Bizler yaşamlarımızı sürdürürken eylemlerimize ve tercihlerimize bazı anlamlar yükleyerek yaşıyoruz. Yaptığımız işlerin, sevdiğimiz insanların, kullandığımız eşyaların, seçtiğimiz sosyal çevrelerin, yaşamayı tercih ettiğimiz mekânların, hatta tükettiğimiz alkolün veya içtiğimiz sigaranın bile üstüne bazı anlamlar yüklediğimiz için onları hayatımızda mevcut tutuyoruz.


Kilo problemi yaşayan büyük çoğunluğun da, bu probleminin altında barınan en önemli sorun bu anlam yükleme eylemidir. Kimi, çalışırken zihnini açtığını düşündüğü için abur cubur atıştırır. Bir başkası, yemek yiyerek ruhsal anlamda bir gevşeme ve rahatlık duygusuna kavuştuğunu düşünür. Bazılarımız yemek yeme eylemini direkt mutlu olmak duygusuyla bağdaştırmıştır ve en ufak bir sinir bozukluğunda kendini buzdolabının önünde bulur. Boşluk duygusunu giderdiği için yemek yiyenler azımsanmayacak kadar çoktur. Bu örnekler bireyden bireye değişkenlik göstereceği gibi, pek tabii tahmin edeceğiniz şekilde çoğaltılabilir.


Yeme alışkanlığınızın altına döşediğiniz yanlış anlamı bulmanız, bu süreç açısından en değerli eylem seçimlerinden biridir. Bu anlamı bulduktan sonra, onu başka bir eylemle değiştirmeniz gerekecek; zihninizi açması için artık bitki çayı ya da abartmadan filtre kahve içmek veya gevşemek için daha sonra bahsedeceğim ‘mutluluk bölgesi’nde zaman geçirmek gibi pratik çözümler yaratmak, sizin bu süreçte bedeninize ve ruhunuza karşı yerine getirmeniz gereken önemli bir sorumluluktur.


Yeme alışkanlığınıza hangi anlamı yüklemiş olduğunuzu sizden daha iyi bilecek biri yoktur. Bu sebeple sakince düşünüp, bu anlamları ve karşılarına koyacağınız farklı eylemleri belirleyin. Mümkünse bir kağıda not alın ve buzdolabınıza yapıştırın.


Geçtiğimiz günlerde kilo kontrol ile mücadele eden bir insanla sohbet ederken onu yemeye iten duygunun ‘çok verici’ olmak olduğunu keşfettik. Kimseyi üzmek istemeyen ve bu yüzden kimseye ‘hayır’ diyemeyen bir yapısı vardı. Bu duygu onu içten içe yoruyordu ve bilinç dışı bir şekilde yemek yiyerek neşeleneceğini ve bu duygudan kurtulacağını sanıyordu. Bu benim çok karşılaştığım bir alt başlıktır. Aranızda aynı alt başlıkla yeme eylemine yönelenler için, bu konuyla ilgili düşündüklerimden bahsetmek istiyorum.


Bazen dış dünyayla olan enerji alışverişimiz konusunda denge oturtmakla ilgili sorun yaşarız. Başkalarına karşı gereğinden fazla sorumluluk duyan bir yapıya sahipsek, kendi istek ve ihtiyaçlarımızı geriye atacak şekilde davranarak, olması gereken dengeyi altüst ettiğimiz bir boşlukta savrulabiliriz. Bu yıpratıcı bir durumdur. Çünkü ne kadar alacağımızı, karşılığında ne kadar vereceğimizi kestiremez hale gelebiliriz. Nelere “evet” diyeceğimizi ya da ne zaman “hayır” dememiz gerektiğini tam bilemiyorsak, bu bir süre sonra aklımızda içsel bir çatışmaya dönüşen, çelişkili bir düşünce alanı oluşturabilir. İçimizde yaşadığımız bu uyumsuzluk hissi, belli bir süre sonra mutlaka dış dünyamıza da yansıyacak hale gelir ve bu hissin içimizdeki ‘düzenle birlik’ duygusuna da hasar verecek bir durum olması, benliğimizde çift taraflı bir hasara yol açabilir.


Dış dünyamızla yaşayacağımız bütünlük duygusu değerlidir. Bireysel anlamda yaşayacağımız içsel huzur ise, bu bütünlüğe kapıları açacak tek anahtardır. Bu yüzden içinizde yaşadığınız bir itişme varsa, buna bir an önce son vermeniz gerekir. Bütünlüğe ulaşmak istiyorsanız, önce kendi içinizde oluşan uyumsuz iki tarafın uzlaşmasını sağlamanız gerekir. Bir tarafınız “siyah” derken, diğer tarafınız “beyaz” diyorsa ya da biri “sağdaki patikadan çıkalım” derken, diğeri “yok, soldaki patikadan çıkalım” diye ısrar ediyorsa, varacağınız yerin bütünlüğe açılan kapı olması da son derece zor olacaktır.


Başkalarına karşı çok verici olmanıza gerek yok. Eğer böyle yapıyorsanız, bunu iyi niyetle yapıyor olduğunuzu da tahmin ediyorum. Ama içsel huzurunuz açısından, bir adım başkalarına doğru hareket ediyorsanız, ardından bir adım da kendinize ve ihtiyaçlarınıza doğru yönelmelisiniz. Başkalarına doğru attığınız adımlar, sınırlarınızı aşacak kadar çok olduğunda bundan kimse şikâyet etmez emin olun. Bunun dengesini oturtmak zorunda olansa sadece sizsiniz. İnsanlar sizden verdiğiniz ölçüde alacaklardır. Çünkü sizin ihtiyaçlarınızla ilgili içsel dengeyi onlar bilemezler değil mi?


Biraz arkanıza yaslanın ve rahat bir nefes alın. Bırakın bazı işleri de başkaları halletsin. Bu yüzden kimse size küsmeyecek ya da kimseyi kaybetmeyeceksiniz.


Haftaya görüşmek üzere, huzur ve sağlıkla kalın.



Ebru Gökçe


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.