İnsan çocuk sahibi olunca kendi çocukluğuna dönüp duruyor…


Ben okula başlamadan önce okumayı falan sökmüştüm. Çok meraklıydım okumaya, yazmaya. Ayşegül serisinin sayfalarındaki detaylar bile hala aklımda. Sanki orada yaşıyormuşçasına heyecanlandırırdı beni o kitaplar. Babam kitap alıp gelince dünyanın en mutlu insanı ben olurdum. Sonra kitaplar çeşitlenmeye başlayınca, seviye okulla beraber yükselince yine benzer şeyleri yaşadım. Ayşegül kitaplarından Dünya Çocukların Olsa’dan ; Çalıkuşu’na; Yolpalas Cinayeti’ne kadar okuduklarım sırasında kurduğum hayaller hala gözümün önünde. Nasıl, nerede okuduğum, okurken neler hissettiğim vs de…


Okuma konusunda Amcam idolümdü bir de birçok konuda olduğu gibi. Hep başucunda, seyahat çantasında, elinde kitap(lar) görürdüm. Ona o kadar saygı duyardım ki, sonsuza kadar da öyle olacak, onun yaptığı şeyler benim için çok önemliydi. Dolayısıyla da onda kitap gördükçe merakım arttı ve ben de elimde, çantamda başucumda kitap hayalleri kurdum, çocukken.


Ben bireylerin kitap okuma, soru sorma, meraklı olma konusunda eksik olmalarının nedenini alışkanlık kazandırılamamış olmalarına bağlıyorum. Hani hep söylenir ya bir çocuğa söylediklerinizi önce siz gerçekleyin hayatınızda. Söylenenler yapılıyor olsaydı zaten ne bireyle yetişirdi, bir düşünsenize… ‘Sigara içme’ diyen anne-babanın elinde sigara oluyor, ‘kitap okumak çok önemli’ diyen televizyon karşısından fırsat bulup eline kitap almıyor. Ama çocuğa siteme gelince aileler yarışıyor. Çocuk sahibi olmak kendini yeniden büyütme süreci bence. O nedenle anne-babalar baştan aşağı bir bakmalılar hayatlarına. Bir insan yetiştirmek kolaya kaçarak da mümkün ama eksik kalanlar çocuğun hayatını zorlaştırabilir ya da çok sığ bir hayat yaşamasına sebep olabilir.



Bir de çocukların hayallerine dokunmamak gerek. Aslında insanların hayallerine dokunmamak, incitmemek gerek de en çok çocuklara dikkat etmek gerek bence. Okula başlamadan önce kalem merakım vardı benim. Dedem her gün bozuk para verirdi şekerleme, çikolata alırım diye. Ben de her gün bir kalem almıştım, uzunca bir süre. O dönemde çok popüler olan vitrinin üst dolabındaki bira bardağının içinde biriktirmiştim. Her aldığım kalemi özenle, şeklini aklıma kazıyarak koyuyordum dolabın içine. O dolabın bulunduğu salona girerken yüzüme vuran serinlik beni daha fazla heyecanlandırırdı, kalemlerime bakacağım zaman.


Bir gün oyun oynadıktan sonra eve geldim, ellerimi yıkadım, salona yöneldim. Kalemlerimi özlemiştim, okula başlamama da az kalmıştı, heyecanım yüksekti. Sandalyeyi koydum, üzerine çıktım, dolabın kapısını açtım. O da ne, kalemlerim yoktu. Ama sabah buradaydı hepsi diye düşündüm. Anneme koştum kalemlerimi sordum, kaçamak bir şeyler söyledi o cevapla hissettim kalemlerimin başına kötü bir şey geldiğini. Ağlamaya başladım ama içimde hala umut da var ‘kalemlerimi kaldırmıştır, dolabı silerken verir hepsini şimdi’ diye de düşünüyorum bir yandan. Yok! Fark ettim ki o da o tepkiyi beklemiyordu benden. Neyse sonra söylemek zorunda kaldı o kadar ağlayınca. Kalemlerimin hepsini kuzenime vermiş. Sanki o kalemlerimi koyduğum vitrin üzerime düşse daha az canım yanardı. Günlerce ağladım, o kadar kırıldım ki bir daha kalem almadım. Dedem para verdiğinde gittim, çikolata aldım, yedim.


Benim hayatta yaşadığım ilk büyük hayal kırıklığıdır bu hikâye. Aslında ne kadar da basit görünüyor ama altı yaşındaki bir çocuğun gözlerinden bakınca ne kadar büyük. Hiç beni tanımamış olmasına ağladım, şeklini ezberlediğim kalemlerime ağladım… Kokulu silgileri vardı arkalarında, o silgilerle o anı silemeyecek olmama ağladım.


Hala anlatırım anneme o gün içimin nasıl paramparça olduğunu. Hala bir eşyayı çok seversem, çok değer verirsem elimden gidecek gibi korkarım. Belki bu olayın etkisi.


Diyeceğim o ki, dokunmayın insanların ama özellikle de çocukların hayallerine. Üzerine ne inşa etmiş, neler bağlamış, nasıl inanmış, bilemezsiniz. O hayale sarılmak o çocuğu dünyanın en mutlusu yapabilir. Sizin kıstaslarınıza uymuyor diye almayın elinden. Kurduğu hayalle çok para kazanmasına, dünyayı kurtarmasına, yatlar katlar almasına gerek yok, mutlu olsun yeter…



Bengü Kantekin Günal

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir sizi çok iyi anlıyorum..o anki üzüntünüzü hissettim sanki.. anne tarafından hiç gözlemlenmemiş olmak çok acı..
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.