Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bahadır Dağdeviren, kalp hastalıklarının çocukluktan hatta anne karnından itibaren oluşmaya başladığı gerçeğine dikkat çekiyor. Dağdeviren’e göre çok yüksek kolesterollü annelerin hamileliklerinde, anne karnındaki bebeklerin aortlarında kolesterol birikiyor. Ortalama 70 yıllık bir ömürde kalp yaklaşık 3milyar kez atıyor, 500 bin ton kan pompalıyor ve bunu durmaksızın yaptığı için sistemin yıpranmasının normal olduğuna dikkat çekiliyor.


3 altın kurala uyun

Bu yıpranmayı minimumda tutabilmek için uğraştıklarını söyleyen Prof. Dr. Dağdeviren, “By-pass’lar ve kalp kapakçığı nakilleri son 30 yılda ortalama ömrü 50-55’li yaşlardan 70-75’li yaşlara çıkardı. Ömrü 20 yıl uzattı ama bu defa da Alzheimer gibi ileri yaş hastalıklarının ortaya çıkışı söz konusu oldu. Bu durumda ömrün değil yaşlılığın uzatıldığı gerçeğiyle karşılaşılıyor. Oysa gerçek hedefimiz gençlik dönemini uzatmak olmalı” diyen Dağdeviren, bunun genç ve sağlıklı günlerimizden itibaren sağlığımıza özen göstermemizle mümkün olduğunu söylüyor. Bunun yolu mutlu olmaktan, ideal kiloya sahip olmaktan ve düzenli egzersizden geçiyor. Bu 3 altın kurala uyulması kişiyi sağlıklı ve genç tutuyor.


Kalp check-up’ı yaptıran hastanın kalbinin sağlıklı çıkmasına rağmen 1 ay sonra kalp krizi geçirip yaşamını yitirmesi birçoklarımız için açıklanamaz bir durumken, konunun uzmanları için olağan kabul ediliyor.


Dağdeviren, “Bırakın checkup’ı, anjiyo yapıldıktan 1 ay hatta 1 hafta sonra bile kalp krizi geçiren hastalar olabilir” diyor. Kalp damarlarındaki darlık ve tıkanıklığın, bir buzdağının görünen kısmı gibi olduğunu söyleyen ve görünmeyen büyük bir kısmın daha var olduğuna dikkat çeken Dağdeviren, görünmeyen kısmın check-up, hatta anjiyografiyle bile yakalanmasının mümkün olmadığını belirtiyor.


Anjiyografide damarın içi boyalı bir maddeyle dolduruluyor ve bir darlık olup olmadığı görülüyor. Damarın bir de duvar bölümü bulunuyor ve kolesterol bu duvarlarda birikmeye başladığı için damarı dışarı doğru büyütüyor. Anjiyoyla bakıldığında sadece damarın içi görüldüğü için bu bölgede bir soruna rastlanmayabiliyor.


Bazen stres, üzüntü, aşırı yorulma, viral enfeksiyon gibi nedenlerle bu bölge çatlıyor ve dakikalar içinde kan pıhtısıyla dolan damar tıkandığı için kalp krizi başlıyor. Sabah kalp check-up yaptırıp sağlıklı olduğunun teyidini alan kişinin akşam kalp krizi geçirmesi bu durumdan kaynaklanıyor.


40 yaştan sonra yılda bir yaptırılmalı

40 yaşından sonra herkesin yılda bir kez kalp yönünden check-up yaptırması öneriliyor.


İşte adımlar:

  • Check-up sırasında mutlaka kan yağları, kan şekeri kontrol edilmeli ve efor testi yapılmalı.
  • EKG ve bir akciğer filmi çekilmeli.
  • ECHO yaptırılmalı.
  • Kapak problemi varsa her yıl, yoksa 3-4 yılda bir tekrarlanmalı.

30 saniyede tanı

Günümüzde acile başvuran bir hastaya tanı koyma konusunda çok önemli gelişmeler olduğunu dile getiren Prof. Dr. Bahadır Dağdeviren, “Artık ‘Acile gelen hastanın aort damarında bir yırtılma mı var?’, Kalp krizi mi geçiriyor?’ şeklindeki sorularına çok hızlı yanıt verilip sorunlara çok kısa süre içinde müdahale edilebiliyor” diyor. Prof. Dr. Dağdeviren, geçmişte bu hastaların acilde 4-5 saat müşahede altına alındığını, günümüzdeyse hastaya bilgisayarlı tomografiyle 30 saniye gibi çok kısa bir süre içinde tanı koymanın mümkün hale geldiğini belirtiyor.


Yüksek riskli hastalar

Kardiyolojik check-up; kalp hastalıklarının risk faktörleri yönünden incelenmesi olarak tanımlanıyor. Hasta olan ya da gelecekte kalp hastası olma riski bulunan kişiler tespit ediliyor ve önleyici tedbirlerle olası hastalığın önüne geçmek mümkün hale geliyor.


Yapılan check-up’ ların sonunda hastalar düşük, orta ve yüksek riskli olmak üzere 3 gruba ayrılıyor. Boyun şahdamarında plak oluşumu olup olmadığı, koroner damarlarda kireçlenme ve plakalar bulunup bulunmadığı ve bazı kan tahlillerinde çıkan yükseklikler kontrol ediliyor.


Tüm bu verilerin sonucunda da bir skora ulaşılıyor. Gelecek 5 yıl için de kalp krizi geçirme riski yüz de 5’in altında olanlar düşük riskli, yüzde 5-15 aralığında olanlar orta riskli, yüzde 15’in üstünde olanlarsa yüksek riskli hastalar olarak tanımlanıyor.


Hazırlayan: Ceyda Erenoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.