Gözlerimiz vücudun en hassas ve duyarlı organı. Yapılan bir çalışma, sağlık açısından görme fonksiyonunun bozulması ihtimalinin insanların en büyük korkularından biri oluduğunu göstermiş. Bu nedenle gözler en çok koruduğumuz, en fazla özen gösterdiğimiz uzvumuz. Günlük hayatta emanet edilen bir şey için “Ona gözüm gibi bakacağım” deyişinin kullanılması da bundandır. Ancak toplum olarak bu kadar önemli bir organa, gözlerimize “Gözümüz gibi bakıyor muyuz?” bunun cevabı tartışmalı.


Hem ruhun hem de sağlığın aynası

Göz, gökyüzünün rengini, denizin mavili- ğini, doğanın renklerini, sevdiklerimizi, dostlarımızı gördüğümüz yaşamdan tat almayı sağlayan, ruhu zenginleştiren bir organ. Beynin dünyaya açılan penceresi. Gözün tek fonksiyonu görmek değil. Gözler aynı zamanda sağlığın bir aynası. Tarih boyunca, teknolojinin çok gerilerde olduğu, henüz biyokimya tahlillerinin, röntgenlerin olmadığı dönemlerde göz dibi muayenesi onlarca hastalık için bir erken tanı, araç olmuştur. Göz dibi muayenesi aslında en ucuz, en kolay ve pratik check-up yöntemi. Göz dışarıdan bakılınca, içinin görülebildiği vücudun tek organı. Basit bir cihazla, gözün iç kısmını, buradaki damarları, sinirleri görmek mümkün. Deneyimli bir göz hekimi, sadece göze ve gözün iç kısmına bakarak onlarca hastalığın tanısını koyabilir. Hatta, birçok hastalığın teş- hisi hastalık ortaya çıkmadan tespit edilebilir. Damar hastalıkları gözden direkt gözle bakılarak erken tanısı konulan hastalıklar grubu içinde en önemlisi.


Yüksek tansiyon önce göz dibinden anlaşılır

Yüksek tansiyon hastalığı toplumda çok yaygın. Uzun yıllar çok sinsi olarak seyreder. Sessiz döneminde tansiyon yükselmesi, gece uyurken, yorgun ya da stresliyken kısa süreli ortaya çıktığı için gözden kaçabilir. Ancak gün içindeki bu kısa süreli tansiyon yükselmeleri bile göz dibi damarlarını etkileyebileceği için hipertansiyon daha hasta tarafından anlaşılmadan da göz dibinden bulunabilir. Göz dibindeki kılcal damarlarda daralma, bakır-gümüş tel görünümü, atardamarın toplardamar üzerinde iz bırakması (Gunn belirtisi) gibi bulgular, tansiyon yüksekliğini düşündürür. Ancak birçok durumda sadece yüksek tansiyon değil, yaygın damar sertliği ya da aterosklerotik hastalıklarda da göz dibinde bu bulgularla tablonun erken tanısı mümkün.


Hastalıkların erken tanı merkezi

Göz dibi kontrolüyle anemi ya da kan hastalıkları, hatta kan kanserleri (lösemiler) erkenden saptanabilir. Beyin tümörlerini ve bazı nörolojik hastalıkların teşhisini de göz dibinden bulmak mümkün. MS (multipl skleroz) hastalığında daha tanı koymadan göz kapaklarında tek taraflı düşme, uykuda kapanmama, hareket yetersizliği, yön, çift görme bulgularıyla erken teşhis mümkün. Gözde ışık yansımaları, kırık ve dalgalı görme, geçici görme kayıplarının arkasından migren olabilir. Karaciğer hastalıklarında gözün şeffaf kısmında son bir halka (Kayser-Fleischer halkası) görülebilir. Sabahları göz kapaklarında şişkinlik ya da ödem olması bir kalp hastalığı ya da yetmezliğini düşündürmeli. Behçet hastalığı, romatoid artrit, ankilozan spondilit, reiter sendromu, enflamatuar bağırsak hastalıkları, lupus hastalığında özel göz bulguları bulunur.


Diyabette gözün önemi

Diyabete bağlı göz hastalıkları, diyabetin en korkulan komplikasyonu. Diyabet süresi 20 yılın üstünde olan hastaların % 15’inde diyabetik retinopati olduğu tespit edilmiş. Gelişmiş ülkelerde diyabetik göz bozuklukları, 20 yaş üstü körlüğün bir numaralı nedeni. Diyabetli olmayanlara göre diyabetik retinopati olanlarda görme kaybı riski 25 kez daha fazla. Dünyadaki 37 milyon körlük vakasının % 5’inden diyabetik retinopati sorumludur. Diyabetik göz hastalıklarına bağlı görme kaybı riski, diyabet süresi 10 yılı aştığında iki katın üstünde bir artış gösterir. Diyabette göz bozuklukları, hastanın yaşıyla beraber artış gösterir. Prof. Dr. Şehnaz Karadeniz’in konuyla ilgili çalışmalarında, ülkemizde diyabet hastalarının en az üçte birinde diyabetik retinopati saptanmış.


Diyabetik retinopati’nin kaç dönemi var?

Diyabette gözde hastalıklarında ışığı ayarlama kusurları, erken katarakt, göz hareketlerinde kısıtlılık gibi sorunlar olur ama en yaygın bozukluk diyabetik retinopati. Diyabetik retinopatinin üç önemli dönemi var: Erken dönem (nonproliferatif), ileri dönemi (profliferatif) ve daha ileri dönem (makülapati). Diyabetik göz muayenesinde, retina bölgesinde önce kılcal damarlarda balonlaşma, damarda dokuya sıvı sızması (eksuda), kan sızıntısı ve retinada kanama odakları, daha sonraki dönemlerde yeni damar oluşumları görülür, dokuda fibroz başlar, görme bozulur, görme kaybı ortaya çıkar, daha sonra da total görme kaybına neden olabilir.


Tanıda gecikiyoruz

Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF) 41 ülkede yaptığı çalışma, diyabetik retinopatinin hastalar tarafından en bilinen organ hasarı olmasına rağmen hastaların yarıdan fazlasının bu bozukluktan haberdar olmadığını göstermiştir. Diyabetik retinopatiden haberdar olan hastaların dörtte birinin retinopatiyi önlemek için bir çaba göstermediği gözlenmiştir. Sağlık ekipleri de diyabetik retinopati konusunda duyarlı değil. Hastaların üçte ikisi göz taramalarına ancak görme sorunları başladıktan sonra katılıyorlar. Yapılan çalışmalarda hastaların dörtte biri, son 12 yıl içinde bir göz dibi taramasından geçmediğini bildiriyor. Yaklaşık 8 hastadan biri göz bozukluğunu doktoruyla hiç görüşmemiş. Sonunda diyabette göz bozuklukları için diyabetliler arasında farkındalık oranı düşük, hekimlerde duyarlılık az ve bu nedenle çok önemli bir süreci atlıyoruz.



Prof. Dr. Temel Yılmaz

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Aman Allah korusun yaaa toplumu böyle daha çok korkutuyorsunuz olmayacağı varsa da bu dediklerinizi okuyan kişiyi ciddi anlamda etkilediyse çok sıkıntı herkesten uzak olsun....!
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.