duyulan sosyal becerilerin gelişmesinde etkili
  • Çocukların kendi potansiyellerini nasıl keşfedecekleri konusunda yol gösterici

Pozitif Disiplin yöntemi günümüzde pek çok ülkede kabul görüyor. Merkezi Amerika’da olduğu gibi, Avrupa’da, Suudi Arabistan’da, Çin’de de çocuklara yönelik yaklaşımlar arasında en çok ilgi gören çalışmalardan biri. Pozitif Disiplin Birliği’nin onayladığı eğitimi alan eğiticiler, ebeveynlere veya öğretmenlere bu yöntemin inceliklerini anlattıkları eğitimler düzenliyorlar.


Gül Saral Alıç ve Selin Göbelez Erdoğan da Pozitif Disiplin Birliği’nin eğitimlerini tamamlamış ve İstanbul’da birlikte kurdukları Akademi Libra’da ebeveynlere ve eğiticilere yol göstermek üzere çeşitli eğitimler düzenleyen iki kadın. Yollarının nasıl kesiştiğini, eğitimin içeriğini ve onlar için neler ifade ettiğini konuştuk, eğitimlerinden birine katılmış olan 5 yaşındaki Serena’nın annesi Selen de sohbetimize katıldı.



Pozitif Disiplin yöntemi sizin için neler ifade ediyor?


Selin: Ben kendi koçluk deneyimim ve kişisel farkındalık sürecimde, birey olarak yaşadığımız sıkıntıların çoğunun aslında çocuklukta yaşadığımız olumsuz deneyimlerden çıkardığımız sonuçlardan ve kararlardan kaynaklandığına bizzat tanık oldum. Biz çocuklarla, karşılıklı sevgi ve saygı çerçevesinde, çocukları cesaretlendirmeye ve yetkilendirmeye yönelik bir tutumla ilişkilenirsek onlar da yetişkin olduklarında kendileriyle daha barışık, başkalarını daha çok seven, saygı duyan, sorumluluklarının farkında bireyler olabilirler. Belki birçoğumuzun bugün yaşadığı sorunları yaşamazlar.


“Okuduklarım gözlerimi yaşarttı…”

Peki eğitim nerede karşınıza çıktı?

Selin: Ben zaten kendi çocuğumla olan tıkanıklıklarımla ilgili okurken ve araştırırken birçok akımı görme şansım olmuştu. Pozitif Disiplin ile karşılaşmamızda Selen bize vesile oldu. Selen, Fransa’da yaşadığı süreçte bu akımla ilgili birtakım çalışmalar yapmıştı. Bize ABD menşeili bu akımın Fransa'da da uygulandığını, Pozitif Disiplin birliğinin bir ayağının orada kurulduğunu anlattı. Akımın detaylarından o kadar çok etkilendim ve duygulandım ki okuduğum şeyler gözlerimi yaşarttı; “İşte bu!” dedim. O zamana kadar yaşam koçluğu yolunda ilerlerken, Gül’le de bu eğitimle ilgili etraflıca konuşup araştırmalar yaptıktan sonra ilerleme kararımızı verdik.


Gül seni ne getirdi Pozitif Disiplin’e?

Gül: Uzun yıllar kurumsal alanda çalıştım ; ebeveyn olduktan sonra nasıl daha iyi anne olabileceğim konusunda düşünerek alternatif pedagojik yöntemleri araştırmaya başladım. bu konuda seminerlere pekçok seminere katıldım, eğitimler aldım; Waldorf ile ilgili de çalıştım. Daha sonra kurumsal hayat ile ebeveynlik arasında bir denge kurmaya çalışırken, aslında çocuklarla olan iletişimimizde dengenin önemli olduğu kadar kendi içimizdeki dengenin de önemli olduğunu fark ettim ve bu dengeyi nasıl yakalarız diye düşünürken Selin’in Pozitif Disiplin’den bahsetmesiyle bu yaklaşımı kendime yakın buldum, Selin’le birlikte araştırdık ve eğitimi almaya karar verdik.


Eğitim sonunda ne tür bir sertifika aldınız?

Amerika Kaliforniya’daki Positive Discipline Association tarafından verilen uygulamalı eğitime katıldık. Uygulama eğitimlerini tamamlayıp, yazılı raporlarımızı verdikten sonra, Certified Positive Discipline Parent Educator-Sertifikalı Pozitif Disiplin Ebeveyn Eğitmeni ünvanını aldık. Positive Discipline Association-Pozitif Disiplin Birliği'nin üyesiyiz ve Pozitif Disiplin Avrupa Mentorluk Grubu’yla ayda bir internet üzerinden bir araya gelerek yeniliklerden haberdar olmaya, paylaşmaya devam ediyoruz.


Eğitimler ne şekilde ilerliyor?

Selin: Aslında bu eğitim 6-8 hafta sürüyor. Toplam 18 saat. Sadece teoriden ve bilgiden oluşan bir eğitim olmadığı için bu kadar uzun aslında. Bunu içselleştirmek için, bir hafta öğrenip deneyimlediğimiz yöntemleri o hafta içinde evde uygulamalarını istiyoruz. En çok gurur duyduğum tarafı şu: Ebeveynlikle ilgili çoğumuz pek çok okumalar yaptık, eğitimler aldık; bir şekilde teoride öğrendiklerimizi uygulamaya geçirmekte zorlandık ve hatta pek çoğu teoride kaldı. Bu eğitimde sunulan yöntemlerin uygulanabilir olması, empati ve problem çözme becerilerimizi geliştirmeye yönelik yaptığımız canlandırmalar ve farkındalık çalışmaları sayesinde katılımcılar, çocuğun sergilediği davranışlarda aslında ne, düşünüp hissedebileceğini fark etme imkanı buluyor. Çocuğun dünyasına girip hissetmek, düşünmek ve içselleştirmek için alan açan bir eğitim olduğundan sonunda öğrenme daha gerçekçi oluyor. Eğitimden 30 tane teknikle çıkmak değil sadece amaç; çocukla olan ilişkinin nasıl bir çerçeve içinde olacağının prensiplerinin içselleştirilmiş olması; biraz daha ileri gidip, çocuğumuzla olan ilişkimizin temellerini sağlamlaştırmak asıl hedeflerimiz oluyor. Çocuğumuzla iletişimde kullandığımız kelimelerle birlikte, nasıl kullandığımız; hangi enerjiyle ifade ettiğimiz; hoşgörülü ve kararlı duruşumuz çok önemli. Tüm bunları içselleştirmek ve yaşama adapte etmek için eğitimimiz 6 hafta sürüyor.




Selin Göbelez Erdoğan ve Gül Saral Alıç


“Çocuğun ihtiyaçlarına hoşgörüyle saygı gösterip, durumun ihtiyaçlarına yönelik çözüm bulma yönünde kararlılıkla çocuğu işbirliğine teşvik etmek"

İnteraktif bir eğitimden bahsediyorsunuz, kartlar, kitaplar, uygulama materyalleri… Eğitime katılan birine soralım, nasıl etkisi oldu bu tür bir eğitimin?

Selen: Benim kızımla ilişkimi doğrudan etkiledi. Bu eğitimde öğrendiğim yöntemleri büyük oranda uyguluyorum. Ben de ebeveynlikle ilgili çok okuyordum, araştırıyordum, eğitimler alıyordum. Fakat uygulamalı bir çalışma olduğu için bu, yöntemler farklı. Benim eğitimde en etkilendiğim; canlandırma yani rol oyunlarıydı. O rol çalışmaları içinde çocukla doğrudan empati yapabilmeyi, anne-baba bir şey dediğinde çocuğun neler hissedebileceğini daha gerçekçi bir şekilde deneyimlemiş oluyorsunuz. Bu sayede o yöntemler içselleşmiş oluyor.


“Buzdağının görünmeyen kısmını hedefliyoruz”


Öyle çok karmaşık formüller yok bu sistemde...

Selen: Bakış açını, yaklaşımını değiştirebiliyorsun ve somut önerilerle hayatın içinde uygulayabiliyorsun. Çok tipik sorunlar var çocuklarımızla yaşadığımız; yeme sorunu, uyku sorunu, ekran saati...Çocuk bu durumlarda sınırları zorlamak ister. Bu, anne babalar olarak sürekli uğraştığımız bir konu. Zararlı şeyleri çocukları üzmeden nasıl engelleyeceğiz diye düşünüyoruz. Orada o sınırı çizmek için aslında birtakım yöntemler var ve bunları her ne kadar okusak da bu içselleşmiyor. Bu eğitime katıldığımda verilen pratik yöntemler yaşamımızda uygulamaya geçirmemde ve yol almamızda çok faydalı oldu.


Gül: Canlandırmalardan özellikle bu kadar bahsediyoruz; eğitimin en can alıcı noktalarından biri bu bence. Bu tarz eğitimlere gelirken anne babalar genellikle ‘çocuğumda şu tarz bir sorunlu davranış var’ veya ‘çocuğumun nasıl daha iyi davranmasını sağlarım’ diye soruyorlar. Kişiliği bir buzdağı klişesiyle düşünürsek, görünen kısım yukarda çok az bir kısmıdır; çocuğun davranışı aslında o buzdağının görünen kısmıdır. Biz bu eğitimlerle, buzdağının görünen kısmındaki sorunlu davranışla birlikte, uzun vadede o buzdağının; o sorunlu davranışın altında gizli bir inancı ve kararı bulabilmek bulabilmeyi hedefliyoruz. Dolayısıyla canlandırmalar bu eğitimin kalbi. Orada sadece çocuğu da canlandırmıyoruz; anne kendi rolüne de giriyor. Böylece o sorunlu davranışın ardında gizli olan kararları ve inançları hissediyor ebeveyn. Zaten en önemli kazanım da bu oluyor eğitimin sonunda.


Eğitimde çocuk gelişimi üzerine eğildiğiniz yerler de var mı yoksa sadece ebeveyn davranışı üzerine mi yoğunlaşıyor?

Selin: Belirli yaşlarda oluşan belirgin özelliklerin üzerinde duruyoruz ve buna gore de çocukla iletişim kurarken nelere dikkat edeceğimizi gözden geçiriyoruz. Çocuğun yaşına göre ihtiyaçlarına yöneliyor ve yine gelişim düzeyine paralel yaklaşım ve çözümler öneriyoruz.


“2 yaşındaki çocuğu ‘o daha küçük’ diye dinlemiyoruz…”

Mesela, 2 yaş sendromu, annelerin en ne yapacağını bilemedikleri zaman... Pozitif Disiplin’in bu 2 yaş sendromuna yaklaşımı nasıl?

Selin: İki yaş sendromu neden oluyor, onun üzerinde durmak lazım. Çocuğun derdi ne? Yere yatıp tepinen çocuk, buzdağının görünen kısmı. Orada aslında çocuğun en büyük ihtiyacı, ait ve değerli olma. Bu ne demek ? Sevilme, kendi yeterliliğini fark etme, otonom olduğunu fark etme, birey olduğunu hissetmeye ihtiyacı var. Biz ona “o daha ufak” diyerek onu dinlemiyoruz, onun adına kararlar alıyoruz. 2 yaş da çocuğun anneden yavaş yavaş kopup kendinin ayrı bir birey olduğunu hissetmeye başladığı bir dönem. Pozitif Disiplin yaklaşımı, o dönemde çocuğu cesaretlendirmek ve yetkilendirmek gerektiğini söylüyor. Onun yapabileceği şeyleri küçük adımlarla yapmasına sabırla izin verip, onun da hayatın bir parçası olduğunu ve kendisinin hayatının üzerinde bir etkisi olduğunu hissettirecek davranışlar geliştirilmeli çocuklara karşı.



Gül, senin çocuğunun yaşı daha büyük olduğu için sana soruyorum, ergenlik süreciyle ilgili de önerileri var mı Pozitif Disiplin yönteminin?

Gül: Aslında biz bu Pozitif Disiplin Yöntemi ile Hoşgörülü ve Kararlı Ebeveynlik eğitimini tüm okul öncesi ve okul çağı çocukları için şekillendiriyoruz. 3-12 yaş çocukları kapsıyor bu. Ergenler için de ayrı bir modülümüz var. Pozitif Disiplin aslında bir felsefe. 52 tane yöntemi uygulamaya sunmakla birlikte, üzerinde durduğumuz şey bir felsefe ve bu feslefeden bağımsız yöntemler uygulandığı zaman bunlar çocuk için çok manipülatif gelebilir. Cesaretlendirmek, yetkilendirmek, ait hissettirmek... Bunlar felsefenin çok önemli kilit kelimeleri. Biz temel olarak Pozitif Disiplin felsefesini uyguluyoruz ve “Pozitif Disiplin ile Hoşgörülü ve Kararlı Ebeveynlik” yöntemini sunuyoruz. Burada hoşgörü ve kararlılık kelimelerinin arasındaki ‘ve’ çok önemli. Hoşgörülülük ve kararlılık arasındaki dengeyi yakalamayı hedefliyoruz. Hoşgörülü olmak çocuğun sorunlu davranışına karşı hoşgörü ile yaklaşıp onun duygularını onaylamak; çocuğa karşı saygılı davranmak demek. Ergen çocuk tabii ki 12 yaş üzeri olduğu için diyaloğa daha açık, kendi gücünü ispatlamayı istediği bir süreçte. Dolayısıyla o çocukla hoşgörülü ve çözüme odaklı bir bağ kurduktan sonra, her iki tarafa da saygılı olacak birtakım çözümler bulma yoluna gitmek gerekiyor. O yüzden bu kadar uzun bir süreçte ve uygulamalar yaparak ilerlemek gerekiyor bu eğitimde.


Biraz da Akademi Libra’dan bahsedelim…

Gül: Libra, ‘terazi’ demek, bizim için özel bir anlamı var. İkimizin de içselleştirdiği birtakım felsefeleri yansıtan bir kavram. Sitemizde görmüşsündür, Einstein’in bir sözünü kullandık: “Hayat bir bisiklet gibidir. Dengeyi sağlamak için devamlı ilerlemek gerekir.” Aynı bisiklete binmek gibi, iki tekerlekli bir bisikletin herhangi bir yerindeki bir sorunu göz ardı ederseniz, fark etmezseniz, tökezler düşersiniz. Çocuklarla olan başta olmak üzere hayattaki tüm ikili ilişkilerimizde aslında herkesin olumlu ve olumsuz yönleri var. Bu yönleri aslında fark edip göz ardı etmeden, olumsuz yönleri nasıl düzeltebileceğimizi, olumlu yönlerin üzerine giderek de o dengeyi sağlayıp ilerlemenin gerçekten çocuklarla en sağlıklı iletişimi sağladığını ben bu eğitimle birlikte içselleştirdim ben. Akademi Libra da bu temel anlayışlar üzerine kurulu bir ‘okul’.


Aslında iş kişinin kendi dönüşümünde yatıyor yani…

Gül: Evet, kesinlikle öyle. Çocukla iletişimimi nasıl iyileştiririm derken dönüp dolaşıp aslında kişinin kendini tanımaya yönlenmesi gerekiyor. Olumlu ve olumsuz yönlerim nedir bu yönlerimi nasıl ne zaman ortaya çıkıyor, stres altında ve kendimi güvende hissetmediğim zaman hangi davranışlarda bulunuyorum ve bu davranışların aslında karşımdaki kişilere etkisi ne oluyor... Bu farkındalıkla ebeveyn, karşısındaki kişinin, çocuğunun da olumlu olumsuz yönlerini daha iyi anlamaya başlıyor. Çocuğumun artıları eksileri ne, artılarını öne çıkarmam için nasıl davranmalıyım, nasıl cesaretlendirmeliyim ki çindeki o potansiyelin tamamını ortaya çıkarabilsin. Bu yaklaşımla, çocuğun da bu farkındalıkla potansiyelini farketmesi ve kendini yönlendirmesi mümkün oluyor. Bu bir süreç elbette, bu bir anda olmuyor ve yaptım bittim denemiyor. Ebeveynler olumlu sonuçlarını gördükçe devam etmenin de faydasını hissediyorlar.



Eğitimde bir de ‘ebeveyn dayanışması’na vurgu yapmışsınız. Bu neden önemli?

Selin: Ebeveyn dayanışmasıyla her dersin sonunda bir kişinin evde gerçekten yaşadığı bir sorunu alıp hep birlikte canlandırıyoruz. ve bu canlandırmanın sonunda o kişinin soruna başka bir gözle bakabilmesi sağlanıyor. Canlandırmadan sonra grupça kişiye sorunla ilgili çözüm önerileri üretiyoruz. Daha sonra bu kişi çözüm önerilerinden kendine yakın bulduğu birini uyguluyor canlandırma esnasında ve bunun sonucunda farklı ve yeni bir bakış açısı edinmiş oluyor. Bir kişi bir durumu yaşarken evde kendi başına, zaten o anda objektif olabilmesi çok zor. Zaten birçok kez yaşanmış bir şey olabileceği için iyice kemikleşmiş de oluyor. Eğitimde bunun hep beraber canlandırılması, başka bir kameradan bakmamızı sağlıyor. Aynı zamanda, katılımcılar başka birisinin de kendi duygusunu fark etmesini sağlayabiliyor ve o anda yapmış olduğu şeyin yerine aslında başka seçeneklerinin de olduğunu görmüş oluyor.


Aslında katılımcıları da çözüm üretmeye teşvik etmiş oluyorsunuz...

Selin: Evet, ebeveyn dayanışmasının güzel bir tarafı da aynı anne babanın çocuğu yetkilendirmesi gibi; bu eğitimi veren bizlerden bağımsız olarak katılımcıların kendi kendilerine bazı şeyleri çözebilmelerinin yolunu öğrenme fırsatı bulmaları.


Ebeveynler bu eğitimden ne beklemeli? Bir dönüşüm olacak ama bu bakış açısında mı olacak, yaşanan tatsız olayların kendisinde mi?

Selin: Olayların bir anda değişeceğini söylemek asla mümkün değil ama gerçekten büyük değişimler görüyoruz. Yaşamın kendisinde dönüşümler oluyor. Çünkü zaten siz bakış açınızı değiştirdiğiniz için çocukla olan ilişkiniz de yumuşuyor... Daha sonra çözümler de var, o kriz anını nasıl atlatabileceğinize dair ipuçları da veriyoruz, çocuğu yetkilendiren ve cesaretlendiren çözüm önerileri var. Bunları uyguladığınız zaman zaten çocuk öyle bir davranışta bulunmuyor, onun da bakış açısı bir müddet sonra değişiyor.


Gül: Çocuk da çözüm odaklı oluyor, kendini ifade etmeyi öğreniyor ve kendi yeterliliklerinin farkına varıyor.


Selin: Artık büyüdüğünü görüyorsunuz çocuğun. Benim mesela en büyük sorunum televizyonu kapatmak ya da yatağa gitmekti, “hadi hadi”lerdi. Şu anda bu yöntemleri uyguladığımızdan beri televizyon problem değil, yatağa götürürken de zorlanmıyorum.


Gül: Bir de şu var, şimdiye kadar klasik ebeveynlik yöntemlerini kullanıyorduk, çok kontrolcüydük ki birçok anne bu hayat şartlarında öyle olmak zorunda, veya olabildiğince izin verici olup gönlünü almaya çalışıyoruz ama orta yolu bulabiliyoruz bu sayede.

“Sonucu değil, süreci cesaretlendirmek önemli”

Pozitif Disiplin ile Hoşgörülü ve Kararlı Ebeveynlik’in ödül-ceza sistemine bakış açısı nasıl?

Selin: Ödül cezanın, ceza ödülün; madalyonun diğer yüzü oluyor. Bir dönem ceza verirdi eski nesil; şimdiki nesil daha pozitif olduğu için ‘hadi ödülle ilerleyelim’ denebiliyor. Biz bu eğitim sayesinde ödül yerine cesaretlendirici neler yapabiliriz; onu araştırıyoruz.


Peki ödül vermeden nasıl cesaretlendireceğiz çocuğu?

Gül: Ödül elbette verilebilir, aile yapısı içinde kendi kurallarınıza gore; bununla birlikte ödülü ne için verdiğiniz önemli. Ödülü kişiye değil, gayrete ve başarıya verdiğiniz zaman işe yarıyor. Sonucu değil de süreci cesaretlendirmek burada önemli.


**


Eğitimlerle ilgili bilgi alabileceğiniz mail adresi: info@akademilibra.com

Facebook: Akademi Libra , Instagram: @akademilibra



Röportaj: Duygu İslamoğlu





Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.