Önce tanımla başlayalım; selfie kişinin cep telefonuyla kendi fotoğrafını çekmesi demek. Sosyal ağlarla paylaşması da işin parçası elbette... Her gün internette on binlerce kişinin selfie’sine rastlıyoruz. Sırf bu hafta etrafta dolanan haberlere baktığınızda bile selfie’nin ne menem bir paylaşım olduğunu anlayabilirsiniz.


Önce Filipinler merkezli bir internet sitesinde, Amerikan Psikiyatri Derneği’nin selfie’yi “obsesif kompülsif” bir eğilim ve özgüven eksikliğini gidermenin yolu olarak tanımladığı iddia edildi. Bu haberden sonra “Resmi olarak onaylandı, selfie ruhsal bozukluk” diye sosyal medyada büyük yaygara koptu. Oysa haber asılsızdı. İşin ilginç yanı, selfie’nin bir tür psikolojik bozukluk olarak tanımlanması pek çok kişinin aklına yattı. Hani derler ya; cuk oturdu. Açtım Türkiye Psikiyatri Derneği’ne sordum. Ruh sağlığı ve medya çalışma birimi koordinatörü Burhanettin Kaya, aksine “Selfie’nin patolojik anlamda bir rahatsızlığın ürünü olduğunu söylemek mümkün değil” dedi. Ve ekledi: “İnsanlarda kendini ifade etme, sergileme, dikkat çekme isteği olabilir. Kiminde çok, kiminde azdır bu. Selfie de bir çeşit ilgi çekme isteği. Kimseye selfie üzerinden bir tanı koyamayız. Selfie işin sosyal medyada takip edilen kısmı. Gerçek bir patolojik rahatsızlıktan bahsetmek için kişinin normal hayatında da aşırı dikkat çekme isteği sergilemesi gerekir. Sıkça selfie çekmek, ruhsal bozukluktur gibi bir denklem kuramayız.”


Haftanın bir başka selfie haberi de İngiliz Daily Mail Gazetesi’nden ve Burhanettin Kaya’nın dikkat çektiği noktaya iyi bir örnek. Haber konusu 19 yaşındaki bir genç. İsmi Danny Bowman. İddiaya göre günde 10 saatini kendi fotoğrafını çekmeye ayırıyor ve selfie pozlarını internette yayınlıyormuş. Ailesini, arkadaşlarını ve okulunu boşlamış hatta kusursuz bir poz yakalamak için odasından çıkmamaya başlamış. Sonunda bu takıntısı nedeniyle psikolojisi bozulmuş. İlaçla intihar etmeye kalkışmış.


Türkçe Karşılığı Ne?

Bir diğer haber de selfie çılgınlığının estetik operasyonları artırdığıyla ilgili. Georgia Teknoloji Enstitüsü’nde 1.1 milyon fotoğrafla yapılan araştırmaya göre, insan yüzü içeren fotoğrafların beğenilme oranı, içermeyenlere göre yüzde 38 daha fazla. Bu vesileyle insanların yüz fotoğraflarına ne kadar ilgi duyduğu tescillemiş oldu diyebiliriz. Tüm bu ilgi, çekilen pozlardaki detayların önemini artırmış olacak ki, insanlar özellikle yakın çekim pozlarda, yüzlerinde beğenmedikleri bölgeleri fark etmeye ve estetik operasyonlara eğilim göstermeye başlamışlar. Konuyla ilgili Op. Dr. Bora Ok, “Hastalar o zamana kadar dikkat etmedikleri burun eğriliğini, kulakta şekil bozukluğunu ya da kırışıklığı yakın çekimin de etkisiyle fark ediyor. Selfie pozları üzerinden rahatsızlık duydukları bölgeyi anlatan hastalarımıza son zamanlarda sıkça rastlıyoruz” diyor.


Ve haftanın son bombası; Türk Dil Kurumu selfie’nin Türkçe karşılığını aradığını duyurdu. “Batı kökenli selfie sözcüğü için kurumumuz herhangi bir karşılık öneremedi. Bu söz için uygun tanımları değerlendireceğiz” diye açıklama yaptılar. Alternatifleri ‘oneri@tdk. org.tr’ adresinde kabul edeceklerini söylediler. Akabinde pek tabii sosyal medya üzerinden bir kampanya başladı. TDK’ya selfie için özçekim, kendim-çektim, otofoto gibi pek çok öneri geldi. Şimdilik en iyi tanım Cem Yılmaz’ın ‘kendikem’i gibi duruyor, ne dersiniz?


Uzayda Bile Gözde

Selfie, yaşı, kültürü, dini, ırkı, sosyal kimliği ne olursa olsun herkesin favorisi. Uç örnek Papa. Mart ayında, Papa Fransuva’nın haftalık konuşmaları sırasında yeni evli bir çift kendisiyle selfie çektirmiş, Zenit muhabiri Edward Pentin de bu selfie’yi Twitter’da paylaşmıştı. Ya da bakınız Obama. Geçen yıl, Nelson Mandela’nın Güney Afrika’da düzenlenen cenaze töreninde ABD Başkanı’nın Danimarka Başbakanı Helle Thörning Schmidt’le çektirdiği münasebetsiz selfie’yi hatırlayın. Michelle Obama nasıl da kıskançlık krizine girmişti. Peki Amerikalı astronot Steven R. Swanson’ın uluslararası uzay istasyonu ISS’de ocak ayında çektiği uzay selfie’sine ne demeli?.. Ama selfie’nin dünyada pik yaptığı nokta şüphesiz son Oscar töreninde gecenin ünlü sunucusu Ellen DeGeneris’in Brad Pitt, Angelina Jolie, Meryl Streep gibi ünlü oyuncularla çektiği selfie. Twitter’da 2 milyondan fazla retweet alarak dünyada en çok paylaşılan fotoğraf oldu. Böylece ‘grup selfie’si daha yaygın hale geldi. Türkiye’de en çok konuşulan grup selfie’siyse İsveç maçı öncesi Fatih Terim ve milli takım oyuncularının çektiği...


Pisi Pisi’de “Kadirist” Selfie

‘Selfie’ sözcüğünün ilk kez 2002 yılında Avustralya’da bir blog yazarı tarafından kullanıldığı iddia ediliyor. En popüler İngilizce sözlüklerinden Oxford, 2013 yılının kelimesini ‘selfie’ olarak belirledi. O yıl selfie’nin kullanımındaki olağanüstü artış buna etken oldu. Selfie’yi ilk kim, nerede çekti gibi işin çıkış noktasına dair sorulara ise net cevaplar vermek zor. Kimilerine göre akıllı telefonlar yokken de selfie vardı. Bazı kaynaklarda tarihte bilinen ilk selfie’nin 1839 yılında ABD’de kimya ve fotoğrafla uğraşan Robert Cornelius tarafından çekildiği yazıyor. Philadelphia’da ailesinin dükkânının arka tarafında lensini çıkardığı makinenin önünde beliren Cornelius, fotoğrafın arkasına düştüğü notta, “Çekilen ilk ışıklı fotoğraf. 1839” diye yazmış...


Türkiye’de ise selfie’nin eski örneklerinen biri, Kadir İnanır’ın 1975 yılında çektiği Pisi Pisi filminde gizli... Yeşilçam’ın dev aktörü filmdeki bir sahnede, gülücükler eşliğinde makineyi kendine doğrultup deklanşöre basıyor. Bal gibi selfie işte. Ünlüler dünyasındaysa en çok moda camiasından simaların selfie’lerine rastlanıyor. Tesadüf olmasa gerek. Modelleri düşünün. Her daim bakımlı, sıfır makyajlı da güzel. Çekiyor da çekiyor. İşin yalnızlık boyutu da yok değil aslında. Mesela ünlü selfie’lerinin geneli otel odasından. Gece bitmiş, oteline dönmüşsün, saç-makyaj, şahanesin, kıyamıyorsun, görsünler istiyorsun, kime çektireceksin, çak bir selfie ölümsüzleşsin...


Ölümsüzlük demişken, konuyla ilgili Lübnanlı fotoğraf sanatçısı Akram Zaatari’nin anlattığı çok çarpıcı bir anekdot var. 20 yıla aşkın süredir Ortadoğu’da fotoğraf arşivciliği yapan Zaatar anlatıyor: “Üç ay önce Lübnan’da bir hükümet yetkilisi arabasında suikasta kurban gitti. Olay gerçekleşmeden dakikalar önce 16 yaşında bir genç, aynı cadde üzerinde selfie çekip Facebook’a koyuyor. Arka fonda bombayla patlayan araba da var. O, gencin son selfie’si oldu...”


‘İnsanları Rahat Bırakın’

Peki selfie’yi çağın trendi yapan ne? Bu trend neyin işareti? Son dönemin en popüler çılgınlığını, Türkiye’de ilk gelen fotoğraf sanatçılarından Mehmet Turgut’a sordum. İşi en başından özetledi: “Selfie akıllı telefonların ön kameralarının yaygınlaşmasıyla popülerlik kazandı. Tarihte otoportre denilen fotoğraf akımının kolaylaşmış hali.. Fakat otoportre içinde biraz daha sanat tınlayan bir performans. Frida gibi pek çok sanatçı otoportresini çizdi, benim yüzlerce otoportre fotoğrafım var. Bugüne kadar herhangi bir fotoğrafçıya ya da ressama ‘Sen otoportre çalışması yaptın, psikolojik rahatsızlığın mı var’ diye soran olmadı. Ama günümüzde herkes yaptığı ve her popüler olana bir kulp takmak zorunda olduğumuz için birtakım çevrelerden bu tür yorumlar geliyor. Bu son derece doğal ve bir o kadar da mantıksız.”


Selfie’ye ‘fotoğrafta bir çığır’, ‘yeni nesil yalnız insanının fotoğrafa yansıması’ gibi ortalıkta sıkça dolanan büyük anlamlar yüklemenin de manasız olduğunu savunuyor Turgut. Neden bu kadar rağbet gördüğüne dair cevabıysa şu: “Günde en az 4 kez aynaya bakıyoruz. En iyi göründüğün açıyı senden başka kimse bilemez. Doğal olarak selfie’lerde en iyi halinle çıkıyorsun. Kimse selfie sonrası ‘Bunu bir daha çekelim’ demiyor.” Son söz de ondan olsun: “İnsanları rahat bırakalım. İsteyen istediğini çeksin. Onca psikolojik problem ortalıkta dolanırken selfie’ye takılmak komik ve yersiz...”


Yazı: Pınar Erbaş

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.