Cem Yılmaz zaten filozof gibi adam olduğuna göre çok yakında daha da mutlu olacak bana kalırsa. Herkes bugünlerde Cem Yılmaz’la Ahu Yağtu’nun evliliğini konuşuyor ama ben size hem aile içinden bazı ipuçları vereyim, hem de gecikmiş bir intikamın bir kısmını alıp ruhumu rahatlatayım. Bu Cem Yılmaz var ya; adamla uğraşmak çok tehlikelidir aslında. Ne zaman bir şovunu izlemeye gitsem, nerede oturursam oturayım radar gibi gözleriyle tarar bulur bendenizi. Sonra başlar gırgırını geçmeye, üstelik malum, öyle de zeki ki; kızamazsınız. Eh, kader işte; şimdi sıra bize geldi, hakkında birkaç satır karalayalım. Cem’in müstakbel kayınvalidesiyle tanışma hikâyesini öğrenince bu dedikoduyu sizlerle paylaşmadan edemedim.


Müstakbel damatla tanışma

Efendim, Ahu’nun üvey annesi Jale Hanım, babası Neşet Bey’in ikinci eşi oluyor. Bir gün Jale Hanım’ın annesi hastalanıp hastaneye kaldırılıyor. Tabii Ahu da koşup geliyor oraya. Neşet Bey daha ortalarda yok. Herkes telaş içinde koşuştururken Ahu, Jale Hanım’a “Ben Cem’e bir telefon edeyim de gelsin, çok tanıdığı vardır, yardımcı olur” deyince o ana kadar hiçbir şeyden haberi olmayan Jale Hanım soruyor “Cem de kim?” diye. Aldığı cevap kadıncağızı şaşkına çeviriyor: “Cem Yılmaz...” “Ne alakası var Cem Yılmaz’ın şimdi” diye sorunca Ahu kız biraz kızararak “Benim arkadaşım da” diyor, ama yanaklarının hafif pembeleşmesi de kaçmıyor Jale Hanım’ın gözünden. Çok geçmeden Cem geliyor, sempatik tavırlarıyla ortalığı kırıp geçiriyor ve bütün sorunları çarçabuk hallediyor. Bu arada Neşet Bey de yetişiyor sonunda hastaneye ama Jale Hanım’ın suratı beş karış, geçmemiş hâlâ kocasına kızgınlığı. Görev yine Cem’e düşüyor. Jale Hanım’a; “Mutlaka çok önemli bir işi vardır Neşet Bey’in, yoksa geç kalır mı?” mealindeki klasik mazeretleri öyle komik bir şekilde söylüyor ki, herkes gülmeye başlıyor, dargınlar barışıyor. Jale Hanım artık bunların flört ettiğini öğrendi ya, “Sana malzeme çıktı” diyor Cem’e; “Sahnede anlatırsın artık, ‘Kayınvalideyle kayınpederi nasıl barıştırdık, yok kayınvalide şöyle, yok kayınpeder böyle, diye...” Sonra Ahu’yla göz göze gelince kırdığı potu anlıyor. Daha evliliğin lafı bile konuşulmamış Cem’le Ahu arasında. Önce utanıyor, kızarıyor, sonra sinirden gülmeye başlıyor.


Yazı: İzzet Çapa


‘Karım kraliçem olacak’

Tanışma faslı sırasında bir ara Jale Hanım’ın sigarası bitmiş. Cem hemen kendi sigaralarını çaktırmadan onun sigara paketine koyunca bir kez daha kazanmış müstakbel kayınvalidesinin kalbini. Bir de o kadar insan varken kantine gidip kendi elleriyle çay alıp getirmez mi Cem! Bu arada Jale Hanım yanındaki bir arkadaşına “Damadım olur ya da olmaz orasını bilmem. Ama ben bu çocuğu çok sevdim, adam gibi adam. Boğa burcu olduğundan olsa gerek” demiş. Meğer Jale Hanımda Boğa burcuymuş. Ayrıca Cem kadere çok inanan biri. “Benden hamile kalıp çocuğumu doğuracak kadın önce karım, sonra kraliçem olacak” diye düşünürmüş. “Peki sen bunları nereden duydun?” diyeceksiniz şimdi. Öyle bir yerden duydum ki söyleyince siz de şaşıracaksınız. Geçen gün Ankara’dan dönüyorum, havaalanında valizleri beklerken yanımda bir kadın telefonda konuşuyor. Öyle başkalarını dinleme âdetim yoktur ama Cem’in ismini duyunca diktim kulakları tabii. Yanımdaki hanımefendi meğer o hastanenin hemşirelerinden biri değil miymiş? İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirse, haberi yakalayacak gazetecinin ayağına da hemşire gelirmiş. Ama yine de tedbirli davranmakta yarar var, böyle dedikodulara pek güven olmaz, günahı anlatanların boynuna. Telefondaki kadıncağız da kulak kabartarak öğrenmiş bu anlattıklarını, ben de ona kulak kabarttım. Sizin anlayacağınız kulaktan kulağa oynadık biraz ama kulaktan dolma elçiye de zeval olmaz.


Bu gece Ahu’yu istemeye gidiyor

Öyle ya da böyle, Cem’le Ahu 03.03 tarihinde, sade bir nikâhla ya İstanbul’da ya da Roma’da evlenmeyi düşünüyor. Eğer düğün Roma’da olursa Cem İtalya’ya çağırdığı bütün arkadaşlarının masraflarını cepten ödeyecek. Haa bu arada “Cem kızı ne zaman istemeye gidecek?” diye merak ettinizse, o gece, bu gece işte. Müstakbel damat, bu gece Ahu’nun baba evine gidip “Allahın izniyle, peygamberin kavliyle” diye başlayacakmış söze... Bu müstesna gece için özellikle de yaprak sarma istemiş. Ve böylece gökten üç elma düşmüş; biri haberi getirenin (kulağı delik hemşirenin), biri yazanın (kulağı daha delik olan bendenizin), biri de bu mutluluğu yaşayan çiftin başına! Son bir dilek de benden: Adamın biri demiş ki “Karımla 20 sene çok mutluyduk, sonra tanıştık.” Dilerim Cem’le Ahu nice 20 seneler hiç ‘tanışmazlar’, her geçen gün birbirlerini yeniden keşfedip tekrar tekrar âşık olurlar. Senelerce sen bizi güldürdün Allah da seni güldürsün! İzzet ne kadar klişe bir deyişle yazıyı noktaladı diyen çıkarsa onlara da bir çift sözüm var: “Lafı içten söyleyince klişe olsa ne yazar.”

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.