Gözyaşı yollarında veya kesesinde oluşan kalsifiye taşlara, “gözyaşı”, göz kapaklarının içindeki dokuda görülen, bir veya birden fazla sarıbeyaz küçük taneciklere ise “konjonktiva taşları” deniyor. Bu taşlar gözde bazı yakınmalara neden olabiliyor.


Anadolu Sağlık Merkezi Göz Hastalıkları Uzmanı Burcu Usta Uslu, gözyaşı taşlarının nedeninin genelde altta yatan kronik inflamasyon veya enfeksiyonlar olduğunu söylüyor. “Konjonktiva taşlarının nedenleri nelerdir” sorusunun net bir yanıtı olmamakla birlikte, özellikle kronik atopik konjonktivitler, kronik tarhom vakaları ve bazı uzamış kuru göz vakalarında daha sık taş tespit ediliyor. Bazı hastalarda ise bu taşlara altta yatan herhangi bir neden olmadan idyopatik veya yaşlanma sürecinin doğal bir sonucu olarak rastlanıyor.


Ne tür belirtileri var?

Gözyaşı taşı hiçbir yakınmaya neden olmayıp, gözde yaşarma, tek taraflı ve sık tekrar eden konjonktivit, lokal ağrı veya hissedilen kitleye yol açabiliyor. Bunun dışında ciddi gözyaşı iltihaplanmalarına ve ikincil komplikasyonlara da neden olabiliyor.


Konjonktiva taşı bulunan hastaların çok büyük kısmında herhangi bir yakınma bulunmuyor.Yakınması olan hastalar; daha çok gözde batma, yabancı cisim hissi ve irritasyondan şikâyet ediyorlar.


Tedavide neler yapılıyor?

Gözyaşı taşları tanısı göz doktoru tarafından yapılan muayene ve çeşitli yöntemlerle ortaya çıkarılıyor. Dakriosintigrafi adı verilen gözyaşı yollarının görüntülenmesi veya USG, tanının kesinleştirilmesini sağlıyor. Konjonktiva taşlarında ise hastanın bir yakınması olmaması ve korneada herhangi bir hasar meydana gelmemesi süresince takip yeterli oluyor. Yakınması olan hafif vakaların yapay gözyaşları ve pomadlarla izlenmesi gerekiyor.


Kornea hasarı veya kapak dokularını tehdit eden şiddetli vakalarda ise taşlar lokal anestezi ile cerrahi olarak temizlenip kürete ediliyor.


Pankreas kanalı taşı ender görülür!

Radyolojik tekniklerin gelişmesiyle son yıllarda kolaylıkla saptanan pankreas kanalı taşları daha ender görülüyor. Pankreasın dış salgı işlevinde; bozukluk ve kanal içinde proteine benzer çökmeler meydana geliyor. Bu birikintiler kireçlenip sertleşerek pankreas taşlarını oluşturuyor. Taşlar kronik pankreatitlilerde, kronik iltihap ve metabolizmada değişmeler nedeniyle oluşuyor. Bu durumda kanal tıkanıyor, şiddetli ağrı oluyor, pankreastaki iltihap daha da ilerliyor ve bezde harabiyet meydana geliyor.


Pankreas taşı saptanması kronik pankreatitin bir işareti olarak görülüyor. Kronik pankreatitli hastaların yüzde 20- 30’unda küçük taşlar veya protein tıkaçları oluşuyor.


Anadolu Sağlık Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Tuğrul Tansuğ, “Kesin nedeni belli olmamakla birlikte, kronik pankreatit, pankreas kanalının daralması, malmütrisyon, aşırı alkol kullanımı, kalıtımsal hastalıklar, pankreas kanseri ve diğer pankreas tümörleri ile ilişkilendirilebileceği gibi hiçbir nedene bağlı olmadan kendiliğinden de ortaya çıkabilir” diyor. Pankreasta oluşan taşların yanı sıra safra taşları da pankreas kanalında tıkanmaya neden olabiliyor.


Pankreas kanalı taşlarını erken saptamanın güç olduğu belirtiliyor. Teşhisi doğrulamak için radyolojik incelemeler, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, ERCP (endoskopik retrograd kolanjiopankreatografi) ve MRCP (manyetik rezonans kolanjiopankreatografi) gibi görüntüleme yöntemleri kullanılıyor. Cerrahi, endoskopik teknikler, lazer litotripsi, ekstrakorporeal şok dalgaları ile litotripsi balon stentleme ve ilaç tedavileri çok etkili bulunuyor.


Tükürük bezi taşı çok ağrı yapıyor!

Yanaklarda ve çene altlarında bulunan büyük tükürük bezlerinde de taşlar oluşabiliyor. Özellikle tükürük bezlerinde görülen taşlı hastalıkların, kişinin yaşamını ciddi şekilde etkilediği belirtiliyor. Bazen tükürük bezi kanallarında taş oluşumunun nedeni bilinmiyor. Taşın boyutu kanalı tıkayacak kadar arttığı zaman tükürük bezi, salgısını ağız içerisine boşaltamıyor ve tükürük taşın gerisinde birikerek; enfeksiyon, yemek sırasında ağrı, şişlik ve rahatsızlık hissine neden oluyor. Anadolu Sağlık Merkezi KBB Uzmanı Prof. Dr. Nesil Keleş, “Taş oluşumunun kesin nedeni bilinmemesine rağmen sıvı kaybına (dehidratasyon) bağlı tükürük salgısının koyulaşması veya az gıda alınmasına tükürük ihtiyacının ve salgısının az olması neden olabilir” diyor. Keleş’e göre antihistaminikler, diüretik tansiyon ilaçları ile bazı psikiyatri ilaçlarının kullanımı da tükürük salgısını azaltıyor.


Erkeklerde daha çok görülüyor!

"10 tükürük bezi taşı vakasının 8’i çene altı bezlerinde meydana geliyor" diyen Prof. Dr. Nesil Keleş, çoğu tükürük taşının kalsiyumdan oluşmasına rağmen kan kalsiyum değerlerinde bir anormallik olmadığını söylüyor. Tükürük bezi taşı olan kişilerde belirti ve bulgular değişkenlik gösteriyor. Bezde ağrı ve şişme, yemek yemeden hemen önce başlıyor. Yemek öncesi uyarı tükürük salgısının oluşmasına neden oluyor. Ağrı kesiciler ve spazm gidericilerin en kısa zamanda kullanılması gerekiyor. Bez birkaç saat süre şiş kalıyor ve şişlik yavaş yavaş azalıyor. Bu şişme işleminin bir sonraki yemekte tekrar başladığı belirtiliyor.


Hastalık, cerrahi tedavi uygulanana dek iyileşme ve alevlenmelerle seyrediyor. Tükürük bezi taşında uygulanan cerrahi dışı tedavi yöntemleri arasında bol su alımı, bası ve masaj uygulaması ile antibiyotik tedavisi yer alıyor. Bunun geçici bir çözüm olduğuna dikkat çekiliyor. Tekrarlayan iltihaplanmalarda ve taş varlığında cerrahi uygulanması gerekiyor. Son zamanlarda popüler olan diğer bir tedavi metodunun ise taşın “Sialoendoskopi” adı verilen bir işlemle çıkartılması olduğu belirtiliyor. Ancak sık tekrarlayan tıkanma ve sonrasında gelişen enfeksiyon ataklarının kişiyi rahatsız etmesi halinde ameliyat yapılabiliyor.


Haber: Ceyda Erenoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.