Herkes merak etti: Gülriz Sururi sonsuz gençliğin formülünü mü bulmuştu? “Sağlıklı yaşamaya dikkat ediyorum” dedi 86 yaşındaki güzel kadın. Kök hücre tedavisinden faydalandığını söyledi; biz de geçen hafta bu tedaviyi HT Pazar’a dosya yaptık. Ama dahası var; Gülriz Sururi’nin geride bıraktığı, sahnelerde geçen, büyük bir aşkın geçit töreni gibi uzun yıllar var. Biz de, usta tiyatrocu Engin Cezzar’la beraber Bodrum’da yaşadığı evin kapısını çaldık ve gençlik iksirlerini dinledik. Hayata ve kadın olmaya dair anlattıkları herkes için rehber niteliğindeydi...


Kalıcı güzellik ve uzun ömür vaat eden her şey dikkat çeker. Son örneği usta tiyatrocu Gülriz Sururi’nin bikinili foğrafları... Şahaneler öyle değil mi? Annesi ilk Türk primadonnası Suzan Lütfullah Sururi, babası ilk operet kurucularından Lütfullah Sururi. Önce anne karnında Ayşe Opereti’nde sahneye çıkıyor. 12 yaşındaysa Muhsin Ertuğrul’un isteğiyle Çocuk Tiyatrosu’nda... Ve usta tiyatro adamı Engin Cezzar... En büyük aşkı... Dile kolay 52 senedir beraberler. Sonra bir gün “Yaşadığımız en büyük felaketti” dediği olay geliyor başlarına. Engin Cezzar büyük bir rahatsızlık geçiriyor. Son 5 senedir konuşamıyor da... Ama son derece mutlular. Gözlerimle gördüm. Hâlâ birbirlerine çok âşıklar. Bodrum Torba’daki evlerinde şahane vakit geçiriyorlar. Hepimizin ağzını açık bırakan şu mükemmel pozların çekildiği evden bahsediyorum. “Peki nasıl böyle olunuyor” diyenlere; Gülriz Sururi yakında bir cep kitabı çıkarmayı planlıyor. İsmi “80 yaşından sonra Gülriz Sururi gibi olmak”... Vakti gelince tüm detayları oradan öğreniriz tabii ama öncesinde biraz tüyo...


Şaşırdınız mı tepkilere?

Aksine, basınla ilgimin tamamen kesildiğini zannetmelerine şaştım. “Gülriz Sururi ortaya çıktı” diyenler oldu. Oysa röportajım da oluyor, programlara da çıkıyorum. Çağdaş Yaşam Derneği’nin etkinliklerine katılıyorum. Açılışlarda kapanışlarda, her yerde varım.


Peki nereden çıktı bikinili fotoğraf paylaşmak?

Yeni değil ki. 2000’den beri her sene bikinili resmimi koyuyorum. “Gülriz Sururi 2012” diye tarih vererek üstelik.


Neden?

Yaşımdan ötürü, kendimi ne kadar iyi muhafaza ediyorum diye. İlham versin istiyorum. Ayrıca kendimle de iftihar ediyorum. “Benim yaşımda böyle olabilmeniz mümkün” demek istiyorum. Ama tabii bir yaştan sonra yerçekimine karşı koyamıyorsun.


Yoo, hâlâ şahanesiniz.

Aslında bu sene resim çektirmeye niyetim yoktu. Beğenmiyordum kendimi. Arkadaşım Sonay Özbal ısrar etti. Çektik, aralarından seçip koyduk.


Aldığınız övgüler hoşunuza gitti mi?

Tabii ki. Gerçi “Ölsene”, “Sen hâlâ yaşıyor musun” gibi şeyler yazanlar da oldu. Geçen sene de öldürmüşlerdi beni. Çok yakınlarım görüp heyecanlanmıştı hatta.


Siz ne yaptınız?

Hiçbir şey. Onlar belli bir grup, cevap bile vermem.


Neler yapıyorsunuz?

Ciddi bir şey yok. Gün aşırı 15-20 dakika egzersiz. Bütün yaptığım bu. Yazın da yüzüyorum bol bol.


Estetik?

Hiç yaptırmadım. Lifting yaptırdım sadece. Bir de yüzüme kök hücre.


Yediklerimize de dikkat ediyoruz tabii...

Hayır. Her şeyi istediğim kadar yiyorum. Ama iki pantalonum var. Birinden diğerine geçme ihtiyacı hasıl olunca hemen basküle başvuruyorum. O gün bir dilim ekmek eksik yiyorum, bitiyor.


Genler konusunda da şanslıyız sanırım.

Kesinlikle. Benimle aynı şeyi yiyip içenler çok kilolu olabiliyor.




‘Kadın Vazgeçmezse Cinselliği Onu Bırakmaz’




“Bizden geçti artık” lafını hükümsüz kıldınız...

Öyle bir laf yok. Çok saçma. Bir kadın ölene kadar kadındır. Kadınlığını unutmadığı takdirde tabii. Gençliğimde 40 yaşında kadını rafa kaldırmak gerektiğini düşünürdü kadınlar.


Nasıl oluyor o?

Dişi olmaktan anne olmaya terfi ediyor. Sonra dokunulmaz oluyor. Sadece saygı duyulan... Zaten bayılıyoruz kadınların hiçbir hakkı olmasın, otursun. Çalışmasın bile.


Güzel yaşlanma periyodunda cinsellikten vazgeçmemek de var mı?

Kesinlikle var. Kadın vazgeçmediği sürece cinselliği onu bırakmaz.


“Biz Kadınlar” kitabında “Her kadının bir yaşı vardır ömrünün en uzun dönemini öyle geçirir. Kimi 20 sene, 30 yaşında gibi olur, kimi 20’li yaşlarında bile 40’larındaki gibi” demişsiniz. Peki siz?

Genç kızlığım uzun sürdü benim. 50’li yaşında bile sahnede genç kızı oynuyordum. Daha ne yapayım?


Sırrınız ne?

Yaşlılığı hiç düşünmeden yaşadım. Ama itiraf etmem gerek. Son 2 senedir enerjimi azalmış bulduğum için çok sinirleniyorum.


Mesela?

Eskiden bir solukta yürüdüğüm yolları şimdi bitiremeden geri dönmeye başladım.


“Çocukluğumu yaşayamadım” demişsiniz bir yerde...

Zordu. 2 yaşında annesiz kalmamın bunda etkisi çok. Ama ileri yaşlarımda bunu telafi ettim.


Nasıl?

Çocuklaştım, şımardım, ne istiyorsam yaptım. Aklımda kalan her şeyi. Örneğin bebeklerle oynayamamıştım, 30’undan sonra gidip bebek aldım kendime.


“Gülriz Sururi yaşamayı bilen kadın, kendini şımartmayı sever” gibi bir algınız var zaten.

Doğru bu. Önce kendini seveceksin sonra başkasını. Hayatın hakkını vermeyi severim. “Hayatı limon gibi sıkmak istiyorum” sözüm meşhurdur hatta.


Nedir peki iyi yaşamak?

Huzurlu olmak. Sağlınız, sevilen bir insan olmanız, bir sevdiğinizin olması, karşılıklı alışveriş, fedakârlıklar ve yaptığınız işte başarılı olmanız...

‘İçim Kan Ağlaya Ağlaya Boşandım’


Âşık olduğu adamla beraber olmak da insana iyi geliyordur...

Mutlaka büyük bir etkisi var. Bir defa aynı meslekten olmak çok güzel. Konuşacak lafınız hiç bitmez. Sıkılamazsınız.


Aradaki yaş farkı sorun olmuş muydu hiç?

İtiraf edeyim ki; ilk başta endişe duydum. 6 yaş fark. “Ben 40’ıma geldiğimde o 34 olacak” gibi şeyler düşündüm. Ama o kadar âşıktım ve istiyordum ki “3 sene sürse n’olur” dedim. Onun için bile değerdi. Zaten akabinde hiç bunları düşünecek vakit kalmadı. Öyle bir hayat yaşadık ki...


Nasıldı?

Çok güzel. Tabii kötü anılar, batışlar çıkışlar da var.


Bir kere boşandınız hatta...

Ayrıldık ama ayrılmadık.


O nasıl oluyor?

Evler ayrıydı ama telefonlar, hayatı uzaktan yönetmeler, paylaşmalar devam ediyordu. “Engin bunu nasıl yapsam” diye açıp sorardım. O kadar güvenebileceğim başka kimse yok çünkü.


Niye boşanmıştınız?

Klasik Türk erkeğinin durumu... Çapkınlık işte.


Ama benim kafamdaki Gülriz Sururi imajında affetmeye yer yok.

Başta affetmem zannediyorsun. Zaten o yüzden içim kan ağlaya ağlaya boşandım. Hatta boşamıyordu beni. Zorla oldu biraz... İhaneti kabullenmek hiç kolay değil. Ama şu var: O sana âşık, aldatmadı ki. Senden kopmadı, bırakmak istemedi. Uzaktan, yabancı laşarak izlediğinde bir yerde hak bile verebiliyorsun. Karşı tarafın aklından sürekli “Acaba başkası nasıl olurdu” diye geçirmesi de iyi değil. Sonra karşısındaki kadına düşman olur belki, “Senin yüzünden kimseyi tanıyamadım” diye.


Sizi kendine âşık etmek için çok uğraşmış mıydı?

Pek değil. Yale’de okumuştu. Amerika’dan döndükten sonra da Hamlet oynuyordu. Herkes ondan bahsediyor, çok başarılı... Ben de Haldun Taner’in oyununda sokak kızı İrma’yı oynuyorum. Tanıştık. Sonra “Sokak Kızı İrma’yla Hamlet’in âşkı” diye yazmaya başladılar bizi.

‘Küllerimden Doğmayı Biliyorum’


Peki insan bakımlı olmaktan hiç mi yorulmaz? Pes ettiğiniz olmadı mı?

Hayır. Sadece Engin’in rahatsızlandığı dönem içimden hiçbir şey yapmak gelmedi. Saçım bile beyaz kalsın istedim. Ama küllerimden doğmayı biliyorum. Umutsuzluğa hiç kapılmam. “Sağda bu işler böyle oluyor” deyip sola sapıp yürürüm. Sorarlardı, “Nasıl böyle olabiliyorsun” diye. Benim için o kadar doğal ki. Çünkü ben hayattan her şeyi bekliyorum. “Artık bundan sonra ne olur” demesin kimse. Hiçbir yaşta. En ihtiyar döneminizde bile başınıza olmadık büyük sürprizler gelebilir. Maalesef kötü sürprizler de var tabii. Mesela bana kalırsa bu hastalık başımıza gelen en büyük felaket oldu. Engin konuşamıyor, dolayısıyla sohbet edemiyoruz, en korkuncu bu. Ama olsun. Aramızda kendi kendimize bir dil geliştirdik.


Tiyatrocu olmanızdan kaynaklı olabilir mi bu?

Yüzde yüz. Mimiklerden, tonlamadan anlıyoruz birbirimizi. Engin çok romantik biridir. Bana ‘laylaylom’la bile olsa şarkılar söylüyor. Bir gün uykum yoktu, “Engin sen bana eskiden masallar söylerdin” dedim. İnan söyledi ve hangi masal olduğunu anladım. O kadar mutlu bir hayatımız var ki anlatamam. Bazen düşünüyorum, benim yaşımda çoğu kadının yanında eşi yok. Hatta son yıllarda da “Engin’den iyi ki büyüğüm” diyorum. Bana kızabilir belki erkekler ama kadınlara da bunu tavsiye ediyorum. Kadın 10 yaş küçük olmasın, çok yanlış. Çünkü erkekler daha çabuk yaşlanıyor, kadınlar daha dinç ve bakımlı...


Her kadın değil, burada Gülriz Sururi faktörü de var.

Bilmem. Olabilir.


Takıntılarınız var mı?

Hiç yok. Hatta “Aman nazar değecek bir boncuk tak” derler. Hayatta yapmam. Bir ömrü nazar boncuksuz geçirdim. Ama mesela yüzümü yıkar, dişimi fırçalar ve derhal gözümü boyarım. Takıntı deniyorsa buna, evet bu bende var. Öyle ki Engin beni uzun yıllar makyajsız görmemiştir.


Hırslı mısınız peki?

Mesleğimde evet. Onun dışında hiçbir hırsım yok. Çok mütevazı buluyorum kendimi. Kürk, mücevher... Bunlar beni tatmin etmez. Elime para geçtikçe çocuk okuttum.


Kaç tane?

Çok... Hali hazırda Çağdaş Yaşam Derneği’nde 17 çocuk okutuyorum. Bilhassa kız çocuklarının eğitim görmesi benim için çok önemli.


İnsanların kafasında sizinle ilgili nasıl bir algı oluşsun istersiniz?

Gerçek Gülriz’i tanımadan hüküm vermesinler isterim. Hayatımı bilmeden, arkamdan ahkâm kesmesinler.


Yanlış anlaşıldığınızı mı düşünüyorsunuz?

Hayır, ama yine de işin doğrusunu bilerek konuşmakta fayda var.


Röportaj: Pınar Erbaş

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir her zaman müthiş bir kadın. zamansız ve filozof!
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.