Wachowski Kardeşler ve TomTykwer’in birlikte yönettiği, DavidMitchell’in romanından uyarlanan “Bulut Atlası” (Cloud Atlas) 19’uncu yüzyıldan 21’inci yüzyılın ötesine uzanan 6 zulümve isyan öyküsünü paralel kurguyla, nefes nefese bir tempoda anlatıyor. Filmde Tom Hanks, Halle Berry ve HughGrant’in de bulunduğu kalabalık bir oyuncu kadrosu rol alıyor.


Birden çok öykünün paralel kurgu tekniğiyle iç içe anlatılması yeni bir şey değil. Hatta son yılların moda eğilimlerinden biri. “Bulut Atlas”ını bu filmlerden ayıran özellik, 6 farklı zaman kesitinde geçen 6 farklı öyküyü neredeyse tek bir öykü gibi, hızlı tempolu bir kurguyla sunması. Kurgu, “Bulut Atlası”nda sadece planları, sahneleri birbirine bağlamıyor. Öyküler arasındaki ortak noktaları, paralellikleri gösteriyor. 6 öyküyü birbirini takip eden tek ve büyük bir hikâye haline getiriyor.


Sabır ve dikkat isteyen bir film

Özellikle ilk 30 dakikada hikâyelere girmekkolay değil. Filmin tümü sabır ve dikkat istiyor. Aralarında yüzlerce yıl olan olaylar birbirlerine basit “kesme” (cut) dediğimiz teknikle bağlanıyor ve her şey neredeyse final temposuyla ilerliyor. Ne var ki, hikâyelere girip karakterleri tanıdıkça, geçmişle geleceğin silindiğini ve bir tür sinemasal şimdiki zamanın oluştuğunu fark ediyorsunuz. Böylelikle her şeyi “Tanrısal bir bakış açısı”yla görmeye başlıyorsunuz. Zaten asıl gaye, sizi zamanın dışına çıkarıp 1849’dan 2300’lere uzanan hikâyelere belirli bir mesafeden bakmanızı sağlamak. Hikâyeleri birbirine “zulüm ve isyan” teması bağlıyor.


Hükmedenlere ve güçlülere karşı kölelerin, ezilenlerin, muhaliflerin, mazlumların öykülerini izliyor; iktidarın ve zulmün farklı tezahürlerine şahit oluyoruz. Tüm öyküler bir şekilde isyanla sonuçlanıyor.


Mesaj kaygısı rahatsız edici

Seyirciyi eylemlerinin geçmiş ve gelecekle olan bağını düşünmeye çağıran “Bulut Atlası” tek bir insanın yaptığı iyiliğin dahi tarihin akış noktasında önemli olduğunu; hepimizin zaman ve mekândan bağımsız olarak birbirimize bağlı olduğumuzu vurguluyor. Filmin zayıf noktası bu mesajları açık ve öğretici bir tavırda vermesi. Bu mesajların çok derin ya da yeni olduğunu söylemek mümkün değil. Bir noktadan sonra filmin bu tepeden bakan, öğretici tavrı rahatsız edici olmaya, işin sinemasal yanını unutturmaya başlıyor. Tom Hanks gibi birkaç istisna hariç her hikâyede ezenleri, ezilenleri ve arada kalıp farklı tarafları tutanları aşağı yukarı aynı oyuncular canlandırıyor.


Hugo Weaving ile Hugh Grant genelde kötüleri, Halle Berry ile Jim Sturgess iyileri canlandırıyor. Bazı oyuncuları kadın ve erkek olarak, hatta farklı ırklarda izlemek mümkün. Çok zorlanan makyaj uzmanları bazı karakterleri karikatürize etmek zorunda kalıyorlar. Bu da filme zarar veriyor.


Yılın merakla beklenen filmi “Bulut Atlası”nın yerden yere vurulması da, abartılması da bana anlamlı gelmiyor. Beklentileri karşılamaktan uzak olabilir ama önyargılardan sıyrılıp baktığınızda bazı yeniliklere sahip, cesur bir film. Biraz hamaset yapsa da tehlikeli fikirler savunmuyor. Ayrıca sinema tarihinde 172 dakikayı bu kadar tempolu kullanan bir başka filme rastlamak zor.


Haber: Mehmet Açar

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.