33 yıllık gazeteci Kenan, artık magazinden mümkün oldukça uzak yeni bir hayat kurmuş kendine. Bugün en pahalı şarabı ilk yudumda tanıyacak kadar gustosu olan bu adam, aslında İzmirli fakir bir ailnin dört çocuğundan en küçüğü. Ama ‘merak’ yaşamı boyunca onun yol arkadaşı olmuş. Öyle ki, daha orta okuldayken NASA’ya, Ay’a gitmek için Türkçe bir mektupla müracaat etmiş. Arkadaşları bu ‘deli ’ çocukla gırgır geçerken, NASA’dan gelen cevap karşısında sus pus olmuşlar. Tabii ki küçük Kenan, astronot olmak için ABD’ ye davet edilmemiş, ama teselli mükafatı olarak NASA’dan gönderilen kolyeyi uzun süre boynunda taşımış. Ve bir gün, yemeğe geç kaldığı için otoriter babasından yediği tokat, hayatını değitirmiş. O gece bavulunu toplayıp, beş parasız İstanbul’ un yolunu tutmuş. Üstelik henüz 17 yaşındayken...


O yaşta İzmirli bir ‘fırlama ’ ne yapar tek başına İstanbul’da?

İki gece Galata Köprüsü’nün altında yattım. Sonra bir tesadüf sonucu Nur Evleri ’ne geçtim.


Nur Evleri mi?

Evet. Koca Mustafa Paşa Sümbül Efendi Camii’ nin karşısındaki apartmanın altıncı katıydı. O ara Mimar Sinan’ı kazandım. Evden Fındıklı ’ya kadar her gün yürüyorum. Cebimde otobüs bileti alacak kadar bile para yoktu. Bir arkadaşla gizliden radyo aldık. Ortaya çıkınca kovdular bizi.



Neden kovuldun ki?

Işık Evleri ’nde radyo yasak da ondan. Neyse okulu dondurup tekrar İzmir’ e döndüm.


‘Gece bekçisiydim’

Fazla kalmamıştır senin gibi bir çocuk İzmir’ de...

Kalmadı. Bir yıl sonra babamla helalleştim, döndüm. Okula yeniden girdim sonra Şişli ’deki Yeni Asır’ ın bürosuna gittim. “Gece bekçiliği yaparım, temizlik yaparım, her şeyi yaparım” dedim. Gece bekçisi olarak işe girdim.



Gündüz de okula gidiyorsun.

Akşam da gelip ortalığı temizleyip, bekçilik yapıyorum. Bu arada teleks yazmayı, fotğraf banyosunu öğrendim. Orada bir polis muhabiri vardı. Bir gece “Ben eve gidiyorum, telsizi dinle, haber çıkarsa bana haber ver” dedi. İşte o an şans kapıyı çalmıştı. Hiç unutmuyorum. Galata Köprüsü ’nde Erdoğdu Ailesi denize düşmüştü, gittim o resimleri ben çektim, şefimiz Kenan Sönmez’ e götürdüm. Çocuğa da haber vermedim. Onun işine son verdiler, beni gece muhabiri olarak işe aldılar.


Hayat böyledir işte...

Kolay olmadı. Polis muhabirliğine başladım, okuldan ayrıldım. Cinayetlere hep polislerden önce giderdim. Kandan etkilenmem, cesetlerin üzerindeki ziynet eşyalarını çıkarıp poşetlere koyar , polislere ben verirdim. Sonra maçlara gitmeye başladım. Magazinde çektim.


O zaman nasıldı magazin âlemi?

Şimdiki gibi değildi. Otel muhabirliği vardı. The Marmara, Sheraton’ın tepesindeki Sultan 2000 Disco, bir de gazinolar arasında mekik dokurduk. Zeki Müren’ i çekerdik, paparazzi işleri yoktu.


Sabah kurulunca oraya geçtin...

Orada da Zafer Mutlu bana “Dalını seç” dedi. Ben de magazini seçtim.


O zamanla bugünü kıyaslarsan?

Hiçbir şey yaratılmıyor şu anda. Düşünsene bir tane magazin dergisi çıktımı, Şamdan’ dan, Âlem’den sonra?


Her ikisinin de mimarlarındansın...

Şamdan’ın isim hakkı benim. Dinç Bey’e (Bilgin) “Derginin adını Şamdan koyalım” dediğimde “Ulan gece kulübü o, Şamdan diye dergi mi olur” diye gülmüştü. Ama son gülen ben oldum.


Futbolda, politikada, reytingde şike, magazinde şike var mı?

Var tabii. Hepimiz yaptık, En son örnekten söz edelim; Cengiz Semercioğlu, Kıvanç Tatlıtuğ arkadaşı olduğu için senin röportajına pislik attı. O röportajdakiler daha önce yazılan şeyler olsa da hiç bu kadar etki yapmamıştı. Cengiz de Kıvanç’ı korumak adına bir nevi şike yaptı.


Sosyeteye gelelim! Sosyete tarifin ne?

Türkiye’de sosyete olduğuna inanmıyorum. Fazla parası olan, zengin yaşadığını sanan, marka kullanan insanlara “Sosyete ” denilir oldu. Kısaca “Parası olan elitler” diyorsun...


En iyi yaşayanlar bizleriz, yani benim (Gülüyor). Paran olabi lir ama adam gibi yaşayamazsın. Çok örnek var böy le. Hadi şimdi isim vermeyeyim...


Niye isim vermiyorsun?

Parasının hakkını vermeyenler... Belli zaten onları piyasa biliyor.


‘Çok ünlüyle birlikte oldum’




Zamanında zamparamıydı Erçetingöz?

Zampara değil çapkındım.


Çok beraberliğin oldu mu peki?

Oldu. Olmaması anormal.


Buna, “Bir sürü ünlü yatak odandan geçti ” diyebilir miyiz? “Sorma” diyorsan benim de sormamam anormal

(Gülüyor) Herhalde geçmiştir yani. Geçmemesi mümkün mü?


Yani rejisörün yatak odasının yerini magazincilerin yatak odası mı almıştı?

Sadece magazincilerin değil, bazı genel yayın yönetmenlerini ve televizyoncuları da sayabilirsin.


Plak şirketinin sahibi de sanatçısıyla olur mesela.

Yayın yönetmenim bir gün beni çağırıp bunu açık açık söylemişti; “En güzel kadınlarla sen beraber oluyorsun, nedir bu havan?” diye. Kıskanırlardı. Hatta belki de Sabah’tan çıkarılmış olmam...


‘Sezen'i yazdım kovuldum’




Çıkarılmanda bu bir etken miydi?

Bunlarda etkendi. Kıskançlık, hırs, çekeme mezlik. Sabah’ ın içinde bir imparatorluk kurmuştum. Koyunu bir kişi de kurban edebilir ama beni, bir danayı kurban eder gibi 5-6 kişi kurban etti.


Ama sen masumdun!

Masumdum. Tek suçum işimi başarıyla yapmaktı. Onların istediği, suya sabuna dokunmadan yaşayacaksın. Ben bunu yapmadım. Bir gün Sezen Aksu hakkında bazı gerçekleri yazmıştım. O da Sezen’le Göcek’te, teknede kahvaltı ediyormuş, onun yanından beni arayıp “Kenan ’cığım böyle şeyler niye yazıyorsun, bir daha yazma sakın” dedi ve..


‘Kerem, söz verdi ama yine Nazan’ın evine gitti’

Varmı eski yıllardan başka ‘yakalama ’ vakaları?

Mesela Kerem Alışık...


Sibel Turnagöl’le evliyken yakalayıp resimlerini çektik. Ona da geri verdim fotoğrafları.


Ama bu olay Âlem’de patladı sonra.

Şöyle oldu. Yuvası yıkılmasın diye fotoğrafları verdim. Ama “Bir şartla veriyorum, evine gideceksin, bir daha Nazan’ ı görmeyeceksin” dedim. Kerem elimi öptü. Hemen çocukları çağırdım, “Bu gece Nazan Şoray’ ın evine gidin Kerem orada olacak” dedim.


Medyum gibisin...

Yaşam analistiyim sadece. Nitekim Kerem Nazan’a gitti, o zaman ben de Âlem’ e kapak yaptım. Ben insanlığımı yaptım, ama o kullanamadı.


‘Kaya'nın suçüstü fotğraflarını çekmiştik’

Sen şike yaptın mı?

Tabii. Ben de Kaya Çilingiroğlu için yaptım yıllar önce. Hülya’yla evliyken, onu aldattığını biliyordum. Hatta fotoğraflarını çektirmiştim suçüstü.


Yayınlamadın mı?

Hayır. Ortada bir yuva vardı. O yuvayı yıkmamak için buluştuk Kaya’yla. Filmlerini verdim. Şoke olmuştu.


‘Dua etsinler Özerman, elindeki fotoğrafları yayınlamadı’

Erkan Özerman’ ın Kıvanç hakkındaki o açıklamaları hata mıydı?

Neden olsun! Aralarında karı-koca ilişkisi mi var ki?


Pardon?

Bir ticari ilişki kurmuşlar; Erkan, Kıvanç’ ı keşfetmiş, mesela bir odunu alırsın defter şekline getirirsin...


Kıvanç’ a “Odun” mu diyorsun?

Sadece benzetme yapıyorum, hiç bu âlemi bilmeyen, köyden gelen bir çocuk. Erkan bunu almış, mukavele de yapmış. Sonra Kıvanç ünlü olunca sıyrılmış işin içinden. Kıvanç gündemde, diğeri bu dünyadan elini ayağını çekti diye ‘vurun kahpeye ’ yapıyorlar. Dua etsinler, elindeki fotoğrafları yayınlamadı.


Var mıdır ki elinde?

Vardır mutlaka. Sadece Kıvanç’ ın değil herkesin olabilir. Arz talep meselesi bu. “Aa, ne ayıp bunları açıklamak, yayınlamak” demek asıl ayıp bence. Magazine bu gözle baksınlar.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.