Harvard Üniversitesi’nin web sitesinden ulaşabilecek bir ahlak testi vardı bir aralar: (Moral Sense Test-moral. wjh. harvard. edu) O testin uygulandığı bir deneyde olduğunuzu düşünün. Şu tür ikilemlerle karşılaşacaksınız: Teknedeki birinin düşüp boğulacağını bile bile, boğulan beş kişiyi kurtarmak için teknenizi daha hızlı sürer miydiniz? İlaçlarını almazsa hayatını kaybedecek ölümcül bir hasta var. Ama bu hasta öldüğünde, organları üç kişinin yaşamını kurtarabilir. Bu durumda diğerlerini yaşatmak için hastayı ilaçlardan mahrum bırakır mıydınız? Düşman askerlerinin bebeğinizle birlikte sizi ve yanınızdaki 8 kişiyi bulup öldürmelerini önlemek için ciyak ciyak ağlayan bebeğinizi boğar mıydınız?


Ateistlerle dindarlardan benzer cevaplar

Bunların hepsi ahlaki olarak ikilem yaratan olaylar. Zira diğerine göre daha ağır basarak, bizi bir tarafı seçmeye zorlayan, kısa yoldan net cevaplar yok. Dikkat çeken ilk şey, ateistler ve dindarlar da dahil, farklı geçmişe sahip insanların aynı şekilde yanıt vermesi. Üstelik insanların çoğu, bu karara nasıl vardığı sorulunca hiçbir fikrinin olmadığını söylüyor; ama seçimlerinin doğruluğu konusunda kuşkuları yok. Mesela yukarıdaki örneklere cevap veren pek çok kişi teknenin hızını arttırmanın kabul edilebilir olduğunu, ancak ölümcül hastanın ilaçlarını kesme konusunda şüphe duyduklarını söylüyor. Çoğu başlangıçta bir bebeği boğmayı aklından bile geçirmeyeceğini belirtiyor. Ama daha sonra, söz konusu durumda bunun mümkün olabileceğini dile getiriyor.


Neden bu örnekler verildi? Birinci ve üçüncü durumda bir eylemin gerçekleştirilmesi söz konusuyken, ikinci olayda bir eylemin unutulması veya göz ardı edilmesi bekleniyor. Her üç durum da bir ölüm karşılığında 3, 5 ya da 9 canın kurtarılması gibi açık bir kazançla sonuçlanıyor. Birinci ve ikinci durumlarda kişi kötünün iyisini yapmayı tercih ederken, üçüncü durumda hangi yol seçilirse seçilsin sonuçta bebek ölüyor. İlk örnekte teknedeki birinin zarar görmesi bir yan sonuç olarak ortaya çıkıyor. Amaç 5 kişiyi kurtarmak; birini suya düşürüp boğulmasına yol açmak değil. İkinci durumdaysa niyet 3 kişinin yaşamını kurtarmak da olsa hedef hastanın hayatına son vermek.


Duygular devre dışı

İşin şaşırtıcı yönüyse, bu ikilemlerde doğru ve yanlış yargılarımızın oluşmasında duygularımızın çok etkili olmaması. Örneğin, beyinlerinin karar verme ve duygularla bağlantılı kısmı zarar görmüş bireyler üzerinde yapılan bir çalışma var. Araştırma sonuçlarına göre bir dizi ahlaki ikilem ile karşı karşıya kalmış bu hastalar, genellikle çoğu insanla aynı ahlaki yargılara ulaşıyor. Sonuç, bu tür yargılara ulaşmak için duygulara ihtiyaç olmadığını akla getiriyor. Öte yandan duygularımız, eylemlerimizi güçlü biçimde etkiliyor.


Doğru ya da yanlış konusunda nasıl yargıya ulaştığımız, belli bir durumda ne yapmayı tercih ettiğimizden çok farklı olabilir. Örneğin pek çok kişinin hayatını kurtarmak için bir kişiyi öldürmenin ahlaki olarak hoş görülebileceği konusunda hepimiz hemfikir olabiliriz. Ama iş birinin gerçekten canını almaya geldiğinde çoğumuzun dizlerinin bağı çözülebilir.


Hauser, Harvard Üniversitesi’nde psikoloji ve evrimsel insan biyolojisi profesörü ve “Moral Minds” (Ahlaki Zihin – Ecco/HarperPerennial Yay.) kitabının yazarı.

Prof. Marc D. Hauser

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Yaratmak sadece Allah'a mahsustur
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.