Oscar Wilde’ın yukarıdaki sözü lüks markaların da felsefesini oluşturur. Ama günümüzde lüksün anlamı değişiyor. Ve yeni lüks pazarında Türkiye için de fırsatlar var.


Bazı markalara neden “lüks” dendiğini düşündünüz mü? Onları lüks yapan, kaliteli olmaları mı, yoksa yüksek etiket fiyatları mı? Bence bir ürünü lüks yapan yalnızca kalitesi ya da fiyatı değil, daha da fazlası... Tasarımda yaratıcılık, işçilikte mükemmelik, kalıpta kusursuzluk da lazım ama, yetmez. Lüks markaların on yıllar, hatta yüz yıllar boyu başarılarını istikrarlı biçimde sürdürmüş olması gerekiyor. Ürünlerinin az sayıda üretilmesi ve sadece belli bir zümre tarafından satın alınabilmesi lüksü özel kılıyor. Herkesin ulaşabilmesi, yani lüksün demokratikleşmesi pek mümkün değil. Bir de konfor var. “Lüks rahatlık vermelidir, aksi takdirde lüks değildir” diyen 20’nci yüzyılın en güçlü figürlerinden Fransız modacı Coco Chanel haksız sayılmaz.


Bir de madalyonun öteki yüzü var. 1970’lerde televizyon lüks sayılırken şimdi gereksinim. Ya da cep telefonu artık herkes için olmazsa olmaz. Herkesin ayağında ya daelinde aynı markaları gördükçe bunların lüks mü yoksa gereksinim haline gelen arzu nesneleri mi olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum. Ama lüks ürünler geniş kitlelere hitap etmeye başlayıp sınırlı üretim vaatleri ihlal edildiğinde, özgünlük ve seçkinlikleri de yok oluyor. Özellikle İstanbul’da 10 kadından 5’inin elinde Hermes Birkin çanta görmek (ki yarısının taklit olduğuna da şüphe yok) lüksün anlamından çalıyor doğrusu. International Herald Tribune Gazetesi’nin moda yazarı Suzy Menkes de, Hermes, Chanel, Burberry, Lanvin, Gucci gibi lüks markalardan bahsederken artık lüks yerine “mükemmel” ya da “seçkin” diyor.


Bu arada lüks tüketim sektörü niş müşteriye hizmet veren küçük aile şirketlerinin elinden çıkarak yıllık satışları milyarlarca dolara varan ve her kesime pazarlanan mega şirketlerin kontrolüne geçiyor. Lüks markalar seçkin çevrelere girmeye hevesli yeni zengin sınıflara pazarlanıyor. Çin, Rusya, Hindistan şimdiki en bereketli pazarlar. Ama en lüks marka ürünler outlet’lerde boy göstermeye başlayınca, “seçkinlik ayağa düştü” eleştirileri de yükseliyor.


Oysa ben, Londra’da bir graffiti sanatçısının Vintage bir Hermes Birkin yorumunu görünce o çantaya sahip olup kendimi bu lüksle şımartmak istiyorum. Ne de olsa sadece bir tane üretilen, bir sanatçının elinden çıkan bu çanta sadece “benim” olacak... Bu sanatçı sokak sanatını lüks bir çantaya taşırken lüksü bir adım öteye götürmenin de sınırı olmadığını kanıtlıyor.


Lüks: mükemmel elişçiliği

Tom Ford’un kadın koleksiyonundaki smokin takımı giydiğimde fiyatının neden yüksek olduğunu daha iyi anlıyorum. Kalıbıyla, kumaşıyla, dikişiyle size lüksü hissettirmeyi başarıyor. O zaman terziliğin önemini fark ediyorsunuz. Lüksün aynı zamanda el işçiliğindeki hüner olduğunu anlıyorsunuz. Erkek giyiminde de aynı şey geçerli. Bir takımın astarının kumaşa mükemmel bir işçilikle dikilmiş olması bile sanki bir tabloya bakıyormuşsunuz duygusu veriyor.


Birkaç yıl öncesine kadar yeni zenginlerin ayaklı reklam panosu gibi bol logolu lüks markalarla gezmeleri artık gerilerde kaldı. Artık lüks detaylarda saklı bir şey haline geliyor. Adeta içinizdeki zenginliği gösteren seçkin, özel, sade ama detaylarıyla fark yaratan, işçiliğiyle göz kamaştıran parçalar lüks markaların koleksiyonlarında yer alıyor; Louis Vuitton’un gizemli egzotik deri çantaları gibi. Louis Vuitton’un çantalarında derilerin titizlikle seçilmesinden elde dikilmesine kadar her adım sanatsal bir bakış açısıyla gerçekleştiriliyor. 1958’de yaratılan ikonik Lockit modelinin yeni yorumunda emek ve ince zanaatkârlık kolayca hissediliyor. Bu çantaların üretimi için 5 hafta yeterli olurken, egzotik derilerin hazırlanması için en az 3 ay gerekiyor. Louis Vuitton’un Fransa Asnieres’deki atölyesinde tüm derilerin kusursuz olduğuna karar verecek tek bir zanaatkâr bulunuyor. Bu işin makinesi de yok. Özel derilerden çanta üretebilecek zanaatkâr sayısıysa bir düzineyi geçmiyor. Derilere gelince; belirli renk ve volümleri kazanabilmek için çok uzun işlemler gerekiyor. Dünyanın en değerli derileri kullanılıyor. Egzotik deriler arasında devekuşu var, ama sadece folikülleri çok yoğun olan çok değerli Güney Afrika devekuşununki... Timsah derisi çantalardaysa sadece pulların en büyük olduğu, derinin en kaliteli bölümü kullanılıyor. Kilit tokasının da altın olduğu belirtelim.


Az alın, en iyisini alın

Sadece tek bir lüks ürün taşıyarak bile “lüks” görünmek mümkün, çünkü lüks markalar hep daha özel, daha benzersiz ürünler üretmenin peşinde. Bu sayede o özel ürüne sahip olduğunuzda, tek bir parça bile sizi “zengin” göstermeye yetiyor. Lüks markaların özel ürünleriyle lüksü yaşamak sadece gelir seviyesi yüksek kişilerin değil, akıllı tüketicilerin de yapabildiği bir şey. Lüks ürünler, zamansız parçalardır. Onlar bir sezon moda olup öbür sezon yok olmuyorlar. Yıllara meydan okuyan parçalara “yatırım yapmak” mantıklı bir seçim. Kendime “yatırım” gibi lüks bir ürün alırken hesap yapıyorum; parça başı maliyet hesabı yani... Kaç kez giyeceğim? Yüksek paralar verdiğiniz parçaları tekrar tekrar giymeniz iyi bir yatırım yaptığınızın göstergesi. “Az alın ama en iyisini alın” mantığı zamansız lüksü de tecrübe etmenizi sağlar. Gardırobunuza bir göz atın. En sık giydiklerinizin, hiç giymediklerinizden 3 - 4 kat daha pahalı olduğunu göreceksiniz. Lanvin’in ipek saten elbisesi üzerinizden akıp giderken, Alaia’nın verev kesimli elbisesiyle beliniz bir anda inceldiğinde, Manolo Blahnik stiletto’ların üzerinde saatlerce ayakta kalıp ayağınız rahatsız olmadığında, demek istediğim daha net anlaşılır.


Lüksün halka açılması

Lüksün giderek popülerleşmesinin ardında biraz da Wall Street var. LVMH, Richemont, Gucci gibi lüks markalar halka açılarak daha da sık telaffuz edilir oldular. Ancak lüks markaların çoğu uzman oldukları alanlarda çok eskilere giden öyküleriyle biliniyorlar. 1910’da kurulan Chanel ve 1946’dan beri de Dior Haute Couture modaevi olarak, Louis Vuitton 1853’ten bu yana valizleriyle, Gucci 1906’dan beri yakkabılarıyla, Mont Blanc 1906’dan bu yana dolma kalemleriyle, 1847 yılında kurulan Cartier mücevherleriyle, Rolex 1908’den itibaren saatleriyle, Hermes 1837’den beri deri aksesuvarlarıyla, 1856’da kurulan Burberry trençkotlarıyla, Baccarat 1764 yılından bu yana kristalleriyle, Christofle 1830’dan bu yana gümüşleriyle lüks sektöründe söz sahibi.


Zor zaman markaları

Marka çıkarmak uzun bir süreç ve Türkiye’nin ekonomisi dışa açılma sürecinde. Yine de hazır giyimde Avrupalı rakiplerine göre çok genç olan Damat, Mavi, Roman, Koton, İpekyol gibi markaların bugün geldiği nokta dikkat çekici. İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri Başkanı Hikmet Tanrıverdi bir röportajında “Bu markalar 10 sene sonra belki Zara, Zegna gibi olacaklar. Biz markalaşmayı daha yeni yaşıyoruz” diyor. Mavi, jean’in anavatanı ABD’de bile 10 senedir gençlerin popüler markalarından. Artık “Türkler neden İtalyan takım elbiselerini giyer” diyen yabancılara rastlamak mümkün. Mücevher markası Gilan’ın bugün dünyanın en prestijli markalarının zor barınabildiği New York’un 5. Caddesi’nde dev bir mağazası var ve Tiffany and Co. gibi devlere kafa tutuyor.


Türkiye özgün olmalı

Lüks yeni şeyleri keşfedip farklı ve daha önce görülmemiş olanı tecrübe edebilmek olmalı. Bu bakımdan Türkiye’nin lüks sektöre katacağı çok şey olduğunu düşünüyorum. Tekstil ve deri üretiminin bu kadar gelişmiş olduğu bir ülke olarak Türkiye’deki el işçiliği ve zanaatı göz ardı etmemek lazım. Birçok lüks markanın üretimlerinin ülkemizde yapıldığını düşünürsek, işçiliğimiz de kalitemiz de büyük sınavlardan başarıyla geçiyor. Eksik olan yaratıcılık ve özgünlük. Bulgari, Van Cleef & Arpels, Cartier gibi lüks markaların mücevherlerini; Hermes, Chanel, Louis Vuitton gibi lüks markaların çantalarını taklit etmek yerine bizden bir şeyler katarak lüksü daha önce görülmemiş Türk dokusuyla hissettirsek nasıl olur? Tam da Avrupa’nın köklü zenginleri kendilerine özel üretilmiş ürünlerin peşine düşmüşken...


Hazırlayan: Esra Çoruh

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Çok başarılı bir yazı olmuş Esra Çoruh, cok da geniş olmayan bütçemle yapmaya çalistiklarimi yazmissiniz.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.