5 metre yürüyemeyen, merdiven çıkamayan, yüzünü bile yıkayamayan hastalar, gördükleri tedavi sonrasında yaşadıkları değişime kendileri de inanamıyor. Cihazın ameliyatlık vakalardaki başarı oranının yüzde 87 olduğu belirtiliyor.


Bel ve boyun fıtıkları,hayatımızı olumsuz etkileyip yaşam kalitemizi düşüren önemli bir sağlık sorunu. Çoğu kişi bu sorundan kurtulmak için çalmadık kapı bırakmıyor, çaresiz kalınca da ameliyat masasına yatıyor.


Oysa pek çok uzman ülkemizde yapılan ameliyatların büyük bölümünün gereksiz olduğunu savunuyor. Fizyorem Fizik Tedavi Merkezi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Gülçin Gülşen, “Fıtıkta MR görüntülerinde kopan parça yer değiştirmişse, kol ve bacaklarda duyu kaybı varsa, kişi idrar ve büyük abdestini kaçırdığını hissetmiyorsa ameliyat edilmesi gerekir” diyor.

Kişiye özel tedavi

Son yıllarda ülkemizde çok az merkezde uygulanan bir cihazla, omurga arasındaki diskin fıtıklaşan parçasının kopmadığı durumlarda hastalar ameliyatsız olarak eski hallerine döndürülebiliyor. Gülşen, hastaların kendilerine başvurduklarında bacaklarında güçsüzlük, uyuşukluk ve karıncılanma olsa bile eğer fıtığın dış parçası kopmamış ise mekanik bir şekilde sorun olan bölgeyi açarak iyileşme sağladıklarını söylüyor.


Cihazın etkin bir traksiyon (çekme) yöntemi olduğunu ve bu yöntemle omurga aralığını başarılı şekilde açtıklarını belirten Gülşen, klasik traksiyon yöntemlerinin 20 - 25 yıldır fizik tedavi kliniklerinde uygulanmakta olduğunu, bu cihazla omuriliğe klasik traksiyon yöntemlerinde uygulanandan daha etkin çekim uygulandığını belirtiyor.


Tedavi kişinin boy uzunluğu ve kilosu dikkate alınarak omurga yapısına göre düzenlenerek bilgisayar kontrollü olarak yapılıyor. Klasik traksiyonda tüm omurgaya aynı yük uygulanırken bu cihazda fıtık olan bölgeye uygulanıyor.


Bel ve boyun fıtıklarında kişinin hastalığına özgü tedavi programı düzenlemenin önemine dikkat çeken Gülşen, sadece bu cihazla çekimin tedaviyi eksik bırakacağını, bu nedenle çevre dokuları da iyileştirmek gerektiğini söylüyor.


Hastaların muayene bulgularını tedavi sırasında 4-5 günde bir değerlendirmek ve program değişikliği yapmak çok önemli bulunuyor. Cihazın uygulama protokolünde de tek başına uygulanması önerilmeyip tedavi takibine dikkat çekiliyor.

7.seanstan sonra hissedilir etki

Prof. Dr. Gülçin Gülşen, ortalama 20 seans gereken tedavide, çoğu hastanın 7. seanstan sonra yüzde 60 - 70 oranında iyileşme gösterdiğini söylüyor. Hastaların kendilerine başvurduklarında, “Sabahları yatağımdan kalkamıyordum, adım atamıyordum, lavaboya gidemiyordum, gün içinde 100 metreden fazla yürüyemiyordum, toplantının ortasından bir bahaneyle dışarı çıkmak zorunda kalıyordum, bacağımı hissetmiyordum” gibi şikâyetlerde bulunduğunu söyleyen Gülşen, bu seansları tamamlayanların şikâyetlerinin çoğunun geride kaldığına dikkat çekiyor.


Dikkat eden hastalarda sorun tekrarlanmıyor

“Amacımız daralan aralığı mekanik şekilde açmak” diyen Prof. Dr. Gülşen şöyle devam ediyor; “O bölgeyi açmak isterken çevresindeki bağ ve kasları da gevşetiyoruz. Eğer aralığı istediğimiz gibi açmışsak sonrasında omurgaya yapışan omurga kanalının etrafındaki bağ ve kasları etkin şekilde güçlendiriyor ve 10. seanstan sonra egzersizlere başlıyoruz. Bunu yaparken elektro - terapi uyguluyor ve kas güçlendirici akımlar veriyoruz. Sonrasında hastalarımıza düzenli şekilde bu egzersizleri yapmalarını ve yaşam şekillerini ne şekilde değiştirmeleri gerektiğini öğretiyoruz. Günlük yaşamdaki hareketlerine dikkat edenlerde sorun tekrarlamıyor.”


Haber: Ceyda Erenoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.