Eğer Delphine Delettrez’i müzik dünyasının çarpıcı isimleri aracılığıyla tanımlayacak olsaydık; Beethoven ile Metallica arasında bir yerde durduğunu söyleyebilirdik. Henüz bebekten moda ile yoğrulan, 19’unda anne, 20’sinde moda ikonu kimliği kazanan; Fendi, Louis Vuitton ve Valentino’nun ilham perisi olarak nitelendirilen 23 yaşındaki Delettrez; belki de dünyanın en avantgarde takı tasarımcılarından biri… Tüm bunlar size Roma’nın en köklü ailelerinden olan Fendi’lerden geldiğini unutturabilir! Büyükannesi Anna 60’lı yıllarda modaevini dünya standartlarına yükselten beş kardeşten biriydi, annesi ise yine aynı yıllarda efsanevi it bag Baget’i yaratak bir fenomen yaratmıştı. Amcası, Karl Lagerfield’in yanında büyüdü. Tiyatro ve moda arasında yaşadığı kısa bir duraklamanın ardından, özgürlüğünü bahane ederek tiyatrodaki solo kariyerine devam etmeye karar verdi. Hatta; “Büyük modaevlerinde kararlar tasarımcılara bağlı olmadığı için ben de özgür olmak istiyorum” diyordu. Ürkütücü öğeleri hoş bir dokunuş ile sevimli yaratıklara dönüştüren tanıdık Tim Burton estetiği şimdi aile mirasıyla zenginleşiyor. Çünkü Delphine’in genlerinde var bu… Dahası; bir asırdır Fendi Ailesi’nin evinde ve ofisinde kontrol kadınların elinde! Piyasaya yeni çıkan üçüncü koleksiyonunda ataları gibi güçlü kadınlardan esinlenmiş Delphine Delettrez. Geçmişle farklı olarak burada karanlık bir ilham söz konusu dahi değil. Ancak ironi de yerli yerinde! Paris’teki yeni dairesinde Marie Claire dergisinin bir araya geldiği tasarımcı hayatına dair çarpıcı ayrıntıları da anlattı.


Paris’te bir ev satın aldınız. Nasıl gerçekleşti bu?


İş nedeniyle sık sık gelip gidiyordum. Bu seyahatlerde kızımı da yanıma alabilmem için ufak bir daireye ihtiyacım vardı. Yeni butiğimi de burada açmak istiyorum ancak uygun bir mekân bulmak hiç de kolay değil. Ne zaman gelsem hemen sokaklara atıyorum kendimi. Parisliler beni eğlendiriyorlar. Kimi zaman nezaketsiz davranabiliyorlar ama bununla oynamak da hoşuma gidiyor. Örneğin bugün havaalanında bir Fransız genç kızla tartıştım. Gerektiğinde ben de biraz Parisli olabiliyorum!


Evinizi siz mi dekore ettiniz?


Evet… Bütün geleneksel öğeleri -hatta yamuk zemin- koruyarak beyaz ve fildişi


ve Fontana Arte’nin bir lambasını yerleştirdim.Daire St. Germain’in sakin bir kşesinde ve mikroskopik. Bir müzisyen meydandaki -neredeyse evin içine girenağacın altında bütün gün boyu gitar çalıyor.


Sizin gibi stil sahibi genç kadınları mümkün olduğunca çevresinde tutmaya çalışan Valentino’nun haute couture defilesi için buradasınız. Neden?


Moda değişiyor... Yakın zamana kadar haute couture kitlesi belli bir yaş grubundaki kadınlardan oluşuyordu. Değişim yakın geçişte başladı. Modaevleri yeni kitleler hedefl iyor. Bir genç kız yeni Valentino çantasını bir kadına oranla çok daha heyecanla taşıyabilir. Onu Topshop’dan


satın aldığı takılarla kombinleyecek ve saını taramayacak! Bundan karlı ıkan ise tasarımcılar.


Günlük hayatınızda nasıl giyiniyorsunuz?


Daha çok vintage giyiniyorum. Paris ve Roma’nın bitpazarlarında saatlerimi harcayabilirim.


Bu sezon Louis Vuitton ve Haider Ackermann’ın elbiselerini çok beğendim. Annemden dolayı da Fendi’nin birçok vintage aksesuarını da kullanıyorum.


Blogger’lar internette stiliniz hakkında sayısız yorum yapıyorlar. Hiç okuyor musunuz yazılanları?


Özellikle mesleğimle ilgili olanları okuyorum ama itiraf etmeliyim ki, kimi büyük partilerden sonra giydiklerim hakkında ne yazacaklarını da bir hayli merak ettiğim de oluyor.


Her üyesinin yaratıcı olduğu bir ailede büyüdünüz. Size nasıl ve ne yönde destek verdiler?


Yaratıcı doğduğuma inanıyorum. Ailem de beni tamamladı. Öğlenleri okuldan çıktıktan sonra annemin ofisine ders çalışmaya giderdim. Modaya çocukluğumdan bu yana aşinayım. Ancak kendi yolumu seçmem için de beni özgür bıraktılar. İş ailemizde bir hayat tarzı. Yemeklerde dahi iş hakkında konuşuruz ya da tartışırız.


İlk tasarımınızı hatırlıyor musunuz?

Kendim için tasarladığım bir kolyeydi. İnciye benzeyen el işi, renkli kurukafalarla oluşturmuştum onu. 2006 yılıydı ve bu kadar kısa zamanda hobimin mesleğime dönüşeceğini tahmin edemezdim.


O günlerde her şeyi bir tür oyun gibi görüyordum. Doğduğunuz zaman Karl Lagerfi eld ileride kullanmanız için ailenize, şu an modaevinizin içinde yer alan; çevresindeki beş yıldızın aile köklerini sembolize ettiği bir yarım ay logosu hediye etmiş.


Lagerfi eld gibi bir efsaneyi bu kadar yakından tanımak nasıl bir duygu?


Küçükken ona ‘Karl Amca’ derdim. 16 yaşımda da yazları yanında staj yapmak için Chanel’e gidip gelmeye başladım. Ancak orada aramızdaki yakınlık kesintiye uğradı çünkü kendisini patron olarak


tanımam gerekiyordu. Artık olgunlaştım ve dışarıdan baktığımda yeteneğine gerçekten büyük bir saygı duyuyorum. İlk koleksiyonumu görmeye geldiğinde şöyle bir yorum yaptı; “Şimdi bu yaptıklarınıbir hobi olarak değil de sanatın olarak kanıtlamalısın.”


Ne demek istiyordu sizce?


Ofisim; prototiplerle, eski takýlarla, planlarla, malzemelerle, saða sola saçýlmýþ dergilerle dolu bir tezgâh gibidir. Programsýz ve saatsiz bir kargaþa. Sanýrým özgür ruhumu biraz disiplinle süslemem gerektiğini ima etmişti. İşletmenin küçük olması hoşuma gidiyor. Özgür olmak istiyorum, eğer ofiste yapmam gereken acil bir iş yoksa kızımla evde olmayı tercih ediyorum.


Yeni bir koleksiyon nasıl ortaya çıkıyor?


Bir fikirden, bir seyahat, bir kitap ya da bir elbiseden. Örneğin son koleksiyonumun temeli evdeki gardıropta bulduğum eski bir dadı üniformasına dayanıyor. Simsiyah ve işlemeli yakası olan bir üniformaydı. Bir dönem özümsemek için sürekli onu giydim! Kimi unsurlarını aldım ve takılara dönüştürdüm. Kadınsı bir dinamizm yarattım. Erkek gibi giyinen kadınlar! Sadece Virginia Woolf tarzı uniseks sertlik ironi içerir.


Koleksiyonunuz öncekilere oranla daha aydınlık. Bu değişimin nedeni nedir?


Çabuk sıkılıyorum ve zevklerim hızla değişiyor. Bu kez kendimi daha minimal hissettim. Ancak koleksiyonlarımın iddia edildiği şekliyle ‘karanlık’ olduklarını da söyleyemem. Belki ‘ironik’ dememiz daha doğru olur. Kurukafalarım komik, hatta çocuksu. Tim Burton’dan ilham aldım!


Mesleleğinizi değiştirir miydiniz?


Eğer işime olan tutkum biterse, tabii... Takı tasarlamaya başlamadan önce Tiyatro okuyordum. Hamile kaldığımm için 19 yaşındanda eğitimimi býrakmak zorunda kaldım. Ancak sahne aşkı hep içimde bir yerlerde kol geziyor. Özellikle kostümer…Eğer bir gün meslek değiştireceksem kesinlikle kostüm tasarımcısı olurum.


19 yaşında anne olmak cesaret gerektiriyor mu?


Bir an bile tereddüt etmedim. Kadere inanıyorum. Âşıktım ve daha en başından beri onu doğurmak istedim. İşim ve kızım beraber doğdular. Çocuk insanın gücünü çalmıyor, hatta tam tersi gücüne güç katıyor.


Hamile kaldığınızda anneniz nasıl karşıladı?


O benden daha büyük bir şok yaşadı. Çocuğu doğurmak istediğimi söylediğimde ise rahatladı adeta. Yine de kızımın ona ‘anneanne’ diye çağırmasını yasakladı.


Anneniz size hiç akıl danışır ya da tavsiye alır mı?


Daima! Sık sık atölyesine çağırıyor ve karşıma beş tane çanta koyup soruyor; ‘Hangisini satın alırdın?’ Aslında ben bu teste fazla inanıyorum. Tam kadro herkes nefesini tutmuş hangisini seçeceğimi bekliyor. Geriliyorum… Ancak annemle aynı zevklere sahip olmamız işimizi kolaylaştırıyor.


Fendi için çalışır mıydınız?


Belki... Bunu henüz benden istemiş değiller.


Anaerkil bir aileye sahipsiniz. Erkekler güçlü kadınlardan korkuyorlar mı sizce?


Evet! Erkekler her zaman fethedilmesi kolay kadınları isterler. Bu doğalarında var. Güçlü ve birbirine sıkı sıkıya bağlı olan ailemden biriyle evlenen bir erkek aslında hepimizle evlenmiş olur... Bu korkunç bir şey olsa gerek, değil mi?

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.