İstanbul Modern Sinema, bu yıl onuncu yaşını kutlayan Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’ne ev sahipliği yapıyor. 10-18 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek festivalde, yirmiyi aşkın ülkeden yetmiş film, dünyanın farklı ülkelerinden konuklar, tema bölümleri, toplu gösterimler, panel, konferans ve atölyeler yer alıyor.





10. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde dünya sinema tarihinin ilk öykülü filmini çeken Alice Guy-Blaché’dan başlayarak sinema tarihinin ve feminist sinemanın öncü yönetmenlerinin çektiği ve klasikler arasına giren 35 film İstanbul Modern Sinema’da gösterilecek.



Festival kapsamında ayrıca 10 Mart Cumartesi günü, saat 15:00’de Marleen Gorris ile festival izleyicisine özel bir atölye-söyleşi ve “Feminist Sinemanın 100 Yılı” isimli bir panel gerçekleşecek. Feminist Sinema’nın 100 Yılı adlı panel Alin Taşçıyan, Hülya Uğur Tanrıöver, Kay Armatage, Marie Mandy ve Necla Algan’ın katılımıyla saat 17:00’de İstanbul Modern Sinema’da düzenlenecek.





İstanbul Modern’de festival kapsamında sinema tarihinin öncülerinden, film endüstrisinin ilk kadın yönetmeni ve sinema tarihinde konulu film çekmiş ilk yönetmenlerden olan Alice Guy-Blaché’ın 1906 yapımı cinsiyet rollerinin değiştiği, kadınların yönetimde, erkeklerin ise isyanda olduğu 2000 yılına ait bir kehanet filmi olan Feminizmin Sonuçları gösterilecek. Guy–Blaché’ın Düşen Yapraklar, Madam Beudet'in Gülüşü ve Deniz Kabuğu ve Rahip adlı filmleri de festival sayesinde izlenebilir.





Program kapsamında İstanbul Modern’de gösterilecek bir diğer başyapıt ise Amerikan avangart sinemasının öncülerinden, feminist ikon Maya Deren’in Akşamüstü Kafesleri adlı filmi. Deren’in "karmaşık olarak yapılanmış bir döngüsel rüya" olarak tanımladığı bu film, 1947’de Cannes Film Festivali’nde 16 mm dalında Büyük Ödül’ü kazandı. Çektiği kişisel ve deneysel filmlerini kendi kiraladığı bir salonda göstermeye cesaret eden ilk film yapımcısı olduğundan "Bağımsız Sinema"nın öncüsü kabul edilen Maya Deren adına son yıllarda Amerikan Film Enstitüsü tarafından bir ödül veriliyor.





Programda Belçikalı feminist yönetmen Marie Mandy’nin Sally Potter, Agnés Varda, Catherine Breillat, Doris Dörrie, Deepa Mehta, Müfide Tlatli, Safi Faye ve Jane Campion gibi dünyanın en önemli kadın yönetmenleriyle röportajlarının yer aldığı, bu kadınların aşkı, tutkuyu ve cinselliği nasıl ele aldığının izini süren Tutkuyu Filme Almak filmi de sunulacak.



Tunus’un Yaseminleri isimli özel bölümde Kalthoum Bornaz’ın, dul babaları ile sorunlu bir ilişkileri olan çift yumurta ikizleri Selim ve Selime’nin hikayesini anlatan filmi Dünyanın Yarısı ile Nejia Ben Mabrouk’un, ülkesini ve kültürünü çok sevmesine rağmen baskılardan bunalan Sabra’nın bugünkü ve 10 yaşındaki yaşamından kesitlerle Tunus’un erkek egemen kültürünü açığa çıkaran filmi Sema gösterilecek.





Festivalin Cins-iyet-ler bölümünden ise Chen Shumowitz’in Pencereden Kaç ve Laura Mulvey ile Peter Wollen’ın ressam Frida Kahlo ve fotoğrafçı Tina Modotti’nin yaşamlarından kesitler sundukları Frida Kahlo ve Tina Modotti adlı filmlerini izlemek mümkün.





Festivalin demirbaş bölümü Kadınların Sineması’nda dünyanın farklı ülkelerinden son yıllarda yapılan ve çoğu Türkiye’de ilk kez izleyici karşısına çıkacak 19 film yer alıyor. Chieko Yamagami’nin Kızkardeşler, İsyan, Kikue Yamakawa başlıklı belgeseli, “önce soru sormayı öğrenmeli” diyen Kikue Yamakawa’ nın yaşamı, düşünceleri ve eylemlerini konu edinirken, bugün hem Japonya hem de tüm dünyada, cinsiyet eşitliği ve insan haklarını gerçekten sağlayıp sağlayamadığımızı sorguluyor. Rüya Arzu Köksal’ın Bir Avuç Cesur İnsan başlıklı filmi Doğu Karadeniz’in üç vadisi, Fındıklı, İkizdere ve Senöz’de yaşananlar, bölgede yapımı planlanan Hidroelektrik Santralleri’ne (HES) karşı verilen tepkiler ve uzun soluklu mücadele üzerine. Olatz Arroyo Abaroa, Bildiğim Tek Şey Hiçbir Şey Bilmediğimdir başlıklı filminde ergenlik çağındaki oğluyla yaşayan Sofia’nın hayatının, oğlunun lise felsefe kitabını bulmasıyla bir anda değişmesini aktarıyor. Bettina Frese ve Özlem Sarıyıldız Tuz, Su, Un’da 90'lu yıllarda Arjantin'in politik atmosferinde büyük kitlelerin katıldığı pikete adı verilen yol kesme eylemindeki kadın göstericilerin konumlarını ele alıyor. Zeynep Merve Uygun In Out başlıklı belgeselinde Avrupa’da düzenlenen bir belgesel projesine Türkiye’den katılan bir film yapımcısının Sırbistan’dan sınırdışı edilişini konu ediyor ve ülkeler arası geçişlerde uygulanan yaptırımları ve farklı ülkelerdeki yurttaşlık durumlarını sorguluyor. Bu bölümde İstanbul Modern’de izlenebilecek diğer filmler ve yönetmenleri ise şöyle: Sabite Kaya’dan Bedensiz Ruhlar, Şehbal Şenyurt’tan Sulhname, Louise-Marie Colon’dan Sardalya Kutusu, Ainhoa Menéndez’den Oyuncak Fabrikası, Silvina Der-Meguerditchian’dan Derin Deniz Balığı, Sara Mazkiaran’dan Toplayıcı, Aase Högfeldt’dan Bir Bahar Melodisi, Daria Lyubshina’dan Sıradaki, Sophie Bissonnette’den Seks A.Ş., Ceylan Özgün Özçelik’ten Adil ya da Değil, Sefa Öztürk Çolak’tan Arka Bahçe, Aylin Ohri’den İstanbul'da Sex Shop'lar, Gülten Taranç’tan Obezonlar, Fulya Özlem’den Ölüm Bizi Ayırıncaya Kadar.





Feminist Sinemanın 100, Filmmor’un 10 Yılı “Elemtere Fiş Kem Gözlere Şiş” başlıklı bölümde gösterilen Bizim Zamanlar filminde Rahşan Bani-Etemad, İran’da tüm yasaklamalara ve engellere karşın özgürlük ve özellikle kadın hakları için cumhurbaşkanlığına adaylıklarını koyan 48 kadından 25 yaşındaki Arezoo’yu konu ediniyor. Melek Özman, 70-80-90, Masum, Küstah, Fettan’da Türkiye sinemasında kadınların, neden Masum, Küstah, Fettan, daima “iyi” ya da “kötü” olarak işlendiğini inceliyor. Furuğ Ferruhzad, Ev Karadır başlıklı belgeselinde İran’da cüzzamlıların dışarı çıkmalarının yasak olduğu ve kapatıldıkları evlerde yaşamak zorunda bırakıldıkları yıllarda gündelik hayatlarına tanıklık ediyor. Alexis Krasilovsky, “Women Behind The Camera” başlıklı kitabından yola çıkarak gerçekleştirdiği Kameralı Kadınlar başlıklı belgeselde dünyanın dört bir yanındaki görüntü yönetmeni kadınların emek ve tarihini anlatıyor. Yedi yıl boyunca, Afganistan, Avustralya, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, Meksika, Senegal, ABD ve diğer ülkelerde, sualtında ya da savaş bölgelerinde, Hollywood ya da Bollywood’da kameranın arkasındaki kadınları izliyor. Sadaf Foroughi, Feminen, Maskülen başlıklı belgeselde Tahran’daki ilk kadın otobüs şoförü Şirin’in hikayesini anlatıyor.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.