Modernist hareketin en önemli sembollerinden biri Egg Chair, 50. yaşını kutlarken en az ilk günkü kadar taze, neşeli ve ilham verici. örenleri daha ilk bakışta gülümseten Egg Chair (Yumurta Sandalye), bir insan olsaydı, bugün en ünlü Holywood yıldızı kadar tanınmış ve uluslararası şöhrete sahip bir süperstar olurdu. Tasarlandığı günden bu yana sanatsal, kültürel ve hatta politik olaylarda rol oynayan Egg Chair, birçok Holywood filminde boy gösterdi. Kült statüsüne ulaştığı 90’larda, görsel hafızamızı belirleyen birçok film, reklam ve TV programlarında kullanıldı. Onu büyüleyici yapan özelliği, organik formundan dolayı kadınsı estetiğin izlerini taşımasına rağmen en ciddi G ortamlarda bile kullanılabilecek kadar erkeksi duruşuydu. Marilyn Monroe bile Egg’de otururken daha güzeldi, tıpkı 1960 yılının Vogue dergisinin kapağını süsleyen Brigitte Bardot gibi. Belki de yuvarlak hatlarıyla ana rahmine dönüşü anımsatıyordu ya da naif günlerin özlemini duyan büyümüş çocukların kucak hasretini...


Doğum hikayesi


Egg Chair, 1960 yılında Kopenhag’da açılan Danimarka’nın ilk gökdeleni Radisson SAS Royal Hotel için tasarlandı. Otelin tamamı, bugün tasarımlarıyla dünyayı etkileyen Danimarkalı mimar ve tasarımcı Arne Jacobsen’e emanet edildi. Jacobsen’in amacı, modern bir mobilyanın yanı sıra, uluslararası yaşam biçimine de uygun bir sanat objesi tasarlamaktı. Bu amaçla üretilen Egg Chair, tasarımıyla öne çıkan SAS Royal Hotel’in lobisine hemen uyum sağladı. Arne Jacobsen ‘yumurta’ ismini sadece sevimli gözüksün diye vermemişti. Zaten içine oturan herkes, oturanı sararak bir yumurtadaymış hissi veren bu koltuğu ilk dakikada benimsiyordu. Egg Chair, kalabalığın dışında kalmaktan korkmayanlar için olduğu kadar kendilerine yumurtadan bir dünya yaratmak isteyen gruplar için de çok davetkar bir ortam sağlıyordu. Hem biçimin hem de detayların ustası olan Jacobsen’i sadece en iyi malzeme ve işçilik tatmin ediyordu. 50 yıldır bu prensiple çalışan Fritz Hansen firması da bugünün stil ikonunu üretmek için başvurulacak en doğru adresti. Kopenhag’daki açılışın ardından firmanın binlerce sipariş almasının üzerine, dünyanın her yerinden tasarımcılar Egg Chair’i kendilerine göre yorumlamaya başladı. Teknolojik gelişmelerin etkisiyle önce içine hoparlörler yerleştirildi, sonra şekli yuvarlatılıp uzatılarak retro tasarım düşkünleri tarafından ikonlaştırıldı.


50. yaşgünü

Fritz Hansen, tasarım dünyasını derinden etkileyen Egg Chair’e vefa borcunu, 50. doğumgününde çok özel bir seri üreterek ödedi. Danimarka’nın son dönemde yetiştirdiği yeteneklerden Tal R, İstanbul, Berlin, New York gibi dünyanın farklı şehirlerinden toplanan vintage kumaşlarla oluşturduğu patchwork motifini 50 adet Egg Chair üzerinde uyguladı. Proje, farklı hikayeleri anlatan, enerji dolu ve sanki evde yapılmış izlenimi veren bir koltuk üretmek üzerine kurgulandı. Koltuğun şeklinden dolayı çağrıştırdığı doğurganlık teması Tal R’nin Sigmund Freud’dan beslenen hayalgücüyle birleşince, modern zamanların klasiği tamamen değişerek yepyeni bir kimliğe büründü. Tal R’nin Milano Fuarı’nda sergilediği tasarımlarıyla koltuklara, Freud’un karısı Martha, ilk rüya analizlerini gerçekleştirdiği İrma, yakın arkadaşı ve psikoloğu Adler isimlerini verdi. Yaratıldığı ilk günden bu yana, Egg’in işçiliği geleneksel zanaatin en iyi örneklerinden biri olarak korundu. Her bir Egg koltuk, deneyimli mobilya ustaları tarafından elde üretildi. Dayanıklı olmasına dikkat edilen deri elle kesildi. Fritz Hansen tarafından, 50. doğumgününe yakışan ağırlıkta ve sadece 999 adet üretilen deri koltuklar da en az neşeli tasarımlar kadar ilgi çekti. İç tarafı çikolata kahvesi deri, sırt kısmı ise kahverengiye uyumlu yumuşak süetle kaplanılan koltuğun ayakları bronzdan döküldü. Üretilen 999 koltuğun her birinin oturma bölümünün altına, numara ile imza basıldı. Doğumundan beri klasik bir form olarak kabul gören Egg, yıllar boyu cazibesi ve eşsizliğinden hiçbir şey kaybetmedi. Bundan 50 yıl önce Danimarka’da bir garajda yaratılıp cazibesiyle dünyayı fetheden modernist hareketin en önemli sembollerinden olan Egg’i düşününce, belki de tasarım dünyasına farklı bir gözle yeniden bakmak gerekiyor. Kullanıcının ihtiyaçlarına yönelik olmasının yanında estetik duygusunu da kucaklayan bu zamansız tasarımın konforu, bugünün de ötesine geçecek gibi. Kısacası, şimdi, yine, yeniden ‘yumurta’nın zamanı.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.