Acıbadem Üniversitesi İç Hastalıkları/Tıbbi Onkoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Gül Başaran, kanser çeşitleri ve tedavileri hakkında bilgiler verdi.


Vücudumuzdaki herhangi bir organı etkileyebilecek bir grup hastalığa verilen isim olan kanser, temel olarak bedenin koruma mekanizmalarını hiçe sayarak kendi başına bölünme karakterini kazanan hücrelerin kontrolsüz çoğalmasıyla oluşuyor. 100’den fazla çeşidi olan kanseri ölümcül kılan koşulların başında bulunduğu organdan çıkıp kan yolu ile diğer organlara yayılması (metastaz) yer alıyor.


Kanser haftası dolayısıyla görüşleri alınan Prof. Dr. Gül Başaran, kansere bağlı ölümlerin yüzde 30’unun obezite, sigara kullanımı, yetersiz fiziksel aktivite, fazla alkol tüketimi ve kötü beslenme ile ilişkili olduğunun tahmin edildiğine değinerek şu noktalara dikkat çekiyor: “Tüm kanser ölümlerinin yüzde 20’si ve akciğer kanserinden ölümlerin yüzde 70’i sigaraya bağlı. Bazı kanserler HPV, Hepatit B, Hepatit C, HIV veya Helikobakter Pilori gibi enfeksiyoz etkenlerle gelişiyor.”


En sık görülen kanserler

Kanser tedavisinde devam eden tüm olumlu gelişmelere rağmen kanserin hala küresel bir sağlık sorunu olduğunu dile getiren Prof. Dr. Başaran, Dünya Sağlık Örgütü’nün 2012 raporuna göre yıllık yeni tanı almış kanser hastası sayısı yaklaşık 14 milyon ve bu sayının önümüzdeki yirmi yılda 22 milyona çıkmasının beklendiğini söyledi. En sık görülen kanserleri: akciğer kanseri, meme kanseri ve bağırsak kanseri olarak sıralayan Prof. Dr. Başaran “Erkeklerde en sık görülen kanserler akciğer, prostat, bağırsak, mide ve karaciğer kanserleri; kadınlarda görülen en sık kanserler ise meme, bağırsak, akciğer, rahim ağzı ve mide kanserleri. Ülkelerin gelişmişlik durumuna ve coğrafi yerleşimlerine göre bu sıralamada farklılıklar olabiliyor” dedi.

Önleyici çalışmaların ve erken tanının önemi ne kadar vurgulansa az!

“Kanser probleminden en çok etkilenenler gelişmekte olan ülkeler” diyen Prof. Dr. Başaran, dünyadaki kanserlerin yüzde 60’ına Afrika, Asya, Orta ve Güney Amerika’da rastlandığına da değindi. Bu bölgelerdeki kanser ölümlerinin tüm dünyadaki kanser ölümlerinin yüzde 70’ni oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Başaran, bu durumun erken tanının olmayışı ve uygun tedavilere ulaşamama ile ilgili olduğunu söyledi. Prof. Dr. Gül Başaran, konuya ilişkin ek olarak şunları ifade etti: “Günümüz bilgileri düzgün bir biçimde kullanıldığında kanserlerin yarısının önüne geçilebilir. Bu nedenle tedavi kadar hastalığı önleme ile ilgili çalışmalar bu hastalık grubu ile ilgili iyi sonuçlar elde etmek için kaçınılmazdır” diyerek umut verici bir ifadeyle devam ediyor: “Gelişmiş toplumlarda, etkin tedaviler ve modern yaşam koşulları ile çok sayıda kanser geçirmiş ve yaşamına devam eden kişi olduğu tahmin ediliyor. Örneğin Amerika Birleşik Devletlerinde 15 milyon kadar kanser geçirmiş ve yaşamına devam eden kişi olduğu biliniyor.”


Erken tanının, tümör küçük iken cerrahi olarak alınabilmesini, hastalara daha uzun yaşam şansı sağladığını söyleyen Prof. Dr. Başaran, erken tanı için şu noktalara dikkat çekti: “Örneğin dışkılama veya idrar yapma alışkanlığında değişme olması, iyileşmeyen boğaz ağrısı, geçmeyen ses kısıklığı veya öksürük, beklenmedik bir kanama veya akıntı, organlarımızda elimize gelen kitle hissetmek, yutma güçlüğü, var olan bir benimizde boyut şekil, renk değişikliği olduğunda doktora mutlaka başvurmak gerekir. Ancak bu belirtileri olan herkeste kanser vardır anlamına gelmez çünkü aynı belirteçlere yol açan pek çok kanser dışı hastalık da bulunmaktadır. Tetkiklerle kanser tanısının dışlanması gerekir.”


Prof. Dr. Başaran, erken tanıda rol alan en önemli faktörlerden birisinin tarama testleri olduğunu hatırlatarak sağlıklı insanların erken tanı amacıyla yaptırması gereken tetkikleri şöyle sıraladı:


  • Meme kanseri için 40 yaşından sonra yılda bir mamogram
  • Kolon kanseri için 50 yaşından sonra 10 yılda bir kolonoskopi
  • Rahim ağzı kanseri için 21-65 yaşları arasında 3 yılda bir; 30-65 yaş arasında PAP test yapılmalı, 66 yaş üstünde peş peşe 3 negatif PAP testi olan kadınlarda PAP test yapmayı bırakmalı.
  • Akciğer kanseri için sadece yüksek riskli olduğu düşünülen 30 yıl sigara içme öyküsü olup halen içen veya son 15 yıldır içmeyen kişilerin düşük dozajlı akciğer tomografisi ile taranması uygun bulunuyor.
  • Prostat kanseri için 50 yaşından sonra PSA ile tarama hastanın isteğine bırakılmış durumda.

Yaşlanma da kanser gelişimi için en önemli risk faktörü. Çünkü yaşlanma ile hücre tamir mekanizmalarımız daha az çalışıyor, dolayısıyla hasar almış kanser olma özellikleri kazanan hücreleri yok edebilme yeteneğimiz azalıyor.


Prof. Dr. Gül Başaran kanserlerin yüzde 30’dan fazlasının sadece aşağıdaki risk faktörlerini ortadan kaldıracak şekilde yaşam tarzımızda yapacağımız değişikliklerle önlenebileceğini vurguluyor.


Prof. Dr. Gül Başaran, “Yapılacak yaşamsal değişiklikler, aşı tedavileri ve enfeksiyonun tedavisi ile bu etkenler nedeni ile oluşan kanserler önlenebilir. Deri kanserlerinin önemli bir bölümü fazla güneşte kalma veya solaryumdan meydana gelebiliyor, bu nedenle güneşe uygun zamanlarda, uygun sürelerde çıkılmalı” diyerek uyarıyor.





Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.