Sevgililer Günü yaklaşıyor. Herkes romantik bir restoran bulma derdine düşmüş durumda. “Acil durumlarda camı kırınız” misali bazı restoranlara, sadece Sevgililer Günü, evlilik teklifi veya ilişkilerin önemli yıldönümlerinde gidilmeli gibi bir yaklaşım var. Sadece misafir geldiğinde kullanılabilen, evin en gösterişli ‘misafir odası’ gibi...


Havalı restoranlara gidip güzel tabakların fotoğraflarını Instagram üzerinden caka satmaya bayılsak da, henüz toplum olarak rafine restoran olayını hazmedemediğimiz kanısındayım. Karşı argümanı olanlar, bu restoranlarda gelen hesabın diğerlerine göre yüksekliğinden dem vurabilirler. Haklı olabilirler. Hesap belirli bir noktayı geçince, eli titremeyen çok az Türk zenginine şahit oldum. Yediği yemek ne kadar lezzetli olursa olsun, biraz önce kendisinin ve birlikte aynı sofrayı paylaştığı dostlarının aldığı keyif ne kadar üst noktada olursa olsun, hesap gelince yüzler kızarmaya başlar. Hatalı bir şey yapmışlar gibi keyifleri kaçar. Oysaki aynı insanlar yüz binlerce dolarlık araba alırken, bir saate veya çantaya on binlerce lira verirken bu şekilde hissetmezler. İşin sosyolojik boyutuna çok da girmek istemiyorum. Ancak iyi hissetmenin, kendini şımartmanın, yeni bir deneyim yaşamanın, boğazından geçen bir lokmadan haz duymanın ve tüm bunların karşılığında sunulan emek için para harcamanın yanlış olmadığını düşünüyorum.


‘Sevgililer Günü’ fikrini hiç sevmediğimi ve son derece suni bulduğumu da belirtmem lazım. Özel günler her daim olmalı. Mesela yıldönümleri, doğum günleri gibi... Ama başka birileri tarafından dikte edilmiş günler beni rahatsız ediyor. Bu bağlamda aşağıda sevdiğim romantik restoranları sıralarken, bunları sadece Sevgililer Günü için değil, kendinizi ve etrafınızdakileri şımartmak ne zaman paşa gönlünüzden geçerse diye yazıyorum. Hepimiz güzel şeyleri hak ediyoruz...





10 Karaköy: Şef İpek Mutlu’yu aşçılığa başladığı yıllardan tanıyorum. Mimolett’de birlikte çalışmıştık. Mutfağınıza giren bazı genç şefler vardır ve siz onların günün birinde en yükseklere geleceğini hissedersiniz. Sonrasında hazırladığı yemeklerde ve mönülerde, yol haritasının izlerini takip edersiniz. 10 Karaköy’ün o güzel ambiyansında da, sevgili İpek Şef’in lezzetleriyle kendinizi şımartmanızı tavsiye ederim.





Yeni Lokanta: Sevgili Civan Er, lezzet konusunda en güvendiğim şeflerin başında geliyor. Hiçbir abartıya kaçmadan, sizi sadece hazırladığı yemeklerin lezzeti ile vuruyor. Restoranın isminin “Yeni” olduğuna da bakmayın. Seneleri bildiklerinden şaşmayarak ve lezzetlerinden asla ödün vermeyerek devirdiler.





Galliard: Etiler semti maalesef özensiz restoranlarla dolu. Galliard aralarında bir yıldız gibi parıldıyor. Yemekler ve servis on numara. Misafirlerini baştan sona iyi hissettiren bir mekân. Pişman olmayacaksınız.



Alancha: Özen kelimesinin, restoranda vuku bulmuş hali. Sevgili Deniz Temel’in harika mönüsü, boğazınızdan geçen her bir lokmanın hikâyesi büyüleyici. Bir de ferah bir lokanta. Masalar üst üste değil. İyi hissetmek için ideal.



Toi: Şef lokantalarını seviyorum. Şefin yemeğe olan tutkusunun yansımaları olan restoranlarda yemek yemek ayrıcalık. Sevgili İsmet Saz’ın orkestra şefi gibi her daim başında olduğu Toi lezzet düşkünleri için tam bir mabet. Beef Wellington’u mutlaka deneyin.


Haber: Murat Bozok

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.