“Olağan Şüpheliler”in yazarı Christopher McQuarrie, 2000’de “The Way of The Gun” ile başladığı yönetmenliği 12 yıl sonra Lee Child’ın romanından uyarladığı “Jack Reacher” ile sürdürüyor.


McQuarrie’nin yönetmen olarak en büyük başarısı ilk 30 dakika itibarıyla harika bir iş çıkartıp farklı ve orijinal bir öyküyle karşılaşacağınız hissini yaratması... Kurşun imal eden ellerin makro planları ve kuşbakışı otoban görüntülerinin paralel olarak kurgulanmasıyla açılan film, akılda kalıcı, sinir bozucu bir katliam sahnesiyle sürüyor. Hemen peşinden hızlı kurgu tekniğiyle hazırlanmış bir sekansta, bir dedektifin (David Oyelowo) delilleri takip ederek katili nasıl yakalayıp savcının (Richard Jenkins) önüne çıkarttığını seyrediyoruz. Bu sekansın sonunda kamera katilin yüzünü gösterdiğinde ise seyirciyi sıkı bir sürpriz bekliyor... Bu sürprizin hemen ardından eski ordu dedektifi, esrarengiz ve efsanevi Jack Reacher (Tom Cruise) dahil oluyor filme. Bu “karizmatik giriş”i görünce, Cruise’un neden bu filmin yapımcısı olduğunu daha iyi anlıyorsunuz.





Senaryo klişelerle ilerliyor…

Jack Reacher, zekâsı ve sezgileriyle karmaşık entrikayı çözerken, zanlının güzel avukatıyla (Rosamund Pike) flört etmeyi, kötü adamları duruma göre pataklamayı ya da öldürmeyi, nişancılık ve ileri sürücülük teknikleri dahil bütün maharetlerini sergilemeyi ihmal etmiyor. Ama senaryonun giderek su koyvermesine de engel olamıyor.


Tek sorun ilk bölümdeki etkinin yitirilmesi, inandırıcılığın zayıflaması ya da “Hadi silahsız yumruk yumruğa dövüşelim” gibi banal klişeler değil. Bunlar aksiyon filmlerinde göz ardı edebileceğimiz şeyler. Asıl sorun, artık süper kahramanların dahi zaaflar, kompleksler gibi psikolojik dertlerle uğraştıkları böyle bir devirde “mükemmel adam Jack Reacher” ın demodeliği. Reacher her haliyle, 70’lerin, 80’lerin kahramanlarını hatırlatıyor. Belki yapımcı Cruise’un aradığı şey tam da bu: Erkeklik değerlerini temsil eden, dürüst, ahlaklı eski usul bir kahraman.


Sylvester Stallone’nin “The Expendables” (Cehennem Melekleri) ile yakaladığı başarıyı düşünürseniz, bu kahraman tipinin günümüz sinemasında hâlâ iş yaptığını söyleyebiliriz.





Eski moda aksiyon sevenlere…

“Jack Reacher”, sonuna kadar sıkılmadan seyredilse de, açılışı dışında geride iz bırakmayacak bir film. Ama James Bond’daki değişimi sevmeyen, aksiyon filmlerine yapılan her tür “derinleştirme” müdahalesini sıkıcı bulanların olduğunu unutmayalım.


“Jack Reacher” eski moda erkek kahramanları ve aksiyonları özleyenler için kuşkusuz ideal bir seyirlik olabilir. Son olarak, aksiyon türüyle pek alakası olmayan ünlü Alman yönetmen Werner Herzog’un kötü adam Zec’i canlandırdığını da belirtelim.


Filmin notu: 6


Hazırlayan: Mehmet Açar

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.