Son birkaç haftadır günde birkaç telefon alıyorum. Bir kısmı halimi hatırımı sormanın hemen akabinde konuya giriyor, bir kısmı ise ona gerek bile duymadan yaşadığım bu küçük yerdeki hayatımı soruyor. Arayanlar buraya taşınma cesaretimi tebrik ediyor. Aslın ben sizi tebrik ederim, dört tarafı binalarla çevrili eşsiz büyükşehir hapishanesini henüz terk etmemişsiniz. Bütün hafta içi sabah beş akşam yedi ya da her neyse, o saatler arasında yaptığınız kölelik yetmezmiş gibi bir de hafta sonlarınızı da havası İstanbul'un açık havasına göre nispeten klima temizliği ile bezenen alışveriş merkezlerinde bedeninize bol bol manyetik depolamaya devam edebiliyorsunuz.


Konuşma şöyle devam ediyor: "Eee, biz de gelmek istiyoruz, ama nasıl olacak bilmiyoruz." Ben de dilimin döndüğünce onlara burada ‘anlatılmaz yaşanır’ yaşamımızı anlatmaya çalışıyorum. Yazık ki devam eden konuşma deva olamıyor. Eh ne de olsa herkesin yaşamı kendine. Taşınmamızdan birkaç ay sonra burada yapacak hiçbir şey bulamayıp ne kadar da sıkıcı olduğundan dem vuran bizi de umutsuzluk ve mutsuzluk arasına park etmeye zorlayan insanlar çıkmadı değil. Onları bertaraf etmeye, "sinek mi vızıldıyor?" edasıyla kovalamak hiç de zor olmadı. Bunların olacağı neredeyse garanti gibiydi. Avuç içlerimi kulak kepçeme dayayıp da bağıra çağıra şarkı söylediğim anlar sadece bunlar değildi.


"Eeee, şimdi oraya gittiniz /geldiniz, ne iş yapacaksınız peki?", "Siz oralarda yapamazsınız, büyükşehir insanısınız". Yahu sen beni nasıl bu kadar iyi tanıyorsun ki? Ben bir kere küçük yer insanıyım aslında. Hayatımın zorunlulukları dışında Kadıköy sınırları dışına çıkmaktan nefret etmişimdir hep. 1990'lı yılların Kadıköy'ünde herkes birbirini tanır, kollar, karşılaşır karşılaşmaz o anda hemen bir organizasyon yapar, en nefisinden memleket kurtarırdı. O zamanların İstanbul'unda, Kadıköy'ünde büyümüş bir insan evladı için İstanbul ne kadar da çekilmez biliyor musun hem sen? Küçük yer insanıyım ben, sahil kasabası en sevdiğim. 2000'li yılların ortalarında adalara kaçışım da bundandı hem. Hem de adanın ormanının içinde bir eve. Öyle bir soruyordu ki hem de en çok yaşı geçkin olanlar, sanki sanırsın beynimin bungolovlarında 100 gündür tatilde. Ne yapacaksam yapacağım. Tarlada çalışacağım, küçük bir kafe açıp kışın meteliğe kurşun atacak, yazın bütün kış içinden çıkmayacağımı düşündüğüm denize uzaktan el sallayacağım, hiç yayınlanmayacak, yayınlansa da satmayacak o kitabı yazacağım, örgü öreceğim, denize taş atacağım, bulutların şekillerini file, dinozora bazen de sana benzeteceğim, ahşap boyayacağım, çok yalnız kalacağım, bazen çok olacağım, bazen az kalacağım, taş dizeceğim, tavuk besleyeceğim, yağmur sonrası çıkan mantarların zehirli olanlarını bileceğim, bahçemde bir anda biten otları kavuracağım, bozuk paralarımı sayacağım, likör, konserve, turşu yapacağım, sarhoş olacağım, bisiklete binip yağmurda ıslanıp güneşte yıkanmayacak ama kuruyacağım. En önemlisi de sevdiğim adama ve çocuğuma masmavi bir gökyüzünün altında sarılacağım. Minimum tüketip maksimum yaşayacağım.


"Eee, biz de gelmek istiyoruz, ama nasıl olacak bilmiyoruz" sorusuna ben de soruyla yanıt vereyim: Sen buna hazır mısın? Hiçbir şey yapmadan her şey yapmaya, bir ağacın gölgesine sen de sadece gölgenden başka bir şey düşürmeden yaşamaya hazır mısın? Tüketmeden yaşamaya, sadece yaşamı savunmaya hazır mısın? Yavaşlamaya hazır mısın? Burada ezelden beri yaşayan insanların dengesini bozmamaya çalışmak için çabalamaya hazır mısın? Uzakta olmanın ağırlığını İstanbul ve İstanbul'daki sevdiklerin için uzaktan endişelenmeye hazır mısın? Hatta benim gibi fazla oksijenden açılan beyin damarlarının ve kalp gözünün önsezilerine, ön-kabuslarına hazır mısın? Doğru soruyu sorduğunda geliyor ya cevap, benimki sadece muhabbet olsun(du).



Özge Ç. Denizci


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.