İslamcı yazar Emine Şenlikoğlu, “Dondurma firmalarının amacının satış yapmak değil ‘rezilliği ve fuhşıyatı’ normal göstermeye çalışmak olduğunu” dedi ya... Biz, ona katılmasak da yardımcı olalım dedik ve sadece dondurmanın değil, cinselliği çağrıştıran başka “tehlikeli” imgelerin de reklamlarda ve filmlerde yıllardır kullanıldığını hatırlatalım istedik...


İngiliz Filolojisi’nde okurken en şaşırdığım şey, 19’uncu yüzyıl İngiliz tiyatrosunda sansürün ne kadar etkili olduğunu görmekti. Kraliçe Victoria döneminde yazılan oyunlarda masanın bacağından söz edilmesi, ceza alma sebebiydi. Malum, masanın bacağı başka bacakları, dolayısıyla cinselliği hatırlatabilirdi.


Masalar ve bacakları artık özgür. Ama masanın bacağından korkan zihniyet varlığını sürdürüyor. Geçen hafta yaşadığımız dondurma hadisesini alın. İslami yazar Emine Şenlikoğlu dondurma firmalarının amacının satış yapmak değil, “rezilliği ve fuhşıyatı” normal göstermeye çalışmak olduğunu öne sürerek “O rezil ürünleri alanlarla bu dünyada görüşemeyeceğimiz belli ama ahirette hepsinden davacı olacağım” demişti ya; o. Emine Şenlikoğlu’nun muhafazakârlıkta zirve yapan sözlerinin ardından Twitter’da dondurmalı mesajlar dalga dalga yayıldı. Herkes Şenlikoğlu’nun fuhuşla cinselliği bir tutmasına, “o rezil reklam ürünlerini alanları” günahkâr diye nitelendirmesine haklı olarak tepki gösteriyordu. Şenlikoğlu “Değerli takipçilerim, biraz şirazeden çıktımdiyerek yarım ağızla özür diledi.


Bir Özgürlük Ve Haz Kapısı Mı?

Öte yandan bu olaydaki dondurma, masanın bacağından farklıydı, reklamlardaki cinsiyetçi yaklaşım feministler tarafından zaten yıllardır eleştiriliyordu. Yine de sanki böyle bir şey ilk kez dile getiriliyormuş gibi davranıldı, kimileri şaşkınlığını “Ne cinsellik mi, yok daha neler” tavrıyla gösterdi.


Oysa dondurma reklamlarında sahiden de en çok cinsellik ve kadın bedeninin kullanıldığını pekâlâ biliyoruz. Dondurma çubuğunun elde duruşu da, ağıza götürülüp çatur çutur efektlerle ısırılması da “bambaşka” hazlar vaat ediyor o reklamlarda. İlk ısırıktan sonrası tarifsiz; dondurma sanki yeryüzünün en tahrik edici afrodizyakı, insanın cinselliği keşfetmesini sağlayan bir özgürlük ve haz kapısı... Gerçi neticede tüm reklam sektörü bu mantıkla yürüyor. Falanca klozet temizleyicisini satın alan kadın dünyanın en mutlu insanı oluyor, margarinle yaptığı pilav beğenilince kendini kraliçe sanıyor falan... Açıkçası reklam filmi oyuncularının rol kabiliyetine hayranım, resmen fantastik bir iş çıkarıyorlar. “Yahu o yediğin dondurma, kullandığın margarin, elindeki de alt tarafı deterjan, abartma lütfen” desen ne olacak, hepsi çoktan mutluluğun şifresini kırmış gibi... Biz farklı bir şey yapalım ve masanın bacağından bile nem kapan Kraliçe Victoria’nın günümüz şubesi gibi davranan Emine Şenlikoğlu’na biraz yardım edelim, sadece dondurmanın değil, cinselliği çağrıştıran başka “tehlikeli” imgelerin de yıllardır kullanıldığını hatırlatalım istedik. Belki ahirette onlardan da davacı olmak ister diye...

Filmlerdeki Küçük Haz Anları

Çikolata, kremalı pasta, meyveli puding, kiraz, çilek, incir, şeftali gibi meyveler falan tamam, filmlerde onlara aşinayız. Kendi adıma limon suyu, yumurta sarısı, sebzeli Çin çorbası kullanıldığını bile gördüm.


Tony Richardson’ın 50 yıl önce çektiği Tom Jones filminde Albert Finney ile Joyce Redman birlikte uzun uzun ama tek kelime etmeden yemek yiyordu. Çiftin istiridyeleri gülümseyerek bir lokmada mideye indirmelerini, tabaklarındaki butları iştahla sıyırmalarını, meyveleri birbirlerinin gözüne baka baka dişlemelerini seyrederken anlıyordunuz, yemek bittiğinde birbirlerinin üzerine atlayıp sevişmeye başlayacaklardı. Yani yemek burada ön sevişmeyi simgeliyordu. Kim Basinger’la Mickey Rourke’sa 9.5 Hafta filminin çoğu sahnesinde buzdolabının önündeydi, o kadar ki filmin diğer başrol oyuncularının “krem şantili çilek, bal ve şampanya” olduğunu söylesem, abartmış olmam. Labor Day filminde Josh Brolin’in Oscar’lı Kate Winslet’a armutlu turta yapmayı öğrettiği sahne de unutulmazdı. “Tarifteki malzemelerden en güzeli, vücuduna yaslanmış bir erkektir” diyordu Brolin. Acı Çikolata’da Tita âşık olduğu adamı büyülemek için ona içine kendi kanını kattığı çikolatalı, çilekli turtalar yapıyordu. Freddie Highmore ile Helena Bonham Carter’ın oynadığı Toast ise mutfaktaki turta fırınının davetkâr etkisinden söz ediyordu. Carter’ın limonlu turtalarının karşı konulmazlığının da söz konusu davete katkısı büyüktü.


Yiyeceklerin filmlerde komik cinsel çağrışımlar amacıyla kullanıldığı sahneler de var tabii. Lise filmlerinin en nefisi Fast Times at Ridgemont High’ın ünlü kafeterya sahnesinde Jennifer Jason Leigh çantasından çıkardığı havuç aracılığıyla arkadaşı Phoebe Cates’e uygulamalı oral seks dersi veriyordu Aynı şekilde When Harry Met Sally filmindeki Meg Ryan da hamburger yerken orgazm taklidi yaparak seyirciyi gülme krizine sokmuştu. Hatırlarsınız, Billy Crystal utançla başını öne eğerken yan masadaki müşteri garsonu çağırıp “O kadın ne yiyorsa hemen istiyorum” demişti.


Neticede filmlerde ve reklamlardaki yiyecek ve seksi bağdaştıran görüntüler, seyredenlere mutluluk mesajı veriyor. Bir de şu var: Yakın olduğumuz kişiyle bir şeyler yerken sadece sevişmiyoruz, bazen tartışıyor, bazen gülüp eğleniyor, sohbet ediyoruz. Birlikte yemek, sevgimizin de simgesi olabiliyor.


O yüzden diyorum ki: Dondurma şahane bir şey. Şahane olmayan, örümcek kafalı olmak...


Sosisli sandviç, petrol kuyusu, tünele giren tren

Sırf yiyecekler değil tabii, cinsellik aslında her yerde... Sansürün en amansız olduğu yıllarda filmlerde sevişmenin adı bile geçirilemezken, Alfred Hitchcock North by Northwest filmini çekmiş ve Cary Grant ve Eva Marie Saint’in öpüşmesinin hemen ardından trenin tünele girişini göstermişti. O kadar manidar bir sahneydi ki. Gene de hiçbir sansürcünün de buna söyleyecek bir lafı olamamıştı. Aslında tek tek örneklemek gereksiz; bütün bu klişelerin hepsini birden içeren tek bir film sahnesi var çünkü...


Kısaca “ZAZ” diye anılan üç yönetmenin çektiği Çıplak Silah’ın bir sahnesinde Leslie Nielsen, Priscilla Presley’e kur yapıyor, aklından da o güne dek seyrettiği filmlerdeki cinsel çağrışımlı imgeleri geçiriyordu. Mesela... Yatak odasının açık penceresinden gelen rüzgârın perdeleri uçuşturması, karyolanın başındaki pirinç çubukların zangır zangır titremesi, vazodaki gül goncasının hızla açması... Eski Mısır’da obeliskin dikilmesi, bir füzenin uzaya fırlatılması, Central Park’taki seyyar satıcının sosisi sandviçin içine koyup üzerine mayonez eklemesi... Savaşta karşı cepheye top atılması, kuyudan petrol fışkırması, bir denizaltının son hızla harekete geçmesi... Bir kutlamada gökyüzüne atılan havai fişekler, potaya sokulan basket topu, suyun şiddetiyle yıkılan baraj duvarları... Epeyce pis espriler, kabul ediyorum ama bir klişeler ansiklopedisi gibi...


Yazı: Gülenay Börekçi

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.