2008 yılında “Komedi Dükkânı” programına seyirci olarak katıldınız ve daha önce olduğu gibi sahneye bir izleyici davet edildi. Sonrası malum... Küçük Kadınlar’da başrol... Önce yetenekli mi olmalı, şanslı mı, becerikli mi yoksa özgüvenli mi?

Her konuda neyi istediğini bilirsen şans dayanında oluyor.. Tabii ki bir tesadüfler zinciri şu an geldiğim nokta, fakat insan kendi şansını da kendisi yaratıyor.


Yılanların Öcü Türk edebiyatının önemli yazarlarında Fakir Baykurt’un aynı adlı romanından uyarlanan bir dizi. Okudunuz mu kitabı çekimlerden önce? Birine tavsiye edecek olsanız nasıl anlatırdınız?

Kitabı okumadım, filmleri de çok daha önce izlemiştim. Hocam Cemal’le beraber, etkilenmemek adına, hem kitabı okumama hem de filmleri izlememe kararı aldık. Bir de biz kitabın öncesinden başladığımız için kendi “Fatma”mızı kendimiz yaratmak istedik.


Daha önce iki kere çekilen Kadir İnanır,Fatma Girik gibi efsane oyuncuların hayat verdiği bir filmin yükünü taşımak kolay mı?

Biz filmin dizisini çekmiyoruz, kitabın dizisini yapıyoruz, o yüzden aslında aynı isimde başka bir dünya kuruyoruz. Tabii ki çok değerli oyuncular oynamış her iki filmde de ama biz Fakir Baykurt’un yükünü taşıyoruz. Çok değerli bir eser ve çok değerli bir yazar, umarım hakkını veririz...


Fatma’yı anlatır mısınız biraz... Bizi şaşırtacak mı?

Fatma her bölüm önce kendisi şaşıracak, çünkü gerçek hayatla yeni yeni tanışacak. Çok canı yanacak, çok ağlayacak... Eminim seyirci de Fatma’yla beraber çok şaşıracak ve ağlayacak...


Daha önce de Reşat Nuri Güntekin’in şaheseri Çalıkuşu’nda yer aldınız. Tabii diziye sonradan katılmakla başrollerden biri olmak aynı şey değil.Dönem dizisinde oynamak nasıl hissettiriyor?

Dönem dizisinde oynamak çok keyifliydi, 3 dönem dizisinde, 1 dönem filminde yer aldım, hepsi ayrı keyif... Hazırlık süreci, mekânlar, kostümler... Fakat şu anda yine bilmediğim bir dünyanın içindeyim, köy yaşamı da zaman zaman şehir hayatımızın yanında dönemmiş gibi kalıyor.


Dünya güzeli Kapadokya’yı soracağım... Asmalı Konak, Kırık Ayna, Son Ağa, Yer GökAşk gibi pek çok diziye mekân olan Kapadokya... Gerçekten cennet değil mi?

Kapadokya çok özel, mistik bir yer, büyülenmemek elde değil. Başka bir dünyada ziyaretçi gibi hissediyorsunuz kendinizi... Ve şehrin enerjisine kapılıyorsunuz.


Daha önce gitmiş miydiniz? Sizin kaçış yerleriniz neresi? Kaş’ı duymuştum...

Kapadokya’ya çok gittim çünkü en yakın arkadaşım Ekin Türkmen Nevşehirli. Büyükleri ziyaret ettik. Kaçış yerlerimden biriyse Kaş... Eğer sezon açılmadıysa Gümüşlük’ün de sakin halini seviyorum. Bozcaada’ya çok kaçamasam da orada bir yerlerde acil durum için beklediğini biliyorum.


‘Yaptığımız işin hamurunda var zorluk’


Fatih ve Alev Alev dizileri moda tabirle reyting kurbanı oldu. Özellikle Fatih için söylediğiniz bir şey var; “Çalışmalar bir yıl öncesinden başlamıştı ve olan o bir yıl boyunca emek veren ve sonunda işsiz kalanlara oldu”... Yanlış olan ne sizce bu sektörde?

Reyting sistemi anladığım bir şey değil, seyircinin neyi sevip izleyeceği tahmin edilemiyor artık... Her başlayan işte çok emek var ve her biten işle birçok kişi işsiz kalıyor... Ama bu da geçici bir dönem diye düşünüyorum...


Küçük Kadınlar, Alev Alev, Bir Günah Gibi, Fatih ve Yılanların Öcü... Gencecik yaşta beş başrol... Onu da es geçmemeli. Zor muydu?

Yaptığımız işin hamurunda var zorluk. Bu işi sevmeseniz yapamazsınız. Ben âşığım oyunculuğa...


‘Okumayı Samet Behrengi kitaplarıyla sevdim’


Ben sizi Küçük Kadınlar’da çok beğenirdim. Çok da iyi hayat vermiştiniz Armi rolüne. Armağan rolü sonrasını hazırlayan bir “armağan” mı olmuş oldu?

Ne güzelmiş... Gerçekten de öyle oldu. Armi’yi çokkeyif alarak oynamıştım, daha ilk tecrübemdi, seyircinin Armi’yi kabullenmiş olması çok büyük hediye oldu bana...


Size büyümeyi yakıştıramayanlar var. “Hep Armi kalsaydı” yorumlarının sayısı hiç az değil.Sizce?

Güzel bir şey bu, seyirci beni ilk öyle tanıdı. Umarım bu işten sonra Fatma olarak değişir Armi’nin yeri...


Louisa May Alcott’un 1867’de yazdığı, babaları savaşta olan dört kız kardeşin yaşamının anlatıldığı ‘Küçük Kadınlar’, özellikle kız çocuklarının ergenlik döneminin vazgeçilmeziydi, benim de öyle. Bir de Küçük Prens vardır mesela. Sizin küçüklüğünüzden neler kaldı?

Kitap, film, müzik... Çocukluğuma dair çok az şey hatırlıyorum, bunlardan biri Samet Behrengi kitaplarıdır. Okumayı onunla sevdim ben... Film hatırlamıyorum ama “sinema kuşağını” kapı arasından izlediğimi hatırlıyorum her pazar gecesi. Ertesi gün okul vardı ama annemle babam fark etmeden kapı aralığından onlarla birlikte izliyordum filmleri..


Röportaj: Nazenin TOKUŞOĞLU

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir selam,bende sana aşığım ve seni ölesiye sevenlerdenim herşeyinle alev alevdeki sevişme sahnesine,ve sana ölesiye hayranlardanım erdal erman amasya
    CEVAPLA
  • Misafir slam sizin gibi birisine hayran ve aşık olmak hiçte elimde değil çok muhteşemsiniz ama alev alevdeki o sahne aklımdan çıkmıyor...
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.