Enteresan mailler geliyor bu aralar. Bazı televizyon programlarına çıkan kimi bloggerların söyledikleri çoğu zaman yanlış bir izlenim uyandırıyor bloggerlık hakkında.





Konuya önce genel bir giriş yapalım. Ana olay iletişim. İletmekten geliyor. İki türlü iletişim var, bireysel ve kitlesel. Bireysel iletişim adı üstünde bireyler arasında oluyor. Siz birisine bir içerik gönderiyorsunuz o da size cevap veriyor. Kitlesel iletişimde siz yine bir içerik gönderiyorsunuz ama bu sefer içeriği alan birden fazla kişi. Yeni Medya dediğimiz kavram da tam burada çıkıyor karşımıza. İçeriği ulaştırma kanallarında.


Klasik medyada gazete, dergi, televizyon hatta radyo yeni medyada yerini, e-gazete, e-dergi, internet, internet radyosu ya da ip tv’ye bırakıyor. İnternet sayesinde biz, yayıncının bize yolladığı içeriği -bu içerik, yazı, film, müzik, fotoğraf vs olabilir- eş zamanlı olarak alıyoruz. Blog da burada yayıncının bize kendi bireysel içeriğini ulaştırma kanallarından birisi olarak karşımıza çıkıyor.





Bu akademik girişten sonra blogu bunların arasından ayırıp tek olarak ele alalım. Nasıl ki geleneksel medyada bazı gazeteler sadece magazin haberi bazıları spor haberi üzerine yayın yapıyor. Ya da bazı televizyon kanallarını sadece kim kiminle olmuşu izlemek için, bazılarını film ya da dizi izlemek için, bazılarını ise belgesel ya da siyasi içerik için takip ediyor isek blogta da durum böyle aslında.


Yayıncı yani blogger, kendi ilgi alanı ya da alanlarında belirlediği içeriği bizimle paylaşıyor. Bizim de hoşumuza gidiyor ise onu takip ediyoruz. Ve blogger olmak için klasik medyadaki gibi, bir gazete, dergi ya da televizyon kurmanız, ya da buralarda çalışıyor olmanız gerekmiyor. Hiçbir ücret ödemeden sadece elinizdeki interneti kullanarak kendi medya kanalınızı açmış oluyorsunuz.


Peki, binlerce hatta milyonlarca blogger arasında nasıl fark edileceğim, nasıl daha fazla insana ulaşabilirim diyorsanız bunu geçmiş şu yazımızda iyi blogger olmak için 15 ipucu maddelemiştik. Bunların en önemlisi aslında içerik. Özel ve farklı bir içerik verebiliyorsanız okuyucunuza her zaman takip edilirsiniz. Ama bu içeriğin devamlılığı ve samimiyeti çok önemli.


Bir restorandan örnek verelim. Yeni açılmış bir mekân, harika hamburgeri var, yediğiniz en iyi hamburgeri ve patatesi yapıyor. Bir süre sonra harika patateslerin yerini bir firmanın kar ortaklığı önerisi ile fastfoodlardaki donmuş patates hamurları alıyor. Sonra bir reklam veren ile anlaşılıyor ve hamburgerin yanında sadece x marka bir içecek geliyor. Ve size en iyi içecek bu, bunu içmelisin diktesi yapılıyor.


Bu kazanılan gelirler mekanın daha da büyütülmesi ya da güzelleştirilmesi yerine mekan sahibinin şahsi ve lüks harcamalarına gidiyor. Belki daha fazla kar uğruna, hamburgerin etinin alındığı kasap değiştiriliyor. Bir bakmışsınız o güzelim mekân, artık kimse gelmediğinden kapanmış. İşte bloggerlıkta para konusu da burada devreye giriyor.



İyi içerik üretiyor iseniz bu size daha çok okuyucu kazandırır, daha çok okuyucu da içeriğinizle alakalı reklam verenin sizi bulmasını ya da sizin onlara gidip “İçeriğim ve hedef kitlem bu, bana reklam verin” demenizi sağlar. Bebekle ilgili yazıyorsanız bebekle alakalı firmalar, moda yazarı iseniz onunla alakalı firmalar size reklam vermek için talepte bulunabilir. Bu öyle çok hızlı olmuyor tabi, sitenin page rank değerinin ya da kelime aramalarında google sıralamasının yükselmesi ve buna bağlı binlerce takipçiye ulaşmanız belirli bir süre alıyor. Burada twitter ve facebook ile diğer sosyal ağlardan da yardım alıyorsunuz tabiî ki. Gelen reklam gelirleri de öyle gazete dergiye verilen reklam paraları değil elbette. Çok daha az. Siz de o geliri sitenizi geliştirmeye, kendinize ait bir domain ya da server almaya harcıyorsunuz.


Yok, ben bu işi hobi olarak yapmayacağım, profesyonel işim bu olacak der, her gün 4-5 orijinal içerik üretebilir, hem bu içeriği üretmek hem de bunun pazarlamasını yapmak için ve sitenizi geliştirmek için (seo, yazılım, tanıtım vs.) günde 6-7 saat mesai ayırabilecekseniz kazanabileceğiniz para biraz daha artar. Ama bu miktar hayatınızı rahat rahat idame ettirecek, evinizi geçindirecek bir rakam olmayabilir. Olan blogger sayısı da bir elin parmaklarını geçmez.


Hele ki idealist ve seçici bir blogger iseniz (ki samimiyet ve takipçi devamlılığı bu sayede yakalanır. Ben kullanmadığım ya da kullanıp beğenmediğim bir ürüne ya da markaya blogumda yer vermem, her gelen reklam talebini alamam içeriğim ile alakalı olmalı, şu sayıda reklam ya da advertorial içerikten fazlasına yer veremem blog reklam portalı gibi görünsün istemiyorum derseniz hiçbir zaman o elin parmakları içinde olamazsınız. Finansal kaygılar ve blogtan daha fazla para kazanma hırsı içerik üretiminin önüne geçtiğinde artık samimiyet kaybolmuş demektir. Ama popüler bir blogger olmak size başka iş ve dolayısıyla finansal olanaklar sağlayabilir o ayrı, bu fırsatları doğru kullanırsanız finansal mutluluğu da yakalayabilirsiniz.


Hazırlayan: Cesur Doruk

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.