Eski Mısır'da kaşlar yüzün en önemli parçalarından biriydi. Nil kıyısının sıcağından gözleri korumak için kaşlar ve gözler siyah tozla boyanırdı. Güzellik için gözlere çekilen sürme ve kaşlara çekilen bitkisel toz karışımı aynı renklerde olmalıydı.. Antik Yunan'da tuhaf kaş alışkanlıkları vardı. Kadınlar kaşlarını doğal boylarla boyuyordu ya da keçi kılı ve reçineyi birleştirip kendilerine kaş yapıyorlardı.. Bizans döneminden kalan mozaiklere bakıldığında bitişik kaşlar sıkça karşımıza çıkıyor. 1907-1954 yıllarında ise Meksika'lı ressam Frida Kahlo'nın kaşları yine benzeri bir başkaldırıyla güzellik anlayışının temsili olarak görülüyordu.. 794-1185 yılları arasında Japon kültüründe uzun saçlar, pudralanmış yüz, kırmızı dudaklar ve traş edilmiş kaşlar vardı... Traşlı kaşlar yeniden kalın bir şekilde çizilirdi.. I.Elizabeth zamanındaki resimlere bakıldığında kaşların silikliği bariz bir şekilde göze çarpıyor. O dönemde insanlar ceviz yaprağı kullanarak kaşlarını belirginleştiriyorlardı. . Mona Lisa kaşının tüm dünyada yayınlaşması biraz zaman alsa da halen kullanılan bir kaş modeli. Kaşların tamamen yok edildiği bir tarzla gözlerdeki ifade yakalanıyor.. 17 ve 18 yüzyılın başlarından kalın kaşlar yeniden moda oldu. O dönemde açık tenli, dağınık kaşlı kadınlar güzelliklilerinin zirvesini yaşadılar. Uzunca bir süre bu kaş modeli saflığın ve asaletin simgesi oldu.. 20. yy'ın başlarında ince kaşlar moda oldu. Sinemanın hayatımıza girmesiyle beraber tiyatro oyuncuları beyazperdede gözükmeye başladı. Kaşlar için vazelin ve maskara birbirine karıştırılıp ince bir hat şeklinde kaş çizgisine çekiliyordu. Tiyatro için yapılan ağır makyajlar sinemaya da yansıdı. İnce kaşlı, bol maskaralı gözler ön plandaydı. Toplumda bir dalga gibi yayılan ince kaş, yoğun maskara etkisi uzun yıllar devam etti. 1920'li yıllarda Hollywood'daki ikonik karkaterlerin makyajlarını Max Factor üstleniyordü. Greta Garbo gibi... Bu dönem Audery Hepburn zamanı gelene kadar devam etti.... Sinemanın dünya güzellik endüstrisini fazlasıyla etkilediği yıllar 1950'lere gelindiğinde Dior etkisi tüm sinemayı ele almıştı. Sofistike kadınlar, buğulu bakışlar ve zarafet ön plandaydı. Audrey Hepburn, Marilyn Monroe ve Elizabeth Taylor bu tarzın öncülerinden kabul ediliyorlar.. 60'larda Sophia Loren'in doğal şekilli kaşları ve Andy Warhol'un moda dünyasına kazandırdığı soluk ten- sarı saç- koyu renk kaş üçlemesi bu yıllarda tüm dünyaya yayıldı.. 80'lere gelindiğinde Brooke Shields ve Madonna'nın dönemi başlamıştı... Adeta cımbız değmemiş etkisi yaratılan dağınık kaşların moda olduğu yıllar... Makyajın dozunun da ayarlanamadığı yıllar denilebilir 80'ler için.... 90'lara gelindiğinde dünya grunge etkisi altındaydı. İpince kaşlar ve belirgin dudak makyajlarının revaçta olduğu yıllar... Drew Barrymore'un o dönemdeki seksapalitesi kaşlarından mı geliyor dersiniz?. 2012 yılında Chanel podyuma çıkardığı mankenlerinin kaşlarına aksesuar koyarak radikal bir kaş eleştirisi yapmıştır. Bilinçli ve minimal bir başkaldırıyı görmezden gelmek olmazdı.... Günümüze geldiğimizde kadınların büyük bir kısmının Megan Fox'un kaşlarına sahip olmak istiyor. Kaşlardaki şekillerindeki değişimi fark ettiğinizde dünyadaki güzellik anlayışının da değiştiğini görebilirsiniz. .
Facebook Yorumları