Binada yargıç var!

İngiliz yönetmen Pete Travis’in yönettiği yeni “Yargıç Dredd” kuşkusuz daha iyi bir film. Kuşbakışı çekilmiş şehir manzaralarından oluşan açılış sekansı itibarıyla sıkı bir bilimkurgu izlenimi vererek başlıyor. ABD’nin doğu sahillerinde Boston’dan Washington’a uzanan geniş bölgede, tek bir mega kente dönüşmüş, surlarla çevrili bu beton cehennem; o yumuşak, sıcak gün ışığının altında gerçekten etkiliyor insanı. Kamera gökdelenlerin içine girince, kat kat yukarı doğru uzanan duvarların içindeki “yoksul kenar mahalle”ler çıkıyor karşımıza. Filmin büyük bir bölümü de böyle bir gökdelenin içinde geçiyor. Yargıç Dredd (Karl Urban) ve medyum yeteneklerine sahip tecrübesiz partneri Anderson (Olivia Thirlby), Ma-Ma (Lena Headey) adlı acımasız bir mafya anası tarafından yönetilen binada kapana kısılıyor ve yüzlerce kişiye karşı ölüm kalım mücadelesi veriyorlar.

İlk 15 dakikadaki sanat yönetimi ve atmosferiyle verdiği umutları yok eden “Yargıç Dredd”in dezavantajı, hikâyesinin ve karakterler arasındaki ilişkilerin pek de ilginç gelişmiyor oluşu. Film, “usta-çırak ilişkisi”, “medyum polis” ya da “merhametsiz çete reisi” klişelerine de pek yeni bir şey getiremiyor.


Öykünün 2011 yapımı Gareth Evans imzalı, ‘Baskın’ (The Raid-Redemption) filmini hatırlatıyor olması da başka bir sorun. Oradaki yaratıcı dövüş koreografileri yerine burada bol miktarda, sıradan silahlı çatışma sahnesi kullanılıyor.

“Yargıç Dredd”in en ilgiye değer yanı, görüntü yönetmeni Anthony Dod Mantle’ın 3D formatına yenilik getiren çekim teknikleri. Dod Mantle, Ma-Ma klanının ürettiği ‘ağır çekim’ adlı uyuşturucunun insan zihninde yaptığı etkileri görselleştirmeyi deniyor bu sahnelerde.


Salonda kan damlaları…

Yüksek hızda, yüksek çözünürlükte özel tekniklerle çekilen bu sahnelerde sinema salonunun içinde bazen su zerrecikleri bazen kan damlaları uçuşuyor, 3D güçlü bir derinlik kazanıyor. Yine bu sahnelerde renkler keskinleşip parlaklaşıyor ve perdeye adeta bir ‘HD’ etkisi geliyor. Dod Mantle, 3D formatında pek kullanılmayan yakın ve makro planlarla sağlıyor bu derinliği. Seyri keyif veren bu sahnelerin inkâr edilemeyecek başarısına rağmen, “Yargıç Dredd” zihinlerde ne yazık ki sağlam bir film izlenimi bırakmıyor. Ama Paul Leonard- Morgan’ın müziği ve akıcı kurgusuyla çok rahat seyrediliyor, hiç sarkmadan sona ermesini de biliyor.


Haber: Mehmet Açar

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.