Bu hafta itibari ile işten ayrıldım. Zaten geçen hafta ki yazımda da yazdığım gibi bir depresyon hali çökmüştü üzerime. Lina’yı 2 yaşında kadar kendim baktım bu sebepten diğer evladımı da kendim büyütebilmek adına işten ayrıldım. Döner miyim bilmiyorum.


Ayrılmaktaki bir diğer amacım da tabi ki dinlenmek, yeni hayata kendimi bedensel ve psikolojik olarak hazırlamaktı. İzne çıkmadan önce birçok plan yapmıştım. Ama kader bana gülüyormuş meğer ben plan yaparken.


Günlük planım şöyleydi: Öğlen Lina’yı okula bırakacaktım, oradan çam ormanına yürüyüşe gidecektim ve eve gelip, koltuğa uzanıp bol bol kitap okuyacaktım. Geçen şu bir hafta da bir kez bile bunları yapamadım.


Evde olunca hayat o kadar kolay değil ve bir başka çocuğunuz daha varsa dinlenmek söz konusu olmuyor. Hatta “İş yerinde daha güzel dinleniyordum.” diyorsunuz. Öğlen ne zaman oldu, ben eve ne zaman geldim ve akşam ne zaman oldu anlamıyorum bile. Daha sivil hayata alışabilmiş değilim.


Bu arada doğuma az kala doktorumdan da fırçayı yemiş bulunuyorum. Siz de benim gibi ilaçlarınızı keyfe keder içiyorsanız yandınız demektir. İlaç içmeyi hiç sevmiyorum ama doktoruma bu ara hamilelik hüznü ile karşı karşıyım dediğimde “İlaçlarını biraz daha içme de lohusa depresyonu da yaşarsın.” dedi. Sezaryen doğum yapacağım için ve kan kaybı olacağı için özellikle demir ilacıma çok önem vermemi söyledi.


Peki, hamilelikte vitamin alımını bu kadar elzem yapan şey nedir?


Gebelikte demir kullanımı:

Eksik demir rezervi erken doğumdan tutun da annede immun sistemi sorunları ve bebekte düşük ağırlığa kadar giden birçok duruma sebep olabiliyor. En iyi demir kaynakları kırmızı et, balık, yeşil sebzeler ve tahıllar. Bu besinler hepimizin evinde olan şeyler ama tüketmediğimiz sürece bir faydası yok. Bunun yanında aldığımız demir ilacı takviyesi de bizim için çok önemli. Bedensel olduğu kadar ruhsal durumumuzu da desteklediği için ilacımızı ve gıdamızı ihmal etmememiz gerekiyor. Çünkü bağışıklığımızın düşmesi, halsizliğimiz ve devamlı yorgunluk hali demir eksikliğine bağlı olabiliyor ve bunlar bizi mutsuzluğa itiyor. Kendi kendimize yetemediğimiz için de daha da mutsuz oluyoruz. O yüzden sevgili hamile kişi, bu yazıyı okuyorsan kendine iyi bak. Gıdana dikkat et. Bu hem karnındaki bebeğine hem de lohusalık zamanı kendine yaptığın güzel bir yatırım. Ben de bu sebeple kendimi bir app indirdim ve ilaç saatlerimi bana hatırlatması için onu kurdum.


Minik erkek bakalım bu hafta neler yaşamış: Artık boyu 40 cm civarında ve büyümeye başladı. Aynı zamanda kilosu artıyor ve anneciğin karnında sıkışmaya başladı. Artık çok daha kuvvetli tekmeler atıyor. Tekmeleri öyle güçlü ki uykudan bile uyandırıyor.


Doktorum “Boy ölçümü biraz şehir efsanesi ama neyse, kilo konusunda da net bilgi asla olmaz” diyor. Unutmayın her bebek kendi gelişim sürecinde ilerliyor. Bazı forumlarda görüyorum “Bebeğim 25 haftalık bilmem ne kadar kilo sizinki ne kadar?” diye sorup, sonra “ Ayyy benim ki zayıf o zaman.” diye üzülen anneleri. Bunu asla kendinize ve bebeğinize yapmayın. Lina ultrasonda 3450 gram görünürken 2850 doğdu. Arkadaşımın bebeği 2900 gram gözüküyordu ama 3380 doğdu. Bu işleri kafanıza takmadan yemenize içmenize dikkat edin yeter. Zira hamilelikte yegâne görevimiz sağlıklı beslenmek ve kendimizi korumak.


Bu arada ufak ufak alışverişe başlamak lazım. Lina’nın okulundan sonra birçok bebek mağazası gezip alınacak şeylerin listesini yapıyorum. Ön hazırlık her zaman iyidir. Bir sonraki yazımda olmazsa olmaz ürünlere değineceğim. Haftaya görüşmek üzere.



Not: Bu yazıda Merve Selim kendi aldığı kararlar sonucu edindiği tecrübeleri anlatıyor, gebelere tavsiyede bulunmuyor. Yaptırmanız gereken testler için mutlaka doktorunuza başvurunuz.


Hamileliğin 27. haftasında neler olur?

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.