Markası 1 yaşında ama o Fransa, Japonya ve İtalya’ya ürün gönderiyor. Paris’te Who’s Next fuarında en iyi tasarımcı ödülü alan, Fransa’daki Premiere Classe fuarından yeni dönen Esra Karadeniz’le hikâyesini konuştuk...


Bir ara takı tasarlamak çok modaydı, sonra bırakanlar oldu. Ancak yeni nesil tasarımcılar çok dişli; hem eğitim hem de kendine güven dört dörtlük. New York’taki Pratt Institute’de endüstriyel tasarım eğitimi alan Esra Karadeniz bu gençlerden biri. 1 yıllık markası Ekria’yı Avrupa’da önemli fuarlara taşıyıp şimdiden İtalya, Fransa ve Japonya’ya takılarını göndermeye başlamış bile. Gözü 10-15 yıl içinde genç bir “Bvlgari” olmakta...


Ciddi bir takı kültürümüz var bizim. Ancak sizin takılarınız alışkın olduğumuz taşlı pırlantalılara benzemiyor.

Endüstriyel tasarım okudum. 2012 mezunuyum. Daha çok mobilya tasarladım. Takıya değerli maden olarak bakmıyorum. Hangi malzemeden yapıldığı dönemli değil. Vücutta kullanılması önemli. Sanatsal değeri olabilir, kullanış amaçlı olabilir... Neticede takı, herhangi bir malzemeden yapılan, insanın vücudunda taşıdığı bir tasarım objesi. Artık 10 karatlık takının ne kadar anlamı var? O, takıdan çok bir statü simgesi. Dolayısıyla özellikle trendleri takip ederek yapıldığında bence değerli madenlerin hiçbir önemi kalmıyor.


Takı algısı değişiyor artık Türkiye’de, sizin gibi genç tasarımcıların sıra dışı takıları iş yapıyor...

80’ler, 90’lar gibi 10 yıllık trend periyotları yok. Her yıl, her sezon modada çok şey var. Dünya o kadar kalabalık, insanlar bilgiye ve esin kaynağına o kadar kolay ulaşıyor ki çok fazla tasarımcı var. Çok iyi tasarımcılar da olunca farklılaşmak giderek zorlaşıyor.


"Hiç Taş Kullanmıyorum"


Bu da moda alıcısının işine yarıyor, ulaşılabilmeyi mümkün kılıyor...

Herkesin ulaşabileceği mağazalardan alınan ürünlerle pahalı olanların birleşimi söz konusu artık. Beymen’de ve Galata’da satıyorum. İnsanlar her zaman değişikliğe açık hissediyor kendini.


Türk kadını daha çok kocaman taşlı takılara ya da altına meraklı. Bu kadına ulaşmakta zorlanıyor musunuz?

Takı takıyorsa, insan her türlü takıya açıktır. Giyinmekten hoşlanıyor, bir ruj bile sürüyorsa takı da takar. Doğru yaklaşıldığında her şeyi giyebilir, her şeyi takabilir. Benim takılarımın diğerlerinden farkı, hiç taş kullanmamam.


Hiç kullanmayacak mısınız?

Hiç kullanmayacağım. İstikrar önemli, markanın bir çizgisi olması lazım. Büyük markaların trendleri izlediği kaynakları takip ediyorum. Bu da önemli, çünkü insanlardan yola çıkarak belirleniyor bu trendler. İnsanların bakış açısı nasıl değişiyor, gelecekte ne gibi şeylere ihtiyaç duyacaklar? Ben de trendlere uygun takı tasarlıyorum. Mesela bu yılki kabile trendini ben Aztekler kültüründen aldığım ilhamla yorumladım. Trendlerden çok farklı olan ürünlerin satın alınması ve kullanılması zor. O sezon mağazalardaki kıyafetlere uygun aksesuvarlar tasarlanmalı, neticede ben de moda aksesuvarı yapıyorum.


Takıya çok mu meraklıydınız?

Kişisel olarak trendleri çok takip etmem, çok da ilgim yoktur giyime kuşama. Sanat ve tasarıma ilgim var, yaratmayı seviyorum. İnsanlara hitap etmek, dinamik ve genç durmak için takip etmek gerekiyor. Ancak benim gibi trendleri çok yakından takip etmeyenler için de Timeless koleksiyonum var. Trendlerden bağımsız tamamen birbirine uyumlu, farklı takılarla da uyumlu bir koleksiyon bu. Sarı ve beyaz seçeneğimiz var. Unisex, trendlerden bağımsız olarak sadelik önde. “Düğüne de işe de gideyim” diyenlere, bizim markanın mantık koleksiyonu...


Alametifarikanız yani...

Evet kesinlikle, markanın çizgisini en çok belli eden koleksiyon, çünkü zamansız. Takı takmayan yok, artık bir ihtiyaç. Çoğu erkek ya alyans ya da saat takar.





"Türkiye’de Erkeğe Göre Takı Yok"


Erkekler takı takmak istiyor ama ne takacaklarını bilmiyorlar...

Evet, erkek koleksiyonlarında bir boşluk vardı. Biz erkeklerden ilgi görüyoruz. Sezonluk koleksiyonlarımızda kol düğmesi ve bileklik alıyorlar, zamansız koleksiyonumuzsa çok ilgi görüyor. Maalesef takı takan erkek belli bir yere oturtuluyor Türkiye’de. Gerçek anlamda maskülen ve modern takılar da bulunmuyor. Çelik saatinizin yanına çok maskülen ya da feminen olmadan, takım elbisenizle de kullanabileceğiniz bir takı yok. Türkiye’de artık erkekler giyimine kuşamına dikkat ediyor, sezonları takip ediyor. Dolayısıyla erkekler için de sade ve modern aksesuvarlar olmalı.


Takının gümüş olması erkeklerin takmasını kolaylaştırıyor sanki...

Erkek takı markası yok, öncü olmaya çalışıyoruz. Gümüş her zaman gümüş, yatırım yapmak istiyorsanız aklınızın bir kenarında durur, bir yandan da cebi yormuyor ve tasarımda farklılığa çok açık.


Başa dönelim... Endüstriyel tasarım, özellikle de mobilya tasarımı okumuşsunuz. Mobilya tasarımı da çok keyiflidir, niye takıya yöneldiniz?

Takıya aşırı ilgim olmadı, çünkü takıyı takı olarak değil de özellikle kendi tasarımlarıma ürün olarak görüyorum. 1 yıl hazırlık, 2 sene ürün tasarımı, sonraki 3 dönemde hep mobilya seçtim. Kullanışlı ürünler yerine sanatsal, kavramsal ürünler yapmayı tercih ettim. Çünkü beni tatmin etmiyordu mobilya yapmak. Mobilyayı biraz yaratıcı yaptığınızda heykele dönüşüyor. Takı bütün bunları bir araya getirdi. Hem moda, hem değişken, hem renkli bir dünya, hem de insanlar üzerine takıyor. Ergonomik, kullanımı ve üretimi kolay.


Nasıl üretiyorsunuz?

Hepsini desen olarak çiziyorum, plakalardan tek parça olarak kesiliyor. Döküm hiç kullanmıyorum. Bu anlamda gelenekselden farklıyım. Plakadan kesim tekniği daha ilk derste öğretilen şeydir, sonrasında mumdan kalıp çıkarma ve döküm... Genelde döküm çalışılır. Ben kolay tasarlanan ve üretilen bir yolda ilerlemek istedim.




Paris’te Tasarım Ödülü Aldı


Yeni koleksiyonun adı neden Aztek?

Peru’ya tatile gittim, müzeden çok esinlendim. Savaş kıyafetleri ve kostümler beni hep etkilemiştir. Aztek ve İnka medeniyetlerinde gümüşün özel bir anlamı var. Ay ve kadını temsil ediyor. Bütün savaş kıyafetleri gümüşten yapılıyor. Bunlar enteresan geliyor, çünkü 1000 yıllık bir kültür...


Geçen haftalarda Paris’te fuardaydınız...

Paris’e önce Who’s Next fuarına, geçen hafta da Premiere Classe’a gittim. Premiere Classe, zor kabul edilen, tasarım odaklı bir fuar. Who’s Next ise satış yapmaya yönelik... Premiere Classe yetenek avı mekânı. Amerikan Wall Setreet Jorunal Gazetesi geldi ve pek çok blogger... Bize ilgi vardı gerçekten. Who’s Next sipariş olarak çok iyi geçti. Amacım her sezon fuarlara katılmak. Katılım konusunda istikrarlı olursak bir güven oluşur.


“Sipariş aldım” dediniz. Nerelere gidecek Ekria’nın takıları?

Verona’da bir butiğe yolladık, Japonya’dan 7 dükkânı olan bir gruptan sipariş aldık. Paris’te bizim Beymen gibi bir mağazaya gönderiyoruz.


Modanın değer bulduğu ülkeler bunlar...

Siparişi veren markaların profili bizim için çok önemi. Paris, Japonya ve İtalya’da çok iyi yerlerden ilgi görmek hoşumuza gitti.


Üstelik henüz 1 yaşındasınız... Gelecekte nerede olmak istiyorsunuz?

10-15 sene içinde çok genç bir Bvlgari olarak düşünebiliriz. Bu bir sürü dükkân anlamına gelmiyor, belki Paris’te ya da Londra’da bir mağaza yeterli. Adı sanı bilinir ve oturmuş bir marka olmak, aklınıza gelecek tüm sofistike mağazalarda ürünlerimizin yer alması bizim için çok önemli.


Bvlgari olmak da zor ama taklit edileceksiniz...

Şimdi de taklit ediliyoruz. Aslında güzel bir şey, o kadar rahatsız etmiyor. Neticede Bvlgari’ye verdiğiniz değeri vermiyorsunuz, o kazanıyor kazanacağını. Timeless koleksiyonumuz taklit ediliyor ama sezonluklar sürekli değiştiğinden farklılaşıyor. İnsanlar tasarıma o kadar az zaman ayırıyor ki yeni bir şey yaratmıyorlar, dolayısıyla taklide gidiyorlar. Her sezon yeni bir şey yaptığımız için zarar görmeyiz.


Röportaj: Aysun Öz

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.