“Onlar bana her şeyden önce kendimi sevmeyi öğretti” dedi ve ekledi: “Herkes onlara kulak verip kendini sevmeli. Bir insan ancak kendini severse, çevresine sevgi dağıtabilir ve şiddeti sadece sevgi bitirebilir!”


2 hafta önce Konya'daydım. Hayatımda çok özel bir yeri olan Mevlana'yla Şems'in ocağında, onların göze görünmeyen ama insanın özünü sarıp sarmalayan kollarının arasında. Bana nasıl iyi geldiler anlatamam. 2 günlük büyülü bir macera yaşadım. Her anında aşka daldım, ruhumla gülümsemeyi hatırladım, enerjimi yükselttim ve kendi kendime “Başına ne gelirse gelsin, bu hayatın koridorlarında şevkle sema etmeyi sürdüreceksin” diye söz verdim. Çok dua ettim. Mevlana'la Şems'in ilk karşılaştıkları yani 2 uçsuz bucaksız denizin birleştiği yerde; Merec-El Bahreyn'de, herkesin kendisini tamamlayacak parçasıyla, öbür yarısıyla bir araya gelmesini diledim. Detayları aşktan harflerle kalbime kazılı bu yolculuk sizi de içinizde bir yolculuğa çıkarsın istedim ve Mevlana'nın 22'nci kuşaktan torunu olan sevgili Esin Çelebi'den, Pir'i ve Şems'i anlatmasını istedim. Kendisiyle başkan vekilliğini üstlendiği Uluslararası Mevlana Vakfı'nın, Mevlana'nın türbesinin hemen yanında bulunan Konya şubesinde bir araya geldik. Hiç ölmeyen ve hiç ayrılmayan 2 güzel insanı, 2 büyük alimi, 2 derin ruhu; onların diliyle yani aşkla yad ettik. Ne mutlu ki bana; bu söyleşi onların enerjileriyle yüklü... Ve tabii içim de... Darısı başınıza... İlk fırsatta Konya'ya doğru yol alın ve hem onlarla hem de kendi ruhunuzla sarmaş dolaş olmanın tadını çıkarın... Gitmişken Esin Çelebi'nin yanına da mutlaka uğrayın. Onun ışık saçan gözlerinden ve şifalı sözlerinden payınıza düşeni alın...







"Ruhlarımızı doyurmamız şart!"


Mevlana “Neyi arıyorsan sen O'sun”der. Bugünlerde pek çok insan kendini arıyor, kendi özüyle, içindeki tanrısal parçayla buluşmayı istiyor. Mevlana ve Şems de öğretileriyle insanlara bu kanalı açıyor. Savaşların, ayrımcılığın, şiddetin giderek arttığı günümüzde, sığınılacak liman gibi onlar... Ben, özellikle son yıllarda insanların onlara olan düşkünlüğünün ve ihtiyacının artmasını en çok buna bağlıyorum. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Biliyorsun; Hz. Mevlana da Şems-i Tebrizi de hayat şartlarının çok karışık olduğu bir dönemde dünyaya geldi. O dönemde, Allah'tan aldıkları bilgiyi birbirleriyle ve insanlarla paylaştılar. Onlar dünyaya özel olarak gelmiş, bizlere çok önemli mesajlar vermiş insanlar. O dönemde insanlığı nasıl aydınlattılarsa, bugün de aynı şeyi yapıyorlar. Günümüzde insanların çoğu maddi şeylerin peşine düşmüş durumda. Oysa insan hem maddi hem de manevi olandan meydana gelir. Bu dünyada sadece bedenimizle var olamayız, ruhumuzu unutmamalıyız. Çoğunluk daha fazla para ya da güç kazanma telaşında. Oysa ruhumuzu da doyurmalıyız. Sadece bedenimiz doyarsa ne kadar zengin olursak olalım mutlu olamayız, çünkü ruhumuz açtır. Ruhu da sadece maneviyat doyurabilir. Hz. Mevlana ve Şems-i Tebrizi, bize bunun yollarını öğretiyor. Öbür velilerle beraber, içine düştüğümüz kaostan nasıl kurtulabileceğimize dair mesajlar veriyorlar. Onların eserlerini okuyarak kendimize pay çıkarabilir, satır aralarında günümüzdeki sıkıntılı ortamdan kurtulmanın yolunu bulabiliriz.


Bu yolun anahtarı insanın içinde gizli aslında, öyle değil mi?

Kesinlikle öyle! Benim onların öğretilerinden kendi adıma çıkardığım en önemli ders şu: Her insan kendini sevmeli! Çoğumuz farkında değiliz ama aslında kendimizi sevmemiz için o kadar çok neden var ki. Bunları tek tek keşfettiğimizde, sevilmek için yaratıldığımızı anlarız. Sakın yanlış anlaşılmasın; egoya yenik düşmekten bahsetmiyorum. Sadece Allah'ın bize bizi sevdiği için hediye ettiği özelliklerimizin farkına varmalı ve onların hakkını vermeliyiz. Ancak kendimizi seversek, kendi kıymetimizi bilirsek; sevgiyi etrafımıza da yayabiliriz. Kendini seven insan hayata da sevgiyle bakar. Etrafına baktığında hata değil, güzellik arar. Hataların içindeki güzelliği de görür.


"Çekim güçleri çok büyük!"



Birbirlerine ne güzel aynalık etmişler öyle değil mi?Merec'el Bahreyn'de çok dua ettim kendi kalbimin aynasıyla buluşabilmek için... (Kahkahalar)

Şems-i Tebrizi çok büyük bir alim, baktığının ötesini görebilme yetisine sahip çok özel bir insan. Gençliğinde o özelliğini çok sevdiği babası bile anlayamamış. O da Allah'a, “Bana öyle bir can dostu ver ki bendekini ona aktarabileyim. Bunun için başımı ortaya koyarım” diye yalvarmış. Önce Şam'da karşılaşmışlar Hz. Mevlana'yla, sonra da Konya'da kavuşmuşlar. Çoğu zaman hiç konuşmadan anlaşmışlar çünkü bazen hisleri kelimelerle anlatmak imkansızdır. Kim kimin hocası belli değil onların hikayesinde. Şems-i Tebrizi Hz. Mevlana'da bilginin olduğu kanalı açmış. Şems'in dili daha ağır, onu anlamak daha zor. Hz. Mevlana kendisinden öğrendiklerini daha yalın bir dille başka insanlarla paylaşmış.


Hala da paylaşıyor... Dünyanın dört bir yanından insan, akın akın Konya'ya, onların huzuruna geliyor. Kimbilir ne çok mucizevi hikayeye tanık olmuşsunuzdur burada...

Çok hikaye var haklısın. Hatta bu hikayeleri bir kitapta toplamak istiyorum. Ben en çok dünyanın bir ucundan rüya görüp buraya gelenlerden etkileniyorum. “Rüyamda sakallı bir adam gördüm, birkaç gün sonra bir yerde resmine rastladım. Araştırdım, Mevlana'ymış. Beni Konya'ya çağırdı, ben de geldim” diyen o kadar çok insan var ki. İnanılmaz bir çekim gücüne sahip Hz. Mevlana ve Şems-i Tebrizi. Önce ateş olup insanların kalbine düşüyorlar, sonra insanlar akıllarıyla onların kim olduğunu araştırıyor, ateşle akıl birleşince de ortaya aşk çıkıyor. Buraya gelen bir daha geliyor. İnsanlar onlar ve Mevlevilik hakkında daha çok şey öğrenmek istiyor. Bu yüzden vakıf olarak bir okul açmak ve onları enerjisini, öğretilerini daha çok insanla daha derinine paylaşmak istiyoruz. Çünkü paylaştıkça güzellikler artıyor.


"Barışı anneler sağlayacak!"


Mevlana ve Şems, insana anda kalma duygusunu hatırlatıyor. Ne zaman onların yanına gelsem her zamankinden daha çok şükrederken buluyorum kendimi...

Evet; anda kalmamızı, andaki mutluluğun kıymetini anlamamızı sağlıyorlar. Anın şükrünü vermek şart! Bu noktada sevgili babamı rahmetle anmak istiyorum. Şükürle hamdın farkını ondan öğrendim. Bana hep, “Çok şükret. Şükür verdikleri için Allah'a teşekkür etmektir. Ama daha çok hamdet. Çünkü hamdın içinde hem teşekkür vardır hem de daha çok istemektir. 'Allah'ım sen bana daha da fazlasını verebilirsin' anlamına gelir” derdi.


Son olarak hazır içimiz de dışımız da Mevlana ve Şems'in enerjisiyle dopdoluyken, tüm insanlık için bir dilekte bulunmanızı istesem...

Kötüler nasıl örgütleniyorsa, iyiler de örgütlensin. Ben özellikle kadınlara, annelere seslenmek istiyorum. Daha güzel bir dünyaya sahip olmamız onların elinde! Çocuklarını maddiyata odaklı yetiştirmesinler, onlara maneviyatı da öğretsinler. O zaman dünyaya barışı gelecektir.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.