Son yıllarda en popüler yerlerin başında nereler var dendiğinde aklıma ilk olarak İstinye Park’ın içinde bulunan ‘pazar’ geliyor. Eskiden mahallemizde bulunan esnafı bir araya getirip bambaşka bir konsept oluşturmuşlar. Balıkçısı, kebapçısı, kasabı, manavı, şekercisi, pastanesi, yöresel ürünleri, ev yemekleri, baharatçısı, kahvaltı ürünleri... Aklınıza ne geliyorsa işin üstatlarını bir araya getirip muhteşem bir karma yapmışlar. Ziyaretçiler, isterlerse günün her saati Balık Ev’den, Günaydın Kasap’tan balık ve et alışverişi de yapıp eve götürebiliyorlar. Geleneksel bir hava yaşatan, aynı zamanda çok modern bir yüze sahip olan pazarın esnafıyla bir araya geldik. Pazarın nasıl kurulduğunu, fikrin kimden çıktığını, aralarındaki ilişkileri, günde kaç kişinin ziyaret ettiğini, en çok hangi ürünlerin tüketildiğini, kısacası her şeyi konuştuk...





‘Uluslararası Gayrimenkul Federasyonu’ndan ödül aldık’



Tolga Engin - İstinye Park Genel Müdürü



İstinye Park, 2007 yılında 21 Eylül tarihinde açıldı. Ben de burada yaklaşık beş senedir görev yapıyorum. Burayı alışveriş merkezi anlamında belirli bir yere taşımaya ve kiracılarımızla beraber ticari anlamda bir başarı elde etmeye çalışıyoruz. İstinye Park’ı başarılı kılan iki tane ana alanımız var. Bir tanesi ‘Markalar Sokağı’ adını verdiğimiz yukarıdaki alan, bir tanesi de pazar yerimiz. İşin açıkçası Orjin Grup’un yatırımcı ortakları ve yöneticileri olan Zafer Kurşun ve Zafer Yıldırım bu fikre çok iknaydılar; ikinci ortak Doğuş Grubu da bu konuda ikna edildi. Bu iki alan bizi standart alışveriş merkezlerinden ayırıyor. Açıkçası pazar yeri konsepti stratejik bir karardı bizim için. Biliyorsunuz, o zamanlar pazar yeri konseptinde Türkiye’de herhangi bir yer yoktu. Bu fikir yatırımcı kanatta şu şekilde oluştu: Avrupa’da çeşitli mekânlarda yiyecek ürünleri satan, aynı zamanda bunları tattıran çeşitli konseptler var. Bir yiyeceği aldığınızda o yiyeceğin tadının nasıl olduğunu bilmek istersiniz değil mi? O fikirden hareket ederek satıcıyla alıcı arasındaki iletişimin güzelliğinden, alıcının tatmin duygusundan yola çıkarak bu tip bir fikir geliştirildi. En nihayetinde, bir alışveriş merkezi yaptığınızda bir alanını hipermarkete kiralamak, hem ziyaretçi sayısının yukarıya çekilmesi hem de kiralamayı yaptıktan sonra kafanızın rahat etmesi adına iyi bir karardı.





Yılda 16 milyon ziyaretçi!



Pazarımız, pazar yerinin dışındaki alanla beraber kapalı çarşı ve Mısır Çarşısı motifleri içeriyor. Pazar yerinin ikinci etabını hayata geçirirken orada bir-iki değişim yaptık. Bazı kiracılarımızı alışveriş merkezinin daha uygun konumlarına aldık ve böylece çeşitliliği daha da kuvvetlendirecek yeniliklere imza attık. Kiracılarımızın çoğuyla açılıştan beri beraberiz. Bildiğim kadarıyla hepsi zaten buradaki performanslarından, elde ettikleri satışlarından, yaptığımız aktivitelerinden çok memnunlar. İstinye Park’a ayda yaklaşık 1 milyon 300 bin ila 1 milyon 600 bin arası ziyaretçi geliyor. Rakam yaz aylarında 1 milyon 300 bin civarında oluyor. Kış aylarında ise 1 milyon 600 bine çıkıyor. 2011 yılındaki ziyaretçi sayımız 16 milyon 500 bin... Bu ziyaretçi sayısını şöyle yorumlayabilirsiniz: Hafta içi 35-40 bin civarı ziyaretçi gelir. Hafta sonunda ise bu sayı 60 binden 80 bine kadar çıkar. 80 bin zaten İstinye Park için üst limittir. İstinye Park’ta toplam 280 tane mağaza var. Dolayısıyla, buna bağlı olarak müşterilerin içeride geçirdiği ortalama süre uzundur. Bütün olarak düşündüğünüzde, alışveriş merkezinde her segmentte, her alana hitap eden üniteler vardır. Yaklaşık iki hafta önce, Uluslararası Gayrimenkul Federasyonu’nun perakende alanındaki ‘Mükemmeliyet Ödülü’nü aldık. Bu federasyonun organizasyonu, gayrimenkul alanında en takdir gören organizasyondur. Yaklaşık 63 senedir bu alanda kongreler yapıyorlar ve 11 senedir de mükemmeliyet ödülleri veriyorlar. O nedenle bu ödül bizim için büyük önem taşıyor.





‘Müşteri memnuniyetini yukarı taşıdık’



Cüneyt Asan - Günaydın Kasap / Steakhouse


Et ve Restoranlar Grubu kurucu ortaklarından biriyim. Bugün burada İstinye Park AVM’si içinde olmak, markamız adına, bizim için çok büyük önem teşkil ediyor. Avrupa’da bile emsali çok az olan bir AVM’nin içindeyiz. Bunun ticari olarak da bizlere ve markalarımıza inanılmaz getirisi var. Çünkü çok doğru seçimler yaparak, çok doğru markalardan oluşturulan bir alışveriş merkezi. Bizim kasap ve restoran olmak üzere iki konseptimiz var. İstinye Park AVM kurulmadan önce var olan bir markamız vardı. Ama buradaki konsept oluşunca ve ortaya çok farklı bir duruş çıkınca biz de yaptığımız kasap işini daha farklı bir boyuta taşımaya karar verdik. Bunun üzerine ‘hem pişirelim hem satalım’ konseptini oluşturduk. Oluşturduğumuz bu konseptte, markamızın gücü, kullandığımız etten geliyor. Kendi çiftliğimizde ürettiğimiz etin kalitesi belli olduğu için insanların gözünde zaten güvenilirliğimiz vardı. Onun için hiç sıkıntı çekmeden hem alışverişlerini yaptılar hem de bizim pişirdiğimiz etleri denemeye başladılar. Kısa sürede müşteri memnuniyetini yukarıya taşıdık. 3-5 masayla başlamış olduğumuz iş, bugün iyi bir sayıya ulaştı. Hafta içi 30 bin lira, hafta sonu 50 bin lira ciro yapan bir duruma geldik. Hafta içi 400- 500, hafta sonu 1000-1500 civarında kişi, dükkânımıza geliyor; alışveriş yapıyor, et, steak, biftek yiyor. Tamer Karadağlı, Sibel Can, Aykut Kocaman, Bülent Ersoy gibi birçok ünlü isim de var müşterilerimiz arasında. Lokum adını verdiğimiz et ve t-bone steak, en çok tercih edilenler arasında. Hesap ise kişi başı 70- 80 lira arasında değişiyor.




‘100 çeşit yemek sunuyoruz’



Fehmi Yaşar - Osmani Türk Mutfağı



Biz Osmaniye’yi, Tahsin Öztiryaki ve Gürhan Ozanoğlu’yla birlikte kurduk. İstinye Park’tan teklif Tahsin’e gelmişti. Tahsin’le daha evvel bir ortaklığımız olduğu için bana, “Ne yapalım orada?” diye sordu. Birlikte Osmanlı mutfağı üzerine bir şeyler yapmaya karar verdik. Amacımız iddialı bir iş çıkarmak, bunu da ekonomik segmentte sunmaktı. Ayrıca, kendi kültürümüzün yemeklerini daha geniş bir kitleye, orijinaline sadık kalarak bütün çeşitliliğiyle sunmak istedik. Rakam vermek gerekirse şimdiye kadar 2 bin civarında Türk yemeği yaptık. Farklı yörelerden günde ortalama 60 çeşit yemek sunuyoruz, bunun dışında zeytinyağlılar da var. Ayrıca mönümüzde kebap, mantı ve pideler de yer alıyor. Dolayısıyla günde 100 çeşit farklı yemek yapıyoruz. Hafta içi ortalama 600-800 ziyaretçimiz oluyor. Hafta sonu ise bu rakam 1000-1500 arasında seyrediyor. Kişi başı hesap 22- 30 TL arasında. Kadınlar genellikle zeytinyağlılara ve salatalara ilgi gösteriyor. Genç ve çalışan kesim daha çok pide ve mantı gibi yiyecekleri tercih ediyor, orta yaş grubu ise çoğunlukla et ürünlerini...




‘Beş masadan 55 masaya çıktık!’



Kemal Ünver - Polonez Şarküteri



Polonez Şarküteri’nin hissedarıyım. Buradaki şubemizin kuruluş hikâyesine gelince, bize teklif gelince bir tek, “200 metre kare alanda şarküteri olur mu?” diye tereddüt yaşadık. Başlarda, atıştırmalık tarzında hazırladığımız yiyecekleri 3-5 masalı bir yerde sunmayı düşündük ama açılır açılmaz fazlasıyla talep görmeye başladık. Şu anda 55 kişi oturma kapasitemiz var. Özellikle hafta sonu tamamen doluyor. Müşterilerimiz sabah kahvaltısında yedikleri zeytini, peyniri, et ürünlerini çıkarken de ev için satın alıyor. Hatta kargoyla İstanbul dışına da ürün gönderdiğimiz oluyor. Mesela bizde her zaman Anzer balı bulunuyor. Özellikle ithal peynirleri ne pahasına olursa olsun buluyoruz, buluşturuyoruz, getirtiyoruz. Dükkânımızda her gün taze mezeler yapılıyor. Üst katta meze için özel bir yerimiz var, burada iki usta her gün yeni mezeler yapıyor. En az 40 çeşit meze hazırlıyoruz. Bazen büyük grupların büyük siparişleri oluyor. Bir anlamda catering hizmeti de veriyoruz. Et ürünleri, peynir ve sandviç grubu ürünleri en fazla satılan ürünler arasında. Ayrıca; yaprak dolması, lahana dolması, arnavutciğeri, içliköfte, kadınbudu köfte en çok tüketilen yiyecekler... Burada yemek için kişi başı ödenen rakam yaklaşık 25-30 lira arasında değişiyor. Kahvaltı için ödenen hesap ise kişi başı 20-25 lira arasında...





‘Hafta içi bilinçli tüketici geliyor’



Murat Akkaya - Uzmanlar Manav


İstinye Park’la buluşmamız çok enteresan oldu. Biz tedarikçi ve paketleyiciydik. Perakendede başkalarının adına hizmet veriyorduk. Zincir marketlerle; Carefour, Makro, Migros gibi Türkiye’nin ulusal marketleriyle çalışıyorduk. İstinye Park bizim için büyük bir şans oldu. 2008’in sonlarına doğru GDO’lu ürünler konusu sıkça gündeme gelmeye başlamıştı. Bu bize çok katkı sağladı. Özellikle bilinçli müşteriye hizmet ettiğimiz için bizi doğrudan üretici yaptı. Ürünleri iyi tarım uygulamalarıyla üretmeye başladık. Tonajları fazla olduğu için kurumsal marketlerle bunun adımını attık. Her gün 160 çeşidin altına düşmemeye çalışıyoruz. 365 gün mutlaka bulundurduğumuz ürünler var; erik, kiraz, çilek gibi... Türkiye’nin her yerine sipariş gönderiyoruz. Bu ürünleri yurtdışından sezonu bittiğinde getiriyoruz. Kendim bizzat seyahatlere çıkıp İspanya’dan, Hollanda’dan getirtiyorum. Meyve olarak en çok çilek tüketiliyor. Portakal, elma, karpuz çok satılıyor. Koç Ailesi, Sabancı Ailesi; hepsine hizmet veriyoruz. Hafta içi günde ortalama 500, hafta sonu 800 ziyaretçimiz var. Ama hafta içi gelen 500 müşteri, hafta sonu gelen bin müşteriye bedel. Çünkü hafta içi daha bilinçli tüketici geliyor.





‘Su ürünleri mühendisimiz var’



Çetin Kırışgil - Balık Ev



2007’den beri İstinye Park’ta balıkçılık yapıyorum. Gıda sektörünün en riskli ve en zor kısmı balıkçılık. Bizden evvel 40- 50 balıkçının kabul etmediği bir konsept oluşturduk burada. Türkiye’de ilk defa bir alışveriş merkezi bünyesinde balık restoranı ve taze balık marketi konsepti oturttuk. Su ürünleri mühendisleriyle çalışıyoruz. Su ürünleri mühendisimiz, gelen misafirlere, özellikle de hamile kadınlara ve çocuklulara alışverişleri konusunda yardımcı oluyor. Bu da Türkiye’de ilk olan bir şey. Bu konsept Türkiye’de birçok büyük markette var ama Türkiye’nin hiçbir yerinde su ürünleri mühendisi yok. İşadamları, özellikle de Yeniköy bölgesindeki yalılarda oturan kesim, balık tüketimini bizden yapıyor. Haluk Dinçer dâhi aşağıda süpermarket olmasına rağmen her cumartesi gelir, balığını bizden alır. Bize güveniyorlar. Mevsimde hangi balık varsa daha çok o satılıyor. Şu anda ithalatını kendi yaptığımız balıkları satıyoruz. Devamlı ziyaretçilerimiz arasında Zafer Kurşun, İbrahim Kutluay, Demet Şener, Ferit Şahenk gibi isimler var. “4 kişilik bir aile 150 lira ödesin çıksın” mantığındayız. Kişi başı 30 lira hesapla çıksın diye mücadele ediyoruz. Bizde günde ortalama 700-800 kişi yemek yiyor, 100-150 kişi de balığı çiğ olarak alıp gidiyor.






Röportaj: Tayfun Topal

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.