Ortalama bir insanın yıllık izinler ve en iyi ihtimalle haftaiçine denk geldiği için haftasonunu birleştirdiği bayram tatilleriyle motive olmaktan daha fazlasına ihtiyacı var. En basitinden, temiz nefesler almaya, bir ağacın gölgesinde dinlenmeye, uzanabileceği çimlere, musluğundan akan temiz suyu içebilmeye, bisikletine binebilmeye, penceresinden gökyüzünü görebilmeye yani, tatile çıkmadan da doğayla bütünleşerek rahatlayabilmeye gereksinimimiz var.


Doğal ihtiyaçlar olan bu aslında çok “basit şeyler” özellikle büyük kentlerde yaşayanlar için geçen yıllar boyunca ancak tatillerde tecrübe edilebilecek “lüksler” halini aldığı için olsa gerek, toplumun tatil anlayışı da bu yönde karamsar biçimde değişerek “sahibi olunmayan konforları yağmalayıp yok etmeye” yönelik bir hırsa büründü.


İnsanlar ürettiklerinden olduğu kadar, çöplerinden de kendilerini belli ediyorlar. Hala imara kapalı olan bir bölgede dünyanın en temiz denizlerinden birinde yüzerken topladığım pet şişelerin, kusursuz güzellikteki bembeyaz kumsaldan ayıkladığım izmaritlerin ve soyunma kabininde rastladığım çocuk bezlerinin sahiplerine soruyorum: “Neden ve kime bu kadar öfkelisin? Neden varolan güzelliğin seni daha iyi ve güzel biri haline getirmesine izin vermek yerine, kendi olmaktan ve güzel olmaktan başka bir suçu olmayan şeyi mahvediyorsun? Çocuğunun kumdan kaleler yaptığı plastik kutuları ardında bırakıp gittiğinde, çocuğunun hayallerine sırtını döndüğünü fark etmiyor musun? Sen geleceği seni mutsuz eden şeylere sesini yükseltemediğin için böylesine tüketirken, otobüste sana yer verilmesini, sana saygı duyulmasını gerçekten hakediyor musun?"


Gezi bloglarında yazan rotayı izliyor, aynı yerlere uğruyor, aynı şeyleri yiyorsun. Hiç kendin keşfetmiyorsun, zaten keşif için zamanın da yok. Gezenleri takiptesin, neresi trendse haberin olacak. Selfie çekileceksin diye uyuşturulan kaplanlar, sıradışı bir tecrübe yaşayacaksın diye havuzlarda tutsak olan ve pek çok hastalığa maruz kalan yunuslar umurunda değil. Çünkü sen sadece belli bir yerde etiketi için olmak ve sıradan pozunla belli bir fotoğraf karesine dahil olmak istiyorsun. Gittiğin yerleri aslında yaşamadığın için bütün hikayeyi kaçırıyorsun. Ama ne yapalım başka sefere artık! Nasılsa “bir gün artık çalışmayacağım, bir gün kendi evime sahip olacağım, bir gün çocuklarım büyüyecek ve artık kendime zaman ayıracağım” diyerek kısıtlı seçeneklerin ve erteleyişlerin arasında yitip gidecek, tatile çıkıp sahip olmadığın şeyleri sırf senin değil diye yokedeceksin. Çünkü yarın yokmuş gibi tükettiğin zaman ve sanki hiç ölmeyecekmişsin gibi ertelediğin hayaller seni beklemeyecekler. Ama biz seni ardında bıraktıklarınla hatırlayacağız. Bir gün toprağında filizlenecek çiçeklerin karşılıksız güzelliğinin hatırı için, sana varmasa, senin olmasa bile geleceği sevmeyi öğren.



Gök Deniz

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.