Fanatizm kontrolsüz bir heyecan eşliğinde, bir konuya sosyal normları hiçe sayacak derecede aşırı bağlanma halidir. Ülkemizde özellikle spor alanında karşılaştığımız fanatizm genellikle anti sosyal kişilik bozukluğu yaşayan bireylerde görülüyor. Fanatizm konusunda alınabilecek önlemleri ve dikkat edilmesi gerekenleri Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzman Dr. Mehmet Yavuz anlatıyor…




Fanatizm takıntılı bir coşku, kontrolsüz bir heyecan eşliğinde, bir davaya, bir konuya ya da bir spor dalına genel sosyal normları hiçe sayacak derecede aşırı bağlanma halidir. Dr. Mehmet Yavuz, bu bağımlılığın fanatizm olup olmadığını anlamak için bireyin eleştiriye tahammül durumuna bakmak gerektiğini belirterek ekledi; ‘’Kişi eğer eleştiriye dayanamıyorsa ve tepki gösteriyorsa bu bağımlılık fanatizmdir. Eleştiriyi kabul etmese bile dinleyebiliyor ve tepki vermiyorsa fanatizm söz konusu değildir. Dolayısıyla bir şeyi heyecanlı ve coşkulu halde sevmek, onu desteklemek eleştiriye açık olmak şartı ile fanatizm olamaz ancak burada şunu unutmayalım ki hakaret içeren eleştirilere tepki göstermek ayrı bir konudur.’’




Mağlubiyet sosyal hayatı olumsuz etkiliyor!


Fanatik kişinin, farklılıkların zenginlik olduğunu bilmeden sabit fikrinden asla ödün vermediğini belirten Dr. Yavuz, ‘Fanatik kişide hiç bir esnekliği olmayan sabit fikirlilik söz konusudur. Doğru olduğunu düşündüğü her şeye tüm ruhuyla sıkı sıkıya bağlıdır, kendini o olguyla özdeşleştirmiştir. Takımı kötü sonuç aldığında fanatik kişi, hayatın bir anlamı kalmadığını düşünebilir’’ şeklinde konuştu.




Taraftar her skoru kabullenmeli…


Tüm dünya ülkelerinde en çok ilgi çeken sporun futbol olduğunu belirten Dr. Yavuz, en çok seyircisi olan ve dolayısıyla fanatizmin en yoğun yaşandığı spor dalının da futbol olduğunun altını çizdi. Sahalarda sık sık duyduğumuz ‘’Ölmeye geldik’’ sloganının yanlışlığına dikkat çeken Yavuz, sportif bir faaliyete olan bağlılığın ölümle bağdaştırılan bir terminolojiyle dile getirilmesini eleştirdi ve ‘’Sporda yenmek de var yenilmek de. Sporla ilgilenen birey, yenmek, yenilmek ve beraberlik ihtimallerinin üçüne de hazır olmalı ve sportif faaliyetin olumlu yanlarını görebilmeli’’ şeklinde konuştu.




Skora endeksli taraftarlığın fanatizmi tetiklediğini ve skorun fanatik kişilerin sosyal hayatını da etkilediğini vurgulayan Dr. Yavuz, özellikle spor yorumcularına bu konuda büyük görev düştüğünü, bir yorumcunun spor ahlakını ön planda tutarak taraftarla iletişim kurması gerektiğini belirtti.




Fanatizm bir kişilik bozukluğu mu?


Sporda fanatizm ve holiganlık boyutu daha çok psikopatik ve anti sosyal kişilik bozukluğu yaşayan bireylerde görülüyor. Bu kişiler sosyal hayatlarında da saldırgan, geçimsiz, toplum kurallarına direnen, her türlü öneri ve eleştiriye kapalı, sorumsuz, empatiden yoksun ve saygısız kişiliklerdir. Dr. Yavuz, özellikle maçlarda olay çıkaran kişilerin gizli ya da açık kişilik bozukluğu yaşayan bireyler olduğunu, alkol kullanımının da bu olumsuz davranışları tetiklediğini sözlerine ekledi.




Bazı taraftarların tuttuğu takımı kendi benliğiyle bütünleştirerek, takımın yenilgisini kendi zayıflığı gibi gördüğünü belirten Dr. Yavuz, bu kişilerin takımın her maçında bulunup, oyuncuların özel hayatlarına dek her şeyi ezberleyerek kendini takımdan bir parça gibi gördüklerini belirtti. Bu aidiyetlik duygusu sonucu taraftarın galibiyet ve mağlubiyet durumlarında psikolojik durumunun ciddi anlamda etkilendiğini belirten Dr. Yavuz kişinin derin bir anksiyete ve kaygı bozukluğu yaşayabileceğine dikkat çekti. Mağlup olan takım taraftarlarının sahadaki koltukları kırması, sahaya yabancı madde atması ve karşı takım taraftarlarına saldırmasının nedeni yaşanan psikolojik sorunlardır.




‘’Bağırıp Rahatlıyorum’’ düşüncesi bahane!


Sahalarda bağırıp çağıran ve küfreden taraftarlar, maçlara giderek deşarj olduklarını ve bu psikolojik boşalımın sosyal hayatlarındaki stresi azalttığını iddia ediyor ancak bilişsel psikologlara göre; herhangi bir zaman ve mekanda taşkınlık gösteren bireylerin sosyal hayatında saldırgan tavırları azalmıyor. Aksine bu kişiler, agresif davranışları kalıplaştırarak bir yaşam biçimi haline getirebiliyor. Bu nedenle Dr. Yavuz, ‘’Maça gider, bağırıp rahatlarım’’ gibi bir bahanenin geçerli olmadığını vurguladı.




Fanatizmi Önlemek İçin Neler Yapılabilir?

  • Bazı gruplara ve amigolara yapılan para, bilet gibi yardımlar sonucu taraftarlar desteğin hakkını vermek için abartılı hareketlerde bulunabilir. Öncelikle bu tür yardımların önüne geçilmesi gerekir.
  • Maç sonrası antrenör ve oyuncuların açıklamalarında hassas davranması gerekir. Bu kişilerin ağzından çıkan bir cümleyle bile taraftarın holigan tavırlar sergileyebileceği unutulmamalıdır.
  • Hakem kararlarına tepki olarak çeşitli el-kol hareketleri sergileyen ve sakatlanmadığı halde dakikalarca yerde yuvarlanan oyuncular cezalandırılmalıdır.
  • Fanatizmi etkileyen en önemli faktörlerden biri olan alkolün, sahaya girişte kontrol edilmesi, trafikte uygulanan yaptırımların, stadyum girişinde de uygulanması gerekir. Böylece olası taşkınlıklar önlenmiş, kadınlar ve çocukların güvenliği sağlanmış olur.
  • Uludağ ve İnönü Üniversitesi’nin 10 yıl önce yaptığı bilimsel araştırmaya göre spor gazetelerinin fanatizmi tetiklediği tespit edilmiştir. Özellikle tiraj kaygısı yaşayan gazetelerin manşetleriyle taraftarı büyük ölçüde etkilediği belirlenmiştir. Bu nedenle fanatizmi önlemede en önemli görev yazılı-görsel basın ve internet medyasına düşmektedir.


Fanatizmin spor zevkini öldüren, eğlenceye anarşi bulaştıran toplumsal bir hastalık olduğunu belirten Dr. Yavuz, bu konuda herkesi mücadeleye çağırarak sözlerini tamamladı.







Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.