Böbrek taşı, böbreğin süzdüğü idrarın toplandığı ve vücut dışına doğru atıldığı kanalların içinde oluşan mineral içerikli partiküllerin farklı nedenlerle birleşmesi ve büyümesi sonrasında oluşan sert bileşikler olarak tanımlanıyor. Coğrafi faktörler, beslenme ve genetik yatkınlığın taş oluşumunda etkili olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Cüneyt Adayener “Hava sıcaklığı ve taş oluşumu doğru orantılı. Yaz aylarında hastalığa daha sıklıkla rastlanıyor” açıklamasında bulundu.


Taş oluşumunda rol oynayan pek çok faktörün olmasına karşın kesin nedenin tam olarak bilinmediğine değinen Doç. Dr. Cüneyt Adayener, “Genetik yatkınlık, taş oluşumundaki en önemli risk faktörüdür. Böbrek taşı hastalığı olan hastaların birinci derece yakınlarında yüzde 10-40 arasında değişen oranlarda taş hastalığı öyküsü vardır. Coğrafi faktörler de taş oluşumunda etkilidir. Taş hastalığı sıcak bölgelerde daha sık görülüyor. Erkek cinsiyette üriner sistem taş hastalığı daha fazla görülür. Erkeklerde kadınlardan üç kat fazla görülmesine karşın çocuk yaşlarda hastalık her iki cinste de aynı oranda görülüyor” dedi.


Böbrek taşı ağrısı yaşıyorsanız...

Beslenmenin bir diğer önemli faktör olduğunu söyleyen Doç. Dr. Cüneyt Adayener “Protein ve karbonhidrattan zengin, lifli gıdalardan fakir diyet, taş hastalığı riskini artırıyor. Günlük içilen su miktarı azaldıkça taş oluşumu riski de o kadar artıyor. Tekrarlayıcı idrar yolu enfeksiyonları, çeşitli böbrek hastalıkları, bazı ilaçların uzun süreli kullanımları, geçirilmiş bağırsak ameliyatları ve gut hastalığı gibi metabolik hastalıklar da taş oluşumunda önemli rol oynuyor” şeklinde konuştu.


Böbrek taşı en çok 20-25 yaşları arasında görülüyor

İdrar yolu taşlarının her insanda oluşabileceğini anlatan Doç. Dr. Adayener, böbrek taşının her yaş grubunda görülebilmekle birlikte, sıklıkla 20-50 yaşları arasında izlendiğini belirterek “Günlük iki litre idrar çıkartacak kadar sıvı alımı, egzersiz, hayvansal protein alımının azaltılması, lifli diyetin tercih edilmesi, tuz tüketiminin azaltılması böbrek taşı oluşumu ihtimalini azaltıyor” dedi.


Yaz aylarında böbrek taşına daha sık rastlanıyor

Taş hastalığı ve hava sıcaklığı arasındaki ilişkinin eskiden beri bilindiğini anlatan Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Cüneyt Adayener “Sürekli sıcağa maruz kalan makinistlerde, taş hastalığı görülme sıklığı normal popülasyona göre 3-4 kat daha fazla. Hava sıcaklığı ve taş hastalığı görülme sıklığı arasındaki doğru orantı, terleme sonucu sıvı kaybına bağlı daha konsantre idrardaki, kristalizasyon süreci ile ilişkilendiriliyor. Bu nedenle özellikle aile büyüklerinde üriner sistem taş hastalığı olanlar mümkün olduğunca sıcaktan uzak durmalı ve kalacaksa daha fazla su tüketilmeli” ifadelerini kullandı.


Böbrek taşı nedenleri nelerdir?


Yönetim ve büro gibi durağan işlerde çalışanların taş hastalığına daha sık rastlandığıyla ilgili çalışmalar olduğunu söyleyen Doç. Dr. Cüneyt Adayener sözlerini şöyle sürdürdü: “Her ne kadar meslek grupları ile taş hastalığı ilişkisini, bireylerin çalışma ortamlarındaki beslenme alışkanlıkları, sıcağa maruz kalma ve su alımı ile birlikte değerlendirmek daha doğru olacaksa da fiziksel aktivitesi kısıtlı olan işlerde çalışanların belli aralıklarla işlerine ara verip en azından yürüyerek egzersiz yapmasında fayda vardır. Düzenli spor yapıp bol su içerek (günde 2.5 – 3 kg) böbreğin toplayıcı sisteminde durağan bir şekilde kalıp taş oluşumuna neden olabilecek partiküllerin bir an önce idrar yolu sisteminden dışarıya atılmasını sağlamak önemli. Böbrek taşlarının çoğu kendiliğinden düşme eğilimindedir. Taşın düşmesi büyüklüğü ile orantılıdır. 4 mm altındaki taşların yüzde 80’i düşerken, 6 mm ve üzerindeki taşların düşme olasılığı daha azdır.”

Böbrek taşı tedavisi nasıl olur?


Doç. Dr. Cüneyt Adayener, böbrek taşı tedavi yöntemlerini şöyle sıraladı:


ESWL (Vücut dışından ses dalgaları ile taş kırma): Genellikle böbrekte uygun yerleşimdeki 2 cm’ye kadar olan taşların ve yola çıkmış üst idrar yolu (üst üreter) taşlarında ilk seçenek olarak uygulanır. Tüm tedavi seçeneklerinde olduğu gibi bu tedavi seçiminde de taşın büyüklüğü, yeri, şekli, tipi tedavide önemli rol oynar. İşlem esnasında anesteziye gerek duyulmaması bu yöntemin en önemli avantajıdır. Taşın kırılabilmesi için birden fazla seansa ihtiyaç duyulabilir. Ancak üş seansta kırılmaz ise daha fazla denenmemeli ve bir başka tedavi seçeneği düşünülmelidir. Kırılan taş parçalarının idrar yoluyla vücuttan dışarıya atılması sürecinde hastanın ağrı duyması bu tedavinin dezavantajıdır.


URS (Endoskopik üreter taşı ameliyatı): Böbrekten çıkıp yola düşmüş taşların (orta ve alt üreter) tedavisinde ilk seçenek olarak uygulanır. Genel anestezi ile herhangi bir kesi yapılmadan idrar deliğinden girilip taşa ulaşılır ve burada taş lazer kullanılarak kırılır veya dışarıya alınmaya çalışılır. Hastaların çoğu aynı gün evlerine dönüp bir gün sonra da normal yaşamlarına dönebilirler.


RIRS (Retrograd İntrarenal Surgery – Endoskopik böbrek taşı ameliyatı): Genel anestezi ile idrar yolundan çok ince esnek endoskopik cihaz ile girilerek, böbrek içine kadar çıkılabilir. Böbrek içindeki odacıklarda bulunan taşlar lazer kullanılarak kırılır. Bu yöntem 15 mm’ye kadar olan böbrek taşlarında oldukça yüksek oranda başarılı olur. Son yıllarda yüksek kaliteli görüntünün iletimi ve lazer sistemlerindeki teknolojik gelişmeler, bu yöntemin 20-25 mm boyuta kadar olan taşlarda da rahatlıkla kullanılmasını sağlamıştır. Hastanın iyileşme süreci oldukça kısadır. Genellikle ameliyattan bir gün sonra normal yaşamına dönebilir.


PNL (Perkütan nefrolitotomi - Kapalı böbrek taşı ameliyatı): Özellikle böbreğin içinde ESWL yapılamayacak kadar büyük taşların veya ESWL ile kırılamayan dirençli taşların tedavisinde etkilidir. Bu yöntem de genel anestezi gerektirir. Röntgen kontrolü altında, böbrek hizasında sırt bölgesine yapılan 1 cm’lik kesi ile böbreğe iki ucu açık ince bir tüp yerleştirilir. Bu tüpten yerleştirilen özel aletler yardımıyla taşlar çıkartılır. İyileşme süreci hızlıdır. Hastalar ameliyat sonrası dönemi açık ameliyata göre çok daha rahat geçirmektedir. Hastaların çoğu ameliyat sonrası 3. gün taburcu edilir.


Laparoskopik ameliyat: Bel bölgesinden 10 mm boyutunda kesiler yapılarak, laparoskopik aletler ile gerçekleştirilen kapalı ameliyattır. Açık ameliyata göre vücut doku bütünlüğü korunduğu için, daha az ağrı olmakta ve ameliyattan bir gün sonra hasta normal günlük aktivitesine dönebilmektedir.


Açık ameliyat: Diğer tedavi şekillerinin yaygınlaşmasından sonra az uygulanan bir tedavi seçeneği haline gelmekle birlikte çok büyük ve böbreğin tüm toplayıcı sistemini dolduran komplike taşlarda uygulanabilir.



Böbrek taşını önlemenin yolları nelerdir?


Prof. Dr. Abdullah Gedik, böbrek taşı oluşumu riskini en aza indirmenin 7 yolu hakkında bilgi verdi.


1- İçtiğiniz su miktarını artırın

Günlük olarak alınması gereken sıvı miktarı, kişiye ve iklime göre değişiklik gösterir. En doğrusu,günde 1.5- 2 litre idrar çıkışını sağlayacak miktarda sıvı tüketimidir. Ancak sıvı alımı günün her saatine yayılmalı belli bir bölümünde fazla tüketilmemelidir. Her saat başı bir bardak su, en pratik ve ideal olanıdır. Özellikle yemeklerde 2 saat kadar sonra 2 bardak su içilmelidir.


2- Yürüyüş ve egsersiz yapın

Büro memurlarında taş oluşum riski artmaktadır. Bu nedenle böbrek taşlarından korunmada günlük egzersizler taş oluşumunu engellemede etkili rol oynamaktadır Böbrek taşı oluşum riskini artıran önemli diğer bir faktör obezitedir. Bu nedenle kilo problemi yaşayan bireyler, kişiye özel beslenme programları ile ideal kilo seviyelerine ulaşmalıdır.Bu doğrultuda sağlıksız diyetlerden kaçınmak gerekir. Yüksek tansiyon da hastalar için taş oluşum riskini artırır. Hipertansiyon hastalarının ilaçlarını düzenli olarak kullanmaları ve tuz alımlarını sınırlandırmaları önemlidir.


3- Taze sıkılmış meyve suları tercih edin

Evde yapılan limonata ve taze sıkılmış portakal, mandalina ve greyfurt suyu gibi C vitamini içeren meyve suları böbrek taşı oluşumunu engelleyecek içeceklerdir. Bu içeceklerde taş oluşumunu engelleyen inhibitör denilen ve sitrat yönünden zengin bir madde vardır. Vücutta sitratın eksik olması taş oluşma riskini artırır. Bu nedenle bu tür içeceklerin bolca tüketimi çok önemlidir. Ancak hazır ve kutulanmış olarak sıkılan meyve suları ile greyfurt suyu önerilmemektedir.


4- Lif içeriği yüksek olan besinler yiyin

Beslenme düzeninde besin çeşitliliği olmalıdır. Tek bir besinin fazla tüketiminden kaçınılmalıdır. Lif içeriği yüksek gıdalar tercih edilmelidir. Çünkü lifli besinlerden fakir olan beslenme sonucu oluşan kabızlık, taş oluşumunu da hızlandırmaktadır. Lif oranı yüksek sebzeler, meyveler ve kuru baklagiller gibi besinler kabızlığı engeller. Lifli gıdalar, besinlerin bağırsaktan geçiş sürecini kısaltır ve dolayısıyla taşların önemli bir kısmını oluşturan oksalat'ın emilimini azaltır.


5- Protein içerikli besin tüketimini sınırlayın

Hayvansal proteinlerin tüketimi azaltılmalıdır. Kırmızı et, sakadat, tavuk gibi hayvansal besinlerin fazla miktarda alınması, taş oluşum riskini artırır. Bu nedenle protein alımı, bireysel olarak doğru hesaplanmalıdır. Günlük beslenme programında hayvansal ve bitkisel protein tüketimi dengelenmelidir. Bir öğünde fazla miktarda hayvansal protein tüketilirse, diğer öğünde sebze tercih edilerek denge sağlanmalıdır. Genel olarak bireylerin protein kısıtlaması yoksa 70 kg olan bir birey, günlük 70 gram protein tüketebilir.


6- Tuz kullanımına dikkat

Yiyecekler az tuzlu olmalıdır. Fazla tuz tüketimi barsaklardan kalsiyum emilimini artırır. Bu da böbreklere daha fazla miktarda kalsiyumun gelmesine neden olarak, taş oluşum riskinin artmasına neden olur. Bu nedenle çok tuzlu gıdalar tüketilmemelidir. Genetik olarak taş oluşumuna yatkın bireylerin günlük tuz tüketimi 3 - 5 gram (yaklaşık bir çay kaşığı) olmalıdır. Günlük beslenmede; sebze, meyve ve ekmekte tuz olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle sebze yemekleri ekstra tuz ilave edilmeden yapılmalıdır


7- Taş riski oluşturan besinleri sınırlandırın

Böbrekte taş oluşumu yönünden en riskli maddelerden biri de oksalattır. Bu nedenle günlük beslenmede oksalattan zengin besinlerin çıkartılması gerekir. Böbrek taşı hastaları bazı besinlerin tüketimini sınırlandırmalıdır.


İçecekler: Çay, kahve ve alkol…

Sebzeler: Ispanak, pazı, pancar, bamya, mısır, taze fasulye, patates, domates, soya, maydanoz, dereotu, ebegümeci, roka, tere otu…

Meyveler: İncir, ahududu, kırmızı erik, çilek, böğürtlen, kuş üzümü…

Kuruyemişler: Ceviz, fındık, badem, yer fıstığı…

Susam, çikolata, kakao, hardal, soya…


Düzenli doktor kontrolü önemli

Böbrek taşı hastalığı genetik geçiş özelliği gösteren ve tekrarlayıcı özelliğe sahip bir hastalıktır. Bu nedenle bütün önleyici tedbirlerin alınmasına rağmen taşın tekrar oluşma riski vardır. Taş hastalarında kalıcı böbrek hasarının oluşmasını önlemek için düzenli üroloji kontrolü yapılması gereklidir.



Böbrek taşı oluşumunu engellemek için bu besinlere dikkat!


Uzman Diyetisyen Nilay Keçeci Arpacı, böbreklerde taş oluşumuna yol açabilen beslenme hataları hakkında bilgi verdi.


Sakatattan uzak durun

Araştırmalara göre genellikle her 10 kişiden biri yaşamı boyunca en az 1 kez böbrek taşı ile ilgili bir problem yaşayabiliyor. Yapılan beslenme hataları böbrek sağlığının bozulmasında önemli bir etken. Fazla tüketilen bazı besinler böbrekte taş oluşumuna yol açabilir. Bunların başında fazla tuz içermesi nedeni ile sakatatlar geliyor. Dil, böbrek, dalak gibi sakatatlar yüksek tuz içermesi nedeni ile böbreklere zarar verebilir. Ayrıca yüksek kolesterol, aşırı kilo alma gibi problemleri de beraberinde getirebilir. Özellikle tansiyon problemi olan kişiler artan sakatat tüketimi sonrasında böbrek hastalıkları ile karşı karşıya kalabilir.


Fazla protein taş oluşumunu kolaylaştırıyor

Genellikle kilo vermek için uygulanan hayvansal proteinden zengin, düşük karbonhidratlı diyetler böbreklerde taş riskini artırabiliyor. Yüksek hayvansal protein; idrarda kalsiyum, oksalat ve ürat atılımını artırabiliyor ve yine idrardaki koruyucu madde olan sitratı azaltabiliyor. Bu durumda böbreklerde taş oluşumunu kolaylaşabiliyor. Özellikle böbrek taşına yatkınlığı olan kişiler daha dikkatli olmalıdır.


Kuruyemişi günde 1 avuçtan fazla tüketmeyin

Kuruyemiş fazla tüketildiğinde böbreklerde taş oluşumuna neden olan besinlerdendir. Fındık, fıstık gibi kuru yemişleri günde 1 avuçtan fazla tüketmek tuz oranının yüksek olması nedeni ile zararlı olabilir. Avuç avuç kuruyemiş tüketerek vücuda alınan aşırı tuz, kan basıncının yükselmesine ve dolayısıyla da tansiyonun yükselmesine yol açar.


Ispanağı iyi yıkayın, fazla tuz eklemeyin

Ispanak yüksek besin değerlerine sahip bir gıdadır. Demir, lif, kalsiyum ve potasyum bakımından oldukça zengindir. Haftada 1-2 defa tüketilmesi uygundur; ancak aşırı tüketilirse ıspanak böbrekler için zararlı bir hale gelebilir. Çünkü içinde taş oluşumuna yol açabilecek oksalat da vardır. Fazla tüketimi içerdiği kalsiyum nedeni ile de böbreklerde taş oluşturabilir. Haftada 1-2 kez tüketilmesi önerilen ıspanağın iyi yıkanması ve pişirilirken fazla tuz eklenmemesi taş oluşumunu önlemesi için önemlidir.


Susuz ve hareketsiz kalmak böbreklere zarar veriyor

Vücudun susuz kalması ve hareketsiz yaşam sebebi ile alınan kilolar zamanla böbrekleri yoruyor. Böbrek taşlarını önlemek için öncelikle günde 1.5-2 litre su içme alışkanlığı kazanmak gerekir. Çünkü susuz kalan vücutta idrar zamanla daha yoğun hale gelir ve kristallerin idrar yollarında çökmesine yol açar. Kilo kontrolü sağlamak içinse çok ağır sporlar yapılmasına gerek yok. Düzenli olarak günlük yürüyüşler, hafif tempolu koşular, yapılabiliyorsa bisiklete binmek fazla kilolardan kurtulmayı sağlayacaktır. Düzenli egzersiz yaparak diyabet, hipertansiyon gibi hastalıklardan korunabilir ve böbreklere verebilecek zararları önleyebilirsiniz.



Böbrek taşını önlemek için yazın daha çok su tüketin

Memorial Ankara Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Hasan Bakırtaş, kapalı böbrek taşı cerrahisi hakkında bilgi verdi.


Taş tüm böbreği kaplayacak boyutlara ulaşabilir

Böbreklerin ana işlevleri vücuttan zararlı maddeleri atmak ve kanın asit-baz ile su-elektrolit dengesini düzenlemektir. Böbrekler bunu idrar üreterek yapmakta ve bu esnada kan ile idrar arasında sürekli sıvı ve elektrolit alışverişi olmaktadır. İdrarda herhangi bir atık mineralin düzeyi çok artarsa idrar içinde çözünür halde kalamamakta ve kristal adı verilen kum taneleri oluşmaktadır. Bu kristallerin kümeleşmesi ile böbrek taşı denilen sert mineral kitleleri meydana gelmektedir. Taşların boyutları pirinç tanesinden böbreğin içindeki tüm boşlukları kaplayacak şekilde 6-7 cm çaplara kadar değişebilmektedir.


Ağrıya bulantı ve kusma eşlik ediyorsa dikkat!

Küçük boyutlardaki taşlar genellikle kendiliğinden veya tedavi ile düşebilmekteyken, taş boyutu arttıkça müdahale gereksinimi de artmaktadır. Taşlar büyüdükçe tıkanma yaparak istenmeyen durumlara yol açmakta ve böbreğe zarar vermektedir. Taşın başlıca belirtisi, kolik ağrı olarak tanımlanan ve genellikle birden başlayan kıvrandırıcı ağrıdır. Bu ağrı genellikle böğür bölgesinde başlayıp aynı taraf kasığa ve erkeklerde testise yayılabilmektedir. Eğer idrar torbasına yakın bir bölgede ise idrara sık çıkma, sürekli idrar hissi ve idrar yaparken yanmaya sebep olabilir. En önemli belirtilerinden bir diğeri de ağrıya eşlik eden bulantı ve kusmadır. Bunun yanında yaptıkları tahrişe bağlı olarak zaman zaman idrarda kanamaya da yol açabilmektedirler.


Yetersiz sıvı tüketimi taş oluşumunu tetikliyor

Beslenme tarzı ile böbrek taşı oluşumu arasında yakın ilişki vardır. Süt ve süt ürünlerinin ve yeşil yapraklı besinlerin çok fazla veya çok az tüketilmesi taş oluşumu için riskini artırmaktadır. Aşırı tuzlu gıda tüketimi de taş hastalığına yol açan önemli nedenlerden bir diğeridir. Narenciyelerin az tüketilmesi de taş oluşturucu etki yapmaktadır. Böbrek taşı oluşumunu artıran diğer risk faktörleri; tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları, obezite ve obezite cerrahisi, aşırı hareketsiz yaşam, bazı bağırsak hastalıkları, kabızlık ve migren için kullanılan bazı ilaçlardır. Bunların yanı sıra genetik yatkınlık nedeniyle bazı ailelerde taş hastalığının daha fazla görülmektedir. Erkeklerde kadınlara göre 2-3 kat fazla ortaya çıkmaktadır. Tüm bunların ötesinde taş oluşumunu artıran en önemli faktör yetersiz sıvı tüketimidir. Sıvı kaybına göre değişen miktarlarda olmak üzere günden en az 1.5-2 litre idrar çıkartacak kadar sıvı almak çok önemlidir. Yeterli sıvı alan kişilerin idrarlarındaki mineraller kristal oluşturamazlar ve böbrek taşı oluşumu engellenir. Yeterli idrar çıkardığımızın en önemli göstergesi idrar renginin açık sarı olmasıdır.


Tedavi taşın özelliklerine göre planlanıyor

Hastalığın tanısında en önemli yaklaşım detaylı hasta öyküsü ve titiz bir fizik muayenedir. Taş şüphesi varsa başlangıç tetkikleri idrar incelemesi ve ultrasonografidir. Bunlarla kesin tanı konulamayan ve şüphenin devam ettiği hastalarda en sık başvurulan ve kesin tanıya yardımcı olan yöntem ilaçsız bilgisayarlı spiral tomografidir. Böbrek fonksiyonu ile ilgili şüphe olduğunda nadiren ilaçlı filmlere de başvurulmaktadır. Tanı sonrası tedavi planlaması, taşın sayısına, büyüklüğüne, şekline, bulunduğu yere, yaptığı tıkanıklığın derecesine ve cerrahın elindeki imkanlara ve tecrübesine göre değişmektedir. Sanılanın aksine tüm böbrek taşları aynı yapıda değildir. Bu nedenle özellikle ilaçlı tedavide olmak üzere tüm taşlar aynı yöntemle tedavi edilememektedir. 4 milimetreden küçük taşlar genellikle kendiliğinden düşerken, 5 milimetreden büyük taşlar ise çoğunlukla girişim gerektirmektedir. Küçük taşlarda taş düşürülmesi ve ağrının azaltılması için ilaç tedavilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca tekrarlayan taş hastalığında, yeniden taş oluşumunu engellemek amacıyla sebebe yönelik ilaç tedavilerine başvurulmaktadır. Geçmişte sıklıkla başvurulan açık taş ameliyatları ise bugün neredeyse hiç kullanılmamaktadır. Yine 10-15 yıl öncesine kadar sıklıkla kullanılan “ESWL” yani “beden dışından şok dalgaları ile taş kırma tedavisi” bugün daha çok 2 cm’den küçük taşlara uygulanmaktadır. Günümüzde müdahale düşünülen taş hastalığında en sık başvurulan yöntemler kapalı cerrahi yaklaşımlardır.


Herhangi bir kesi yapılmadan doğal yollardan cerrahi uygulanabiliyor

Kapalı cerrahi yaklaşım tek bir yöntem değildir. Üreter adını verilen idrar kanalındaki taşlara taşın yerine göre yarı sert veya bükülebilir endoskopik aletlerle girişim yapılmaktadır. Bu işlemler hastalara herhangi bir kesi yapılmadan doğal yollarından girilerek uygulanmaktadır. Endoskopik aletlerin içerisinden gönderilen lazer gibi değişik enerji kaynakları yardımıyla taşa doğrudan dokunarak kırma işlemi gerçekleştirilmekte ve parçalar özel tutucu veya basketlerle dışarı alınmaktadır. Fleksibl yöntemle sadece üreter üst bölümdeki taşlar değil böbrek içindeki taşlarda yüzde 90’ın üzerindeki başarı oranları ile kırılabilmektedir. Bir başka girişimel yöntem, üreter veya böbrek havuzunda ciddi tıkanıklık yapan nispeten büyük taşlarda kullandığımız laparoskopik yaklaşımdır. Bunların yanında “perkütan nefrolitoripsi” adı verilen farklı bir endoskopik tedavi yöntemi daha vardır. Bu yöntem böbrek iç boşluklarında 2 santimden büyük taşlarda genellikle ciltten bir adet 1 santimlik delik açılarak gerçekleştirilmektedir. Açılan delikten kamera ile böbreğin içine girilerek taşlar değişik enerji kaynaklarıyla kırılmaktadır.


Kapalı cerrahi hasta konforunu artırırken iyileşme süresini kısaltıyor

Kapalı yöntemler açık cerrahi yönteme göre birçok avantaja sahiptir. Kapalı cerrahide hastaya kesi yapılmadığı için ameliyat sonrası çok daha az ağrı olmaktadır. Bu sayede hastanede yatış süresi oldukça kısalmakta, hatta birçok işlemde hasta aynı gün taburcu edilebilmektedir. Kapalı yöntemler tekrarlayan girişimlere kolaylıkla izin verirken, açık ameliyatlarda daha önceki ameliyatın yapışıklıkları ciddi komplikasyonlar oluşmasına neden olabilir. Açık ameliyatlarda 3 kat adale tabakası kesilerek işlem gerçekleştirildiğinden, ameliyat sonrası yara yerinde kalıcı hissizlik, uyuşukluk, iğne batması türünde şikayetler ve ameliyat yerinde fıtık meydana gelebilmektedir. Tüm bu avantajlar nedeniyle günümüzde ameliyat gerektiren taş hastalığında açık ameliyat oranı yüzde 3’ün altına inmiştir.



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.