Baş-boyun kanserleri; sık olmayan, ancak erken teşhis edilmezse tehlikeli sonuçlar doğuran tümörler arasında bulunuyor. Amerikan Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Bölüm Şefi ve Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Selek, “Ülkemizin tümünü içeren net bir istatistik olmasa da baş-boyun kanserlerinin ABD’de tüm kanserlerin yüzde 3’ünü oluşturduğunu biliyoruz” diyor. Her geçen gün bu kansere yakalanan daha fazla kişinin haberini alıyor olmamız, hem çok uzun yıllardır bir sigara ülkesi olmamızdan hem de farkındalığın artmasından kaynaklanıyor.


Ağrısız şişlik önemli bir işaret

Baş-boyun kanserleri kendini çeşitli belirtilerle ortaya koyuyor. Boyunda genellikle ağrısız ve büyüme eğilimi gösterip 2 haftada geçmeyen şişlikler çok önemli görülüyor. 2 haftadan uzun süren boğaz ağrısı ile yutma güçlüğü, ses kısıklığı, ses değişiklikleri, burun tıkanıklığı gibi farklılıkların geçiştirilmemesi; dildeki, dudaktaki ve ağız içindeki geçmeyen yara ve şişliklerin de tetkik edilmesi öneriliyor. Prof. Dr. Selek, yutkunma esnasında, kulak ve etrafında oluşan ağrılar ile birkaç günden fazla süre tükürük veya balgamda görülen kanamanın önemsenmesi gerektiğini söylüyor.


Hangi tedavi uygulanmalı?

Erken teşhis ve tedavi ile baş-boyun kanserinin birçok tipinden kurtulma şansının çok yüksek olduğu belirtiliyor. En zor tedavi edilen kanser geç tanı alan oluyor. Kanser tedavisi, en uygun yöntemin seçimi ve uygulanması için; cerrahi, radyasyon onkolojisi, tıbbi onkoloji, patoloji, radyoloji ve nükleer tıp gibi birçok ilgili branşın eşgüdüm içinde çalışmasını gerektiriyor. Baş-boyun kanserinin tedavisi kulak-burun- boğaz cerrahı, radyasyon onkoloğu ve tıbbi onkoloğun birlikte hareket ettikleri bir ekip çalışması olarak tanımlanıyor. Tek bir baş-boyun kanseri bulunmadığı için; tümörün bulunduğu yer, çevreye uzanımı, yol açtığı nefes, konuşma, yutma ve çiğneme problemleri, boyunda lenf düğümlerinde ya da bir başka organda hastalık olup olmaması, tümörden alınan parça ile konulan teşhis gibi etkenler, hastaya hangi tedavi şeklinin uygulanması gerektiği konusunda yol gösterici oluyor.


Şikâyetler geçiştirilmemeli

Çok erken evre gırtlak, geniz, dil kökü, dudak yerleşimli kanserler tek başına radyoterapi ya da cerrahi ile tedavi edilebiliyor. Uygun seçim için tedavi ekibini oluşturan doktorların birlikte hareket etmesi, ilk tedaviden sonra ek tedavi gerekip gerekmeyeceğine karar verilmesi temel unsur olarak görülüyor. Baş-boyun kanserlerinin erken döneminde ortaya çıkan şikâyetler birçok hasta tarafından basit bahanelerle geçiştiriliyor ve kendi haline bırakılarak geçmesi bekleniyor. Bu durum çok erken teşhis edilebilecekken, kanserli dokunun büyümesine ve çok önemli bir zaman diliminin boşa harcanmasına yol açıyor. Tedavisiz geçen her günün kanserin lehine işlediğini unutulmamak gerekiyor.


Sağlıklı dokulara az doz

Güncel radyoterapide, teknolojinin gelişmesine ve ilerlemesine paralel olarak teknik yetenekler de gelişme gösteriyor. Baş-boyun kanserlerinde en büyük kazancın, görüntü kılavuzluğunda ve yoğunluk ayarlı radyoterapi olduğu belirtiliyor. Radyoterapi ile amaçlananın, uygulama bölgesindeki hastalıklı dokunun etkisizleştirilerek ortadan kaldırılması ve sağlıklı dokuların zarar görebileceği radyasyon eşik değerlerinin aşılmaması olduğu belirtiliyor. Böylelikle fonksiyonların devamı sağlanmış oluyor. Prof. Dr. Selek, “Modern radyoterapinin amacı hedef bölgede dozu güvenli bir şekilde artırırken tedavi sırasında sağlıklı dokuların aldığı dozu olabildiğince azaltmaktır” diyor.


Tüm kanser hastalarının yarıdan fazlası radyoterapi görüyor

Tüm kanserli hastaların yarıdan fazlasına radyoterapi uygulanıyor. Bu tedavi şekli; küratif (etkin tedaviye dönük), adjuvan (pekiştirme) ve palyatif (hastalığa bağlı ağrı, kanama ve benzeri şikâyetlerin ortadan kaldırılması) amaçlı olarak uygulanıyor. Hastalığın doğası ve evresi radyoterapinin tek başına ya da cerrahi ve/veya kemoterapi öncesinde, birlikte ya da sonra kullanılması kararı için çok önemli görülüyor. Bu tedavi şekli özellikle cerrahi tedavilerle benzer sonuçlar verdiği bilinen klinik durumlarda organ ve fonksiyon kaybını önlemek amacıyla tercih ediliyor. Prof. Dr. Uğur Selek, “Radyoterapi; erken evre gırtlak, geniz, dil kökü ve dudak kanserlerinde fonksiyon kaybına yol açmadan uyguladığımız ve çok başarılı sonuçlar aldığımız bir tedavidir. Bu tedavi bölgesel olarak ilerlemiş ve boyunda lenf düğümü yayılımı olan hastalarda kemoterapi ya da hedefe dönük ilaçlarla birlikte de başarılı şekilde kullanılır” diyor. Cerrahi geçirmiş hastalarda ameliyat sonrası patoloji raporunun işaret ettiği yüksek risk bulgularında da hastalığın nüks riskini azaltmak için radyoterapi uygulanması gerekebiliyor.


Yoğunluk ayarlı radyoterapi

Bilgisayar teknolojisindeki ve radyoterapi tedavi cihazlarındaki ilerleme ile yoğunluk ayarlı ve yoğunluğu ayarlanmış ark radyoterapinin kullanıma girmesinin avantajları bulunuyor. Özellikle düzensiz hedeflerde 3 boyutlu konformal radyoterapi ile normal dokuları optimal koruyup tümör ve tümör taşıması olasılığı olan dokulara maksimum dozu vermenin çok zor olduğu belirtiliyor. Yoğunluk ayarlı radyoterapi ile radyasyon demet yoğunluğunu değiştirerek tümörlü dokuya maksimum doz verilirken, radyasyona duyarlı normal dokular mümkün olduğunca korunuyor. Işın profillerinin akışı ayarlanarak yapılan karmaşık tedavi, önceden belirlenen önceliklere göre uygun biçimde gerçekleştiriliyor. Bu sayede 3 boyutlu konformal radyoterapiyle elde edilemeyecek organ ve tümör uzanımlarına daha duyarlı ve esnek bir doz dağılımı elde ediliyor. Kritik organların eşik radyasyon dozlarının altında tutulmasıyla, hedef alan içinde birden fazla doz yoğunluğu aynı anda sağlanıyor.


Tümörün koordinatları doğru belirleniyor

“Keskin sınırlarla tedavi uygulamasını gerektiren doz dağılımları sağlandığında, bir sonraki basamak her gün doğru hedefi aynı tekrarlanabilirlikle ışınlayabildiğimizden emin olmaktır” diyen Prof. Dr. Uğur Selek, bunun görüntü kılavuzluğunda radyoterapi ile sağlandığını söylüyor. Böylece tümörün gerçek zamanlı yerleşimi ve koordinatları doğru olarak belirleniyor. Tümörün daha iyi hedeflenmesinin yanında, yumuşak doku görüntülenmesi avantajı ile tümör ve normal dokular arasında zamana bağlı değişiklikler belirleniyor. Tedavi sırasında her gün çekilen görüntülerle planlama tomografisindeki organlar birebir eşleştiriliyor ve koordinatların doğruluğu saptanıyor.


Hedefe yönelik ilaçlar

Çok erken evre olmayan baş-boyun kanserlerinde tek başına radyoterapiyeterli olmayabiliyor. Bu durumda daha güçlü bir tedavi uygulanması için radyoterapiye eşlik edecek kemoterapi ya da hedefe dönük ilaçların kullanımı gerekiyor. Karar aşamasında tedavi ekibini oluşturan radyasyon onkoloğu ve tıbbi onkoloğun birlikte hareket etmesi çok önemli görülüyor. Hastanın yaşı, genel durumu, tümör yükü, eşlik eden başka hastalıkları olup olmadığı ve tedavilerin yükleyeceği yan etkilerin değerlendirilmesi, tedavinin hasta açısından kişiselleştirilmesi anlamına geliyor. Bu doğrultuda genellikle eşzamanlı kemoterapiyi kaldıramayacağı öngörülen hastalara etkin olduğu bilinen hedefe dönük ilaçlar, radyoterapi ile eşzamanlı olarak uygulanıyor.


Haber: Ceyda Erenoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.