Çocuklar tatil heyecanı yaşarken ebeveynleri de çocuklarının zamanlarını ‘boş geçirmesinler’ telaşı sardı. Öyle ki, bazıları çocuklarının her dakikasını planlıyor. Oysa yapılan araştırmalara göre ‘aşırı aktivite’ çocuklarına kıyasla “serbest oyun” zamanına sahip çocuklar, daha bağımsız kişiliklere sahip oluyor. Aktivite planlamalı ancak dozunda tutmakta fayda var Bir haftadır 8 yaşındaki kızımın sömestr tatilini planlamaya çalışıyorum. İçimde sürekli bir huzursuzluk var. Çalışan bir anne olarak kızıma sömestrde yeterince zaman ayıramamanın tedirginliği bu... Kafamda bir ses kırık plak gibi sürekli “Ben yapamadım, hâlâ yapamıyorum, bari o yapsın” diyor.


Yapılması gerekenler listesi çok uzun. İlla ki sinemaya, tiyatroya gidilecek. Acaba kızımı 15 günlük sanat kampına mı versem? Tabii kitap da okutmak şart. Matematiği de unutturmamalı. Yüzme ve jimnastik kurslarını da yarım bırakamaz. Dön dolaş bütün bunlara nasıl zaman ve para ayıracağımı, bakıcısını, anneannesini nasıl ayarlayacağımı düşünüyorum.


Çevremdeki çalışan annelerin benzer durumda olduğunu görüyorum. Çocukların neredeyse tüm zamanlarının verimli ve etkin bir şekilde kullanılması gerektiğine inanılıyor. Büyük şehirlerde yaşayanlar daha şanslı gibi duruyor zira yarıyıl tatiline yönelik binlerce etkinlik alternatifi var. Çocuk etkinliklerini derleyen ‘Mutluluk garanti’ sloganlı sehrincocukhali. com gibi siteler ortaya çıktı. Bir arkadaşım “Çocuklar için ne kadar çok etkinlik var. İnsanın hepsine katılası geliyor” diyor. Tabii bir de onlarca uzmanın çocukların sosyal faaliyetlere katılmasına dair tavsiyeleri var. Bu tür etkinlikleri görüp kızımı götüremediğimde ister istemez “Acaba ben kötü bir anne miyim?” diye düşünüyorum.


“Zehirlenen Çocukluk” kitabının yazarı Sue Palmer, “Günümüz ailelerine hissettiğim derin bir sempati duygusu var. Bir sürü uzman tarafından ortaya konmuş inanılmaz boyutlarda bilgiyle baş etmeleri gerekiyor” derken haklı galiba.



İçlerindeki çocuk ağlamasın

Peki, çocuklar ne diyor bu duruma? Acaba ‘eğitimli ve bilinçli aileye sahip olmak’ onlar için ne ifade ediyor? Büyümek artık onlar için daha önce hiç olmadığı kadar rekabetçi bir hal almış durumda. Kafalarını çevirdikleri her yerde süper aileler tarafından yetiştirilen süper çocuklara rastlıyorlar ve onlar da bu değişime ayak uydurup “süper çocuk” olma yoluna giriyorlar.


Amerikalı psikolog David Elkind, onlara “acele ettirilen çocuklar” diyor. Çocukların zamanları, ebeveynlerin tercihlerine göre düzenleniyor. Bu düzenleme çoğunlukla çocuğa, daha fazla ders, daha fazla aktivite olarak dönüyor. Elkind bu durumun tehlikeli olduğunu düşünüyor: “Henüz duygusal açıdan bu kadar gelişemedikleri için, duygularının saati farklı ilerlediği için çocuklar, yetişkin gibi davransalar bile yetişkin gibi hissedemiyorlar. Yani çocuklar dışlarından yetişkin gibi konuşurken, içlerinden çocuk gibi ağlayabiliyorlar.”


İlişkilerde zorlanıyorlar

Çocukların için için ağladığını düşünmek yeterince zorlayıcı. Ama dahası da var. David Elkind, yapılan araştırmaların, erken çocukluk dönemlerinden beri “akademik programlar” içinde yer alan çocukların, akranlarıyla ilişkilerinde zorlandıklarını ve engellenmiş hissettiklerini gösterdiğini de aktarıyor. Etkinlikten etkinliğe sürüklenen çocuklar, ‘Ne yapsam anne babamı tatmin edemem” duygusuna kapılıyor.


Peki, ne yapmalı? Çocukların ihtiyaçlarına mı odaklanmalı yoksa kendi hayatımıza mı?

Anne-babaların çoğunun tercihinin, çocuklarının ihtiyaçlarına odaklanmak olduğuna kuşku yok. Ancak bu da anne babaları “aşırı ebeveyn” olma riskiyle karşı karşıya bırakabilir.


Aşırı özveri, çocuklarına hayatları boyunca sürecek bir suçluluk duygusu aşılayabilir. İsveçli psikolog Anna Wahlgren, çocukların, “ebeveynlerinin dünyasının merkezi değil, merkezinde olması gerektiğini söylüyor”.



Bırakın serbest kalsınlar

Bizim zamanımızda çocuklar, fiziksel, duygusal ve sosyal ihtiyaçları için planlanmış oyunlara ve aktivitelere bağlı kalmak zorunda değildi. Okul çağına geldiklerinde fiziksel güçlerini geliştirdikleri, kendilerini tanıdıkları ve başkalarıyla iletişim kurdukları başka bir yol vardı: Sokakta oynamak. Bugünlerde yaygınlaşan yetişkin endişelerimiz, çocukların parkta basit bir dövüşme veya sadece arkadaşlarla boş boş dolanmak için gezinme özgürlüklerinin kısıtlandığı bir kültür yarattı. Şimdiki çocuklar, günlük, doğrudan haylazlıkların aksine, televizyon ya da bilgisayar oyunları sayesinde dünyayı öğrendikleri yapay maceralara sahipler.


Çocukların ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmeleri, onların psiko-sosyal gelişimlerine katkıda bulunacağına kuşku yok. Ama bunların ‘çocuğun alabileceğinden’ fazla olmaması şart. Belki de anne-babaların unutmaması gereken en önemli şeylerden biri; “serbest oyunun” çocuklara bağımsızlık sağladığı ve kim olduklarını hissettirdiği. Çocukların oyun oynamak ve hayallere dalmak için zamana ihtiyacı var. Çocuk, evin önündeki basamaklarda boşluğa bakıyorsa, salondaki masanın altında kürdan ve peçetelerden bir uzay kolonisi yapıyorsa ya da bir çizgi romanı 100. kez okuyorsa bırakın yapmaya devam etsin.


10 yaşına gelmeden...

Yeşil çayırlarda yuvarlanmalı

Çamurdan pasta yapmalı

Kumdan kale yapmalı

Ağaca tırmanmalı

Bahçede sığınak yapmalı

Masa altında çadır yapmalı

Kek pişirmeli

Ağaçtan meyve toplamalı

Uçurtma yapmalı

Kuş yuvası yapmalı

Solucan toplamalı



Haber: Sevgi Alkan

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.