Vay be! Ağzımdan bu sözlerin dökülmesine ramak kalmıştı. Charlize Theron karşımdaydı ve 36 yaşında, bir kız çocuğu kadar enerjik, inanılmaz bir güzelliği vardı. Hem de öyle çıtkırıldım bir güzellik değil bu. Röportaj için salona girdiğinde herkesin ona bakmasının nedeni Charlize Theron olması da değil, kocaman bir gülümsemeyle yürüyor olmasıydı. Çok doğal ve çok gerçek. Hani öyle ulaşılmaz bir yıldız gibi değil de sabaha kadar dans edip sonra mükellef bir kahvaltı masasına şiş gözlerle oturup gece hakkında konuşmak isteyeceğin cinsten bir kadın. Londra’ya 2 saatlik mesafede Arundel Şatosu’nda yaptığımız röportajın bir noktasında Theron öyle heyecanlı konuşuyordu ki kendimi dinlemeye fena kaptırmışım, sözü bitince soru sormayı unuttum. “Eee, ben gideyim mi artık” diyerek kahkaha atacak kadar da sivri dilli. Çok istedim arkadaşım olmasını. Röportaj bittikten sonra onun için yanımda götürdüğüm hediyeyi uzattım: Verda Çakan tasarımı kolye, bileklik ve yüzük. “Dev bir pırlanta değil ama beğeneceğinizi umuyorum” dedim. (Röportajı okuyunca neden böyle söylediğimi anlayacaksınız.) “Ah, o zaman kabul etmiyorum” diyerek sarıldı. İşte sonrası...



Filmi izlerken kendinizi yaşlı görmek nasıl hissettirdi?


Filmi izlerken etkilenmedim ama o makyajı bana ilk yaptıkları zaman donakaldım. Lateks kullanılarak yapılan bir makyaj, prostetik deniyor. Saatlerce oturdum ve çok tatlı 2 adam makyaj için uğraştı. Biri yüzümün sağını çekip “Şuranın daha aşağıda olması lazım, burası daha çok kırışmalı” falan diyordu. Bittiğinde ayna verdiler ve “Bu şekilde mi görüneceğim” diye çığlık attım! Hemen fotoğraf çekip anneme yolladım. Annemden gelen cevap: “Artık geceleri partileri, eğlenceyi bırakmalısın.” O ilk şaşkınlık geçtikten sonra rahatladım, bunun sadece çekimin parçası olduğunu kabullendim. Fakat o lateks makyaj öyle ilginç bir şey ki, yüzünde acayip bir ağırlık var ve o makyajla mimik yapmak için bütün yüz kaslarını çalıştırman lâzım. Bir saat kadar Rupert ile mimik çalıştık. Bağırdım çağırdım, kızma, kahkaha atma, şaşırma ifadeleri takındım. Yüzüme alışmaya çalıştım. Sonunda yapabildiğimi düşündüm, sahneyi çektik ve izlediğimde gördümki ben mimik yaptığımı zannediyormuşum ama yüzümde hiç hareket yokmuş! Korkunç bir şeydi. Yani eğer botoks yaptırmayı düşünüyorsan hemen vazgeç. Yaptıran kızlara da bol şans diliyorum!





Monster (Canavar) filminde de farklı bir makyaj tekniği kullanılmıştı yüzünüze ve bambaşka bir insan olmuştunuz...


Evet, orada çok farklıydım. Kullanılan makyaj tekniği prostetik değildi, yüzümü kullanmam daha kolaydı. O filmde canlandırdığım Eileen karakterinin neden öyle göründüğünü anlayabiliyorum. Aslında gençken çok güzelmiş. Gerçek fotoğraflarını gördüm ve inanılmaz güzel. Öyle bir hayat yaşayıp o şekilde görünmek zorunda kalmak çok üzücü.





Daha yaşlı aktrislerin gençliklerini oynama şansları yok ama siz hem bu yaşınızı hem de gelecek yaşlarınızı canlandırdınız. Memnun musunuz?


Kaç yaşında olduğumu biliyorsun değil mi? Yani “daha yaşlı aktrisler” diyorsun ya... İstersen sonraki soruya geçelim! Bu soruyu cevaplamak çok zor çünkü sadece 30’lu yaşlardayım ve olağanüstü karakterleri canlandırma şansım oldu. Diğer yandan kendimi yolun başında gibi hissediyorum. Bu soruyu 10 ya da 20 yıl sonra yeniden sor, o zaman daha iyi bir cevap verebilirim! Şaka yapıyorum tabii ki. 20’li yaşlarımdaki fotoğraflarımı gördün mü hiç? Google’da o fotoğrafları bulmalısın. O kadar kocaman yanaklarım vardı ki ağzımda iki tane bebek kafası varmış gibi görünüyordu. Allah’a şükür o yanaklar yaşım ilerledikçe gitti. O yüzden 20’lerime dönmek istemem. İleride de 30’larım için böyle söyleyeceğimi umuyorum.





Sizin hayvan hakları konusunda sıkı bir aktivist olduğunuzu biliyorum. Bir kuşu çiğ çiğ yediğiniz bir sahne olmadı mı?


O kuşları ilk gördüğümde yemeyi kabul etmedim. “Eğer bunlar gerçekse şu anda buradan gidiyorum” dedim. Ama o sahnede asıl yediğim ne biliyor musun? Vişne! Tadı da şahaneydi.





Canlandırdığınız karakter yaşlanmaktan çok korkuyor, güzellik hakkında obsesif. Bu filmin kadınlar üzerinde yaşlılık hakkında kötü bir fikir vermesinden endişelenmediniz mi?


Filmde o yaşlanma korkusunun gerçek anlamını görüyoruz. Bu da iyi bir şey. Toplumun kadınların yaşlanması hakkındaki önyargılarının


çok yüzeysel olduğunu düşünüyorum. Aslında yaşlanmak herkes için zor, çünkü ölümlü olduğumuz gerçeği ile karşılaşıyoruz. Diğer yandan yaş ilerledikçe vücudumuz bize istediğimiz tepkileri vermiyor ve bu da bizi üzüyor. Düşünsene 35’ine geliyorsun ve artık günde bir paket sigara içip 5 kilometre koşman imkânsızlaşıyor.





Vücudunuzda sevmediğninz noktalar var mı?


Herkesin vardır. Bu insan olmanın bir parçası. Ben de herkes gibiyim. Ben de o güvensizliklerle kendi kendime baş etmek zorundayım. Zaten kendinde beğenmediği bir şey olmadığını söyleyen insana inanma, saçmalığın daniskası olur.





Peki, gerçek hayatta siz mi daha güzelsiniz Kristen mi?


Tabii ki ben! Benim olayım güzel olmak! Arkadaşlarım bu konuda çok dalga geçiriyor, “En güzel sensin değil mi” diyorlar sürekli.





'Erkekleri seviyorum'



Kötü Cadı Ravenna’nın kostümleri olağanüstü. En beğendiğiniz hangisi oldu?


O zor, hepsi muhteşemdi. Ama düğün sahnesinde giydiğim elbisenin en sevmediğim kostüm olduğunu söyleyebilirim. Nefret ettim o elbiseden! Sahnenin deneme çekiminde Rupert katır gibi yürüdüğümü söyledi. Elbise o kadar ağırdı ki ayağımı zor kaldırıyordum. Ben de “Spor yaptığım için şanslısın çünkü 50 kiloluk bir şeyi taşırken zarif bir kadın gibi yürümem gerekiyor” dedim. Sahneyi çekmeye başladık, koridorun ortasına gelince Rupert bu kez de dönüp arkamdan yürüyen Pamuk Prenses’e bakmamı istedi. “İstersen bu elbiseyle size çay da ikram edeyim, ister misin” dedim! Çok güzel görünüyordu ama hakikaten kabus gibiydi.





Filmde erkekler hakkında çok sert sözler söylüyorsunuz. O sözleri rol icabı bile olsa söylemek rahatlatıcı mıydı?


Her zaman insanların feminist tarafta olduğunu düşündükleri filmlerde oynasam da o tarz sözleri söyleyen insanların çok güçsüz olduğuna inanıyorum. O sözleri söyleyebilmek için nelerin o karaktere o sözleri söylettiğini iyi anlayabilmem gerekiyordu. Karakterin hikâyesini defalarca okudum ve düşündüm. Ben bir kadının erkekler hakkında öyle laflar etmesini izlemek için sinemaya gitmem. Çok sıkıcı olur. Ayrıca ben erkekleri çok seviyorum! Kötü Cadı’nın yaşadıkları dayanılmaz. O sözleri söylemesi normal.





‘O küçük adam kaderimmiş’



Theron, geçen mart ayında Güney Afrikalı bir erkek çocuk evlat edindi. Oğlunun adı Jackson ve yalnız bir anne olmaktan çok memnun.





Anne olmaya nasıl karar verdiniz?


Bir anlık ve çok doğru bir karardı.





Annelik nasıl bir duygu?


İnanılmaz. Anlatmam çok zor. Sürekli çocuğundan bahseden o korkunç annelerden oluyorum. Eminim anne olan her kadın aynı şeyi söyleyecektir ama anne olana kadar kalbimin bu kadar büyük bir sevgiyi taşıyabilecek büyüklükte olduğunu bilmiyordum. Sanki o küçük adam kaderimmiş gibi.





Nereye giderseniz yanınızda götürüyorsunuz. Ünlü biri olduğunuz fikrine alışmasını mı istiyorsunuz?


Evet evet, sırf o yüzden yanımda taşıyorum çocuğumu. Biraz büyüyünce her yerde beni gördüğünde şaşırmasın.





Masal okuyor musunuz?


Hayır masal okumuyorum, saçma hikâyeler uyduruyorum. Zaten şu an ne söylediğimi anlamıyor, sadece sesimi duymak yetiyor ona. Ona “Bak yerler yeşil, yüzüm de canavar gibi” diyorum mesela ama bunu güzel bir şeymiş gibi söylüyorum ve o benim yüzüme bakıyor, dudaklarımın oynadığını görüyor, muhteşem olduğumu düşünüyor. Ona sadece çayımdan bahsediyor olabilirim ama o beni bir rock yıldızını dinler gibi dinler. Daha güzel ne olabilir ki?





Londra’ya da yanınızda getirmişsiniz, dün gece nasıl bir masal uydurdunuz Jackson’a?


Dün gece beşiğinin üstüne bir kumaş serdim, cibinlik gibi. Ve cibinliğin kumaşını o kadar çok sevdi ki sürekli ona bakıyordu. Ben de sinirlendim ve “Bana bak, ben o kumaştan daha iyiyim” diye inatlaştım.





Evlilik hakkında ne düşünüyorsunuz?


Aşk çok ilahi bir duygu ve bu duygunun bir devletin onayına ya da seremoniye ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. İki kişi birbirini seviyorsa bize söz söylemek düşmez ki! Neyse ki bugüne kadarki erkek arkadaşlarım bu düşünceme saygı duydular.





Bu Pamuk Prenses başka


“Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” masalının farklı versiyonlarını farklı oyunculardan izledik bugüne dek. Kadir İnanır ve hatta Erman Toroğlu bile rol aldı bu masalda! Ama hiçbiri bu denli etkileyici değildi. Filmin efektlerinden kostümlerine her nokta büyüleyici. Ama en önemlisi bu filmde bir Beyaz Atlı Prens yok. Tamamen kötü ve tamamen iyi karakterler de yok. Kötü Cadı’yı dâhi sevmek mümkün bazı noktalarda. Film, Türkiye’de 1 Haziran’da gösterime girecek.




Hazırlayan: Heja Bozyel







Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.