Televizyon
Televizyonda her güne 3 dizi sezonu başladı. Herkesin zevkine göre bir şey var ama çoğunluğun buluştuğu dizi ilk bölümünden beri Ulan İstanbul.Geçenlerde bir arkadaşım "Nasılsın" soruma, "Karlos modunda mıyım yoksa Ferdi modunda mı bilemiyorum"cevabını verince iyice anladım.Çünkü aynı gün bizim bakkalın çırağına "Yarın bana gazete ayırmayı unutmazsın değil mi" dediğimde de "O iş bende abla" demişti. Aşina olmayanlar için açıklayayım; tüm bu ifadeler ve karakterler Ulan İstanbul'dan. Sözleri dile pelesenk oldu mu o dizi tutmuş demektir. Zatenta Süper Baba'dan beri 2-3 yılda bir ancak böyle Ertem Eğilmez filmleritadında dizi yapılıyor, bulmuşken daha çok izlemek istiyoruz. "Mümkünse haftada 2 gün olsun" diyoruz. Gerçi bu dizinin de daha iyi olabilecek yönleri var. Mesela ilk bölümlerinde biraz fazla Ekşi sözlük dili vardı ve sakil duruyordu. Ama sonra kendi dili oluştu dizinin.Yalnız o hani çok sevdiğimiz Ertem Eğilmez tadı var ya... Bunun gözümüze gözümüze sokulması, sürekli o yönde göndermeler yapılması itici oluyor. Hulusi Kentmen heykelinde bırakılsaydı keşke. Bazı şeyler dillendirilmeden daha inandırıcı, daha sevgi uyandırıcı oluyor çünkü.O saf düzenbazlıklar, Yaren'le (Şebnem Bozoklu) Karlos'un (Erkan Kolçak Köstendil) aşkı, şımarık konuşması, sinir bozan Derya-Ferdi (Sevtap Özaltun-Kaan Yıldırım) ve polis Ceyhun (Salih Bademci) aşk üçgeni, Şehriban (Zeynep Kankonde) ile fenomen olan Maşuka(Demet Gül) tiplemeleri, camdan bakan komşu, âşık muhtar, meraklı komşunun uyanık oğlu derken zaten dizide hastası olmadığımız tek bir karakter bile yok! Yalnız keşke Ayta Sözeri daha aktif kullanılsa da o çok sevdiğimiz kadının komedi yeteneğine de doysak...
Facebook Yorumları