Gareth Evans; kurşun, yumruk ve kemik seslerinden geçilmeyen "Baskın"a ana karakteri Rama'nın (Iko Uwais) sabah namazını kıldığı bir sahneyle başlamayı tercih ediyor. Ama ‘çok kötü şeyler olacak’ duygusu daha ilk andan itibaren filme hâkim. Mat bir gün ışığında karşımıza çıkan uğursuz binanın genel planına kadar, tüm sahnelerin rahatsız edici koyu siyah renklerle çekildiği görülüyor. Operasyonun başlamasıyla birlikteyse film; kirli, soluk renklerin ağırlıkta olduğu yarı karanlık bir atmosferin hâkimiyetine giriyor.


Tüfek korosu

1.85:1 formatını neredeyse klostrofobik bir hale getiren yönetmen Evans, özellikle ilk bölümde binayı her köşesinden birinin çıktığı bir organizma haline getiriyor. Suçlular ile özel tim mensubu polisler arasındaki çatışmalar bir ölüm kalım mücadelesine dönüştükçe, ‘Baskın’ da Amerikan aksiyon ve çatışma filmi havasından çıkıp gerçek ruhunu buluyor.


Bu ruhun bir yanında baltalı, bol kanlı Güney Kore ve Japon filmleri; diğer yanındaysa Uzakdoğu dövüş filmleri geleneği var. Senaryoyu da yazan Evans, bu tür filmlere meraklı seyircilerin beklentilerine uygun olarak geliştiriyor her şeyi. Atılan ilk kurşunları sakince gözlemledikten sonra ‘makineli tüfek korosu’ndan örnekler veriyor.


Arada kısa ‘machete’ (kısa, kalın kılıç) sololarına yer verip, yakın dövüş bölümlerine geçiyor. ‘Bire on, ikiye bir ve bire bir’ eşleşmeli, çıplak elli dövüş sahnelerinin arasına; tabancalı, bıçaklı, çekiçli, sopalı sahneler serpmeyi de ihmal etmiyor. Evans, bir dövüş filminden beklenen her şeyi vermesini biliyor.


Hikâyeye önem veren, sağlam çizilmiş karakterleri seven seyircileriyse pek umursamıyor. Binadaki suçluların çoğu bilgisayar oyunlarındaki yaşamayan, ruhsuz figürler gibi... Ana karakterlerse sığ bir biçimde çiziliyor. Senaryonun en önemli avantajı, karakterlerin gizli hedeflerinin ortaya çıkmasıyla olayların ilgiye değer bir biçimde gelişmesi ve dövüş sahnelerinin art arda gelip, inandırıcılık dahil her şeyi unutturması.


Kült film kabul edilebilir

‘Baskın’daki dövüşler ne çok stilize ne de aşırı gerçekçi bir havada. Evans, ikisinin ortasını tuttururken, mizahtan özellikle uzak duruyor. Filmle seyirci arasında mesafe olmasını istemiyor. Estetik dertleri bir yana bırakıp, ‘ucuz dövüş filmi’ estetiğinden taviz vermiyor. İşte bu nedenle türün meraklıları tarafından kült film olarak dahi kabul edilebilecek bir işe imza atıyor. Ama benim gibi biraz ironi ya da sağlam hikâye arıyorsanız, uzak durmanızı öneririm.


Haber: Mehmet Açar

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.