Malum, makarna İtalyanların namusudur. Mesela haşlanmış makarnayı eski Türk usulü soğuk suyun altına tuttuğunu görsünler, sinir krizi geçirebilirler. Ya da makarna bir dakika fazla kaynasa akli dengeleri bozulabilir.


Çok küçüktüm ama hatırlıyorum, Roma’daki ev sahibemiz Sinyora Leopardi, annemin pakette arta kalmış iki ayrı çeşit makarnayı aynı tencereye attığını görünce fenalık geçirmiş, “Dottore, dottore” diye babama koşarak şikâyet etmişti. Beyi, hanıma sözünü geçirir zannıyla.


Toprağı bol olsun, eski toprak Sinyora Leopardi’nin gelenekçi zihniyeti bugün hâlâ hâkim İtalya’da ve tabii dünyada. Hâkim olmasa, çokuluslu ünlü makarnacı Guido B. pazarlama stratejisini “kutsal aile” kavramı üzerine kurmazdı.


Global LGBT âleminde sarsıntı yaratan olay, Guido B.’nin bir radyo programındaki sözleri üzerine patlak verdi. Sinyor B. Dedi ki; “Eşcinsel bir aileyle reklam filmi çekmem. Onlara saygı duymadığımdan değil. Başkalarını rahatsız etmeden, istediklerini yapma hakkına sahipler. Makarnamızı severlerse yerler, beğenmezlerse gider başka marka yerler. Ben şahsen eşcinsel ailelerin çocuk evlat edinmesini onaylamıyorum, çünkü tercih şansı olmayan üçüncü bir kişiyi de ilgilendiriyor bu durum. Biz geleneksel ailelere hitap ediyoruz. Bizim kültürümüz farklıdır. Kutsal aile kavramı şirketimizin temel değerleri arasındaki yerini korumaktadır.”


Başkalarına özgürlük sınırı biçmeye yeltense de, bu sözlerde pek sorun yok. Ancak İtalya ve dünyanın dört bir yanındaki LGBT grupları çok alındı, özellikle de “başka marka” göndermesini bir çeşit provokasyon sayarak boykot kampanyası başlattılar. Makarnacının onayına çok muhtaçlarmış gibi sosyal medyadan “hoşgörü” uyarıları yapıldı, onun düdük ve fiyonklarının yenilmeyeceğine dair yeminler edildi.


Hafiften naif bir eylem. Ticari çıkarları olan kurumsal bir yapıyı belli bir kitleye dost ya da düşman bellemek, çocuksu bir yaklaşım. Çünkü şirketler duygularla yönetilmez. Tüketici kitlesi olarak eşcinselleri hedef alan bir votka markasını gay dostu sanmak ne kadar abes ise makarnacıyı gay düşmanı ilan etmek de o kadar yersiz.


“Başka marka yiyebilirler” diye adam zaten kendisi söylüyor. Siyaseten doğru olmak gibi bir kaygısı olmadığı belli. Gay’leri işten atıyor, fazla mesailerini ödemiyor olsa tamam, boykot edin!


Yedim ve okudum

Neticede adamın reklamlarda yer vermediği bir kitleyle ilgili görüşleri o kadar da önemli değil. Esas sorun, reklamların merkezine oturan kitleye olan yaklaşımında.


Meselenin o faslı, İtalya Meclis Başkanı Laura Boldrini’nin reklamlara yönelik eleştirisiyle ortaya çıkıyor. Boldrini, kadının “Masada servis yapan anne” tektipine indirgenmesinden şikâyetçi. Bu eleştiri sorulunca Sinyor B. Şöyle çıkışıyor: “Reklamcılık ciddi bir iştir, sadece anlayanlara bırakılmalıdır. Başkan Boldrini, kadının reklamdaki rolünü anlamıyor; kadının anne, büyükanne, sevgili, ev kadını, kollayan ve gözeten varlık olarak rolünü anlamıyor. Kadının bu kimlikler altındaki bütün faaliyetleri onun rolünü yüceltir. Reklamcılıkta kadın çok önemlidir, sadece İtalya’da değil, bütün dünyada.”


Evet bütün dünyada ve Türkiye’de! Kadını sadece mutfakta ve masada servis yaparken gösteren bütün yiyecek içecek reklamları sökün etti beynime bu lafları okuyunca. Hem de o marka makarna pişirip, koca bir tabak yedikten sonra geldi bu iş başıma.


Özür diledi ama...

Sen 15 bin kişi çalıştıran, Türkiye’den İsveç’e, Yunanistan’dan Meksika’ya ortaklıkları bulunan, yılda 4 milyar Euro ciro yapan devasa bir şirket olacaksın, sonra da kadını mutfağa tıkacaksın. Kendine gay’leri eleştirme hakkı tanıyacaksın, Meclis Başkanı eleştirince, “Reklamı anlama kapasitesi olmadığı halde bu konuda konuşarak kendini küçük düşürmesi çok hazin” diyerek kadın siyasetçiye çemkireceksin.


Ve sonra da özür dileyeceksin! Evet, tepkiler çığ gibi büyüyünce Sinyor B., şirketin Twitter hesabına şöyle yazdı: “Duyguları incittiğim için özür dilerim. Kimseyi ayırt etmeksizin herkese derin saygı besliyorum. Ben sadece kadının aile içindeki rolünü vurgulamak istemiştim.”


Tabii burada kastettiği eşcinsellere karşı derin saygı. Kadınlara karşı Ortaçağ zihniyetinin değişmediği ortada.


Almıyorum o makarnayı. Paketlerde arta kalmış bir-iki çeşidi aynı tencerede pişirip, üstüne soğuk sudan da geçiriyorum. Hadi bakalım!


Not: Ferzan Özpetek’in Serseri Mayınlar’ındaki makarnacı gay kardeşlerin sahiden makarnası olsa yerim.


Haber: Ayşe Özek Karasu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.