Çok küçüktüm, hatırlıyorum... Dedemin Balıkesir'de, şehrin oldukça dışında, Üçpınar köyüne yakın bir üzüm bağı vardı. Zaman zaman kendimi bu bağa yürürken hatırlıyorum, dedemle birlikte. Bağ yolunda ulu çitlembik ağaçları vardı. Koyun yünü renginde kabuk gibi bir abayı kafasına çekmiş çoban, koyunları otlatırken bazen bu ağaçların altına otururdu. Birinde dedeme, çobanın kafasındakini sormuştum, "Kepenek" demişti.


Şimdi, yıllaaar sonra; İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği'ndeki (İFSAK) atölyesine katıldığım fotoğraf sanatçısı Bülent Yüksel'in "Kültürümüzde Keçe Var" isimli kitabını karıştırırken, yine bu kelimeyle karşılaştım. "Kepenek: Çobanlar tarafından giyilen bu keçe, çoğunlukla beyaz yünden yapılır. Göğüs ve sırt kısımlarında nakışlı olanlarına da rastlamak mümkündür. Yaz günlerinde serin, kışın ise sıcak tutan çoban keçeleri, dikişli ve dikişsiz üretilirler."


Birçok geleneksel el sanatı gibi keçe üretimi de 'günümüz egemen teknolojileri' ve tüketim tercihleri nedeniyle yok oluyor. Geleneksel üretimler gözmezden geliniyor. Bülent Yüksel, "Kültürümüzde önemli bir değer olan, geleneksel keçeciliğin giderek kaybolmakta olduğunu gözlüyordum. Önemsediğim bu değeri, geleceğe aktarabilecek bir belge oluşturmak amacıyla çalışmaya giriştim" diyor. Kitap için 2 yıl çalışmış. Ulaşabildiği yazılı kaynaklardan bir yazı derlemiş. Eski ve güncel keçe örneklerini bulmuş, geleneksel keçe üretim sürecini fotoğraflamış. Ayrıca son geleneksel keçe ustalarının portrelerini çekmiş. Sonuçta projesi, 2013'te Fotoğrafevi Galerisi'nde sergilenmiş, 2014'te de kitaplaşmış.





Tarih boyunca kullanılmış

Kitaptan öğrendiğimize göre; keçe, tarih boyunca kullanılagelmiş. Isı, nem, elektrik, ışık ve ses yalıtım özellikleri ise çok güçlüymüş. Geleneksel tepme keçeler; koyun, lama, alpaka, deve gibi hayvan yünleri veya tiftik, kaşmir gibi keçi kıllarının su, sabun ve ısıyla alkali ortamda dövülerek sıkıştırılmasıyla, birbirinden çözülemeyecek şekilde kenetlenmesiyle elde edilirmiş. Tarihin en eski keçe örnekleri, Altay Dağları eteklerindeki Pazırık Kurganları'nda M.Ö. 4'üncü ve 3'üncü yüzyıla tarihlenen Hunlara ait birçok eşya ve iskeletlerle birlikte tepme keçe eğer örtüleri bulunmuş. Göktürkler ise kubbeli otağlarını gök renginde keçelerle örtmüşler. Çadır dışında çizme, çarık, başlık gibi giyim ve kuşamlarında keçe kullanmışlar. Uygurlar yaygı, kaftan, çizme, başlık olarak kullanmış, Moğollar ise keçeden karargâhlar yapmış. Dede Korkut Destanı'nda çokça anılan keçe, Homeros'un M.Ö. 9'uncu yüzyılda yazdığı İliada Destanı'nda da söz edilmiş.


Keçe, Anadolu'nun erken dönemlerinden itibaren biliniyormuş. Roma dönemi Pompei harebelerinde bir villanın duvar resimlerinde işçiler keçe yaparken betimlenmiş. 11'inci yüzyılın ortalarından itibaren Selçuklular keçeden yapılmış çadır ve eğer örtüsü geleneğini sürdürmüş, giyim kuşamlarında keçe kullanmışlar. Kaşgarlı Mahmud'un anlattığına göre, o dönemlerde çadır ve göç örtüleri keçeden yapılırmış, keçe çadır edinmek; en az ev edinmek kadar güçmüş. Anadolu Selçuklu döneminde Konya, önemli bir keçe merkezi olmuş. Selçuklular'da ahilik geleneği içinde üretim yapan keçeciler, Osmanlı döneminde loncalar aracığıyla dönemin ekonomik hayatına katılmış. Osmanlı döneminde keçe kavuklar yaygın kullanılmış. Yeniçeri askerlerinin beyaz keçeden yapılmış börklerinin (başlık) 'yatırma' denilen omuzlara sarkan keçe parçası, askerin ensesini soğuktan, rüzgardan aynı zamanda da kılıç darbelerinden korurmuş. Keçe kolay kolay kesilmezmiş. Seferlerde kurulan Osmanlı sultan çadırları ve hamam çadırları hep keçedenmiş.


Çok az usta kaldı, onların da çırağı yok

Tarih boyunca bu denli önemli kullanım alanlarına sahip olan keçenin geleneksel üretimi, günümüzde Türkiye'de İzmir, Balıkesir, Afyon, Konya, Urfa, Iğdır ve İstanbul'da yapılıyormuş. Çocukluğumda zaman zaman Balıkesir'de mahallemiz yakınındaki bir keçe atölyesine gidip ustaları izlediğimi hatırlıyorum. Bülent Hocam, "Bu illerdeki birer ikişer usta, güçlükle çalışmalarını sürdürüyor" diyor ve ekliyor: "Konunun en önemli ve üzücü yanı, artık ülkemizde geleneksel keçeciliğin, sayıları 15'i bulmayan ustaların ömürleriyle sınırlanmış olması. Günümüz ekonomik koşulların ve tüketim tercihleri, ustaların yakınlarının veya çıraklarının bu zenaatı devam ettirmelerine olanak vermiyor."


İlgilenmiyor, araştırmıyoruz

Bu işin ustaları giderek yok oladursun; keçeyi biz, kent kadın ve çocukları; kendin yap projeleri olmasa, neredeyse adını anmayacağız. Ayrıca el işleri ve sanat işçiliğinin yoğun olduğu eğitim merkezlerinde çeşitli süsleme vs. amacıyla kullanılıyor. Kolay şekil alan, rahatçe kesilen, çabuk yıpranmayan bir materyel olarak dikkatimizi çekiyor. Bülent Hocam'ın bu konuda da söyleyecekleri var: "Bu çalışmalar genel olarak sentetik yünlerle, hanımların boş zamanlarını veya el becerilerini değerlendirmek amacıyla sürdürülüyor. Hanımlar bir şey üretmiş olmanın, bunu yakınlarıyla paylaşmanın mutluluğu yaşıyorlar. Bu onlara yetiyor. Gerçek yani geleneksel keçe, onları ilgilendirmiyor; sorgulamıyorlar, araştırmıyorlar."





Konfor artırmak için

Tarihte eski dönemlerdeki yaşamları kolaylaştırdığını, örneğin göçerlerin hayatında önemli bir yer aldığını söyleyip, günümüz yaşamında keçeyi nerelerde kullanmamız gerektiğini de sordum. Bülent Hocam, Asya, Avrupa ve Amerika'nın soğuk kuzey bölgelerinde geleneksel keçe ürünlerinin yaygın olarak kullanıldığını söylüyor. Doğal yünlerle üretilmiş, doğal boyalarla renklendirilmiş geleneksel keçelerin ısı, nem, elektrik, ışık ve ses yalıtımı özelliklerinin çok güçlü olduğunu belirtiyor. "Bu özellikleri dikkate alınarak yaşam konforumuzu ve kalitemizi artıracak şekilde kullanılabilir" diyerek şunları anlatıyor: "Bir örnek olarak, yatakların üzerine 1-2 cm kalınlıkta keçeden üretilmiş şilte serilmeli, kış soğuğunda da yaz sıcağında da çok sağlıklı uyku sağlamaktadır. Bir başka örnek olarak da kış soğuğunda veya yaz sıcağında yüksek ve alçak gerilim elektrik direklerindeki bakım ve onarımlarda kalın keçe eldivenler yaygın olarak kullanılmaktadır."


Yeni projesi zeytin

Bülent Hocam, kaybolan değerleri, icra ettiği fotoğraf sanatıyla kayıt altına alıyor. Geleneksel keçenin ardından hangi projeniz gelecek, diyorum. Yaklaşık 2 yıldır zeytin konusunda çalıştığını söylüyor. "Amacım, zeytinin ilk sürgünlerinden başlayarak çatala gelinceye kadarki sürecini fotoğraflayarak zeytinciliğin ne denli uzun ve zahmetli bir uğraş olduğunu vurgulamak. Zira yurdumuzda pek çok kişi zeytini, kiraz gibi dalından koparılıp yenildiği sanıyor" diyor.


Projesi nedeniyle Türkiye'nin çeşitli bölgelerindeki zeytin rotalarını takip ediyor, objektifini asırlık zeytin ağaçlarının gövdesine odaklıyor. Gelecek nesiller adına, şimdiden minnettarım.


Hayriye Mengüç





Kepenek, Mehmet Girgiç, İkonium Studio, İstanbul




Pazırık Kurganları'nda buluntu. M.Ö. 4'üncü yüzyıl. St. Petersburg State Hermitage Museum




Motifler kalıba serilerek yeni ürüne başlanır. Usta, motiflerden desen oluşturuyor.




Mehmet Girgiç (solda) İstanbul'da, Yaşar Kocataş Afyon'da keçe ustası.




Mustafa Erkuş veİsmail Erkuş (solda) Afyon'da, Rabia Girgiç (sağda) Konya'da.




Balıkesir'deki keçe ustaları Erol Servili ve Necmi Işık. (Fotoğraf: Altuğ Oymak)




İzmir Tire'deki Cön Keçe. Arif Cön ve Şerif Canoğlu ustalar.




Börk, Mehmet Girgiç, İkonium Studio, İstanbul




Keçemiz Fransa'ya 'feutre' olarak girmiş, fötr şapka olarak bize dönmüş.





Keçe terlikler




Kertikli seccade, Topçu Keçe Kepenek Atölyesi, Afyon


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.