Lütfü Akdoğan 10 savaşa, 20 ihtilale tanıklık etti. Savaş muhabirliği yaparken 8 kez ölümden döndü. Bazı devlet başkanlarıyla tavla oynayacak kadar yakındı. Özel röportajlarıyla sadece Türkiye’de değil Arap âleminde de olay yarattı. Kâbe’ye özel izinle ilk kez kamera ve fotoğraf makinesi sokarak sinemalarda uzun süre oynayan “Hac ve Kâbe” filmini yaptı. O bir Ortadoğu uzmanı...


Akdoğan’la hem güncel politika hem de tadından yenmez anılarını konuştuk. Anlattıkları karşısında hem keyiflendim hem de şaşırıp kaldım...


Size “Ortadoğu’nun Nostradamus’u” diyebilir miyiz?

Bunu ilk kez duyuyorum. Benim adım Kralların Kralı. Böyle demeniz kâfi.


Tam bir tevazu örneğisiniz!

Ne yapayım, kariyerim boyu görüşmelerim hep başbakanlar, cumhurbaşkanları ya da krallarla oldu.


Ben ne oluyorum, saray soytarısı mı?

Olur mu? Seni bir cumhurbaşkanı seviyesinde kabul ettim ki buradasın!


Ne oldu da Suriye’yle düşman olduk?

Suriye düşman olmadı. Aramızda bir soğukluk hâkim. Ama yeni bir şey değil. Yanlış tutumlarımız yıllar önce Suriye’yi Mısır’ın ve Rusya’nın kucağına itmiştir.


"Obama ancak 8.sırada gelir!"

Ama durumun ciddiyetini inkâr edemeyiz... Ne yapılmalı?

Olayları hemen buzdolabına koymalı, meseleyi büyütmemeliyiz. Elimizde değilse o zaman bana değil Sayın Dışişleri Bakanı’mıza sormanız lazım. Olayları kendisi mi güdüyor, yoksa güdülüyor mu?


Kafam karıştı.

Dünyayı yöneten güçlerden bahsediyorum.


Şu “Yeni Dünya”daki beyzbol severi mi kastediyorsunuz?

Hayır, bu kolektif bir güç. Dünyayı kimler mi yönetiyor? En başta Amerikan Merkez Bankası var. İkinci Dünya Bankası, hemen arkasından IMF geliyor. Bu üç kurum siyonizmin dünya mali imparatorluğunu oluşturur.


Onlardan sonra mı geliyor Obama?

Obama’nın daha bir yere geldiği yok. Sonra CIA ve Pentagon. ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi’ni de geçtikten sonra 8 numarada Obama.


ABD Başkanı’nı sultan bilirdik, Gül Ağa yaptınız.

ABD başkanını kim belirler bilir misin?


Halk.

O görünen. ABD’nin en güçlü 60’a yakın ailesi karar verir.


Burnuma komplo teorisi kokuları geliyor.

George Bush’un oğlu arkadaşım Neil Bush daha seçimlere 6 ay varken aradı. “Mr. Akdoğan, haberin olsun babam ABD başkanı oluyor” dedi.


Canım belki “Secret” yapıyordu, nasıl bilsin?

Ben de onu sordum. Aldığım cevapsa “Amerika’da bazı kararlar önceden alınır. Geçen hafta Rockefeller’in evinde 60’a yakın tanınmış işadamı bir araya gelmiş ve babamda mutabakata varmışlar” oldu.

Bir yaşıma daha girdim!

Süleyman Bey (Demirel) de öyle. Hemen ona Neil’in söylediklerini anlattım.

Ne tepki verdi Süleyman Bey?

“Allah Allah, demek ki Amerika’da başkanlar böyle seçiliyormuş” dedi.

O zaman ABD’nin ısrarla dünyaya “demokrasi” diye yaymaya çalıştığı ne?

Kocaman bir yalan...

"Kitaplarım Hitler ve Gandhi'den daha çok sattı"



“ABD demokrasi kılığına girmiş hain kurt” mu diyorsunuz?

Irak’ı demokrasi adına işgal ettiler. Geride ne bıraktılar? 650 bin şehit, 6 milyon yanmış yıkılmış ev, 8 milyon göç etmiş, perişan insanlar! Bu mu demokrasi?

Aman kalsın!

Ortadoğu’daki halklar, kendilerini idare etmekten aciz değildir. ABD’nin de 300 milyon insanını yönetirken yabancı ülkelerin yeraltı-yerüstü servetlerini almaya, buralardaki insanları fakirleştirmeye hakkı yoktur.

Anlayacağım dilde anlatın, nedir Amerika’nın gerçek rüyası?

Küçük devletler için dünya büyüktür; ama Amerika için son derece küçüktür. Bu lafım yalnız bulunduğumuz bölge için değil.


Yani...

Petrol ve doğalgazdan başlayıp kutsal bölgelerin hâkimiyetine kadar birçok şeyi içine alan geniş bir rüya.

Bu rüya değil, olsa olsa kâbus.

Amerika, bu hâkimiyeti kurabilmek için çevremizde 31 devlete el koymaya karar vermiştir. Göz diktiği topraklar neredeyse kendisinin 2 misli. Burada ırk, din, etnik bölücü unsurları ortadan kaldırıp herkesin ABD için çalıştığı bir düzen kurmak istiyor. Hürriyet ve zenginlik sadece ABD içindir. Obama’nın ve tüm ABD devlet başkanlarının isteği budur.

Kitaplarınızda da değiniyorsunuz ama eski kitaplarınızı bulmak Nuh’un Gemisi’ni bulmaktan zor...

Bu kasıtlı mı yoksa tembellikten mi basmıyorlar diye düşünmüyor değilim. Ama yeni kitabımın satışlarıyla Hitler’i de Gandhi’yi de geçtim ya, yeter.


Anlamadım, ne âlemi vardı şimdi ruh çağırmanın?

Bu hafta onlarla ilgili kitapların satış rakamlarını geçtim canım. Ha bir de Putin’i sollamışım. Hem sen Nuh’un Gemisi’ni aramayı kolay mı sanıyorsun bakayım?


Lafın gelişi, senelerdir arıyorlar ya...

Biliyorum, ben de zamanında John Libi başkanlığında bir Amerikan heyetiyle Ağrı Dağı’ndaki arama çalışmalarına katıldım.


Ve dağ havası aldınız.

Dünya Bankası’nın servetini verseler bir daha Ağrı Dağı’na çıkmam. Asıl aldığım, işte bu karar oldu.

Benim kararım da başka konuya geçmek. Petrol yok, bir şey yok, ABD’nin Afganistan’da işi ne?

Oradaki amaç Hindistan. Büyük İskender’in tek hedefi vardı. Türkiye üzerinden Irak, İran, Afganistan yoluyla Hindistan’ı ele geçirmek. Napolyon ve Hitler de aynı şeyi denedi. Atatürk Sadabat Paktı’yla bunu sağlamak istedi. Amerika Hindistan’ın zenginliklerini ele geçirmek istiyor. Boğaz’ı da istiyor, Süveyş Kanalı’nı da hatta Vatikan dahil tüm kutsal toprakları da.


Dünyanın jandarması gibi.

Yaptıkları düpedüz sahtekârlık. Dünyayı yönetecek adamı 6 ay öncesinden 60 kişi seçiyor.

ABD modern çağın Osmanlı’sı olma arzusunda mı?

Osmanlı lafını benimsemiyorum. Osmanlı Osmanlı’dır. Ben Türkçüyüm, kafatasçıyım. Ama modern dünyada barış içinde yaşamak zorunda olduğumuza da inanıyorum.

“Saddam Hüseyin de çapkındı!”

Dünya liderlerinden hiç “kankanız” yok muydu? Saddam mesela?

Saddam düşmeden 15-20 gün öncesine kadar görüştük. 60’a yakın devlet başkanı tanıdım, 22’siyle samimi olduk. Kim sözümü dinlediyse yakayı kurtardı, diğerleri ya asıldı ya kurşuna dizildi ya da sürüldü.

Saddam söz dinlemeyenlerden miydi?

Çok öğüt vermiştim ona: BM kararlarına uy, seçime git, Amerika’yla yolu aç... Dinlemedi. Yine de idam edileceği hiç aklıma gelmezdi.


Niye ki? Sözünüzü dinlememiş işte!

Çünkü bir daha iktidara gelme ihtimali vardı. Bizim Dışişleri de bilir. Amerikalılar Saddam’ın adamlarıyla 3 yıl Amman’da, Beyrut’ta, Dubai’de hatta Türkiye’de görüştü ama Saddam hiçbir tekliflerini kabul etmedi.

Sonunun böyle olacağını tahmin etmiş olabilir mi?

Hayır. ABD’nin daha akıllı olup onu yeniden iktidara getireceğini ummuştu. Çünkü uluslararası hukuka göre Saddam meşru bir devlet başkanıydı. Onu insan haklarına yakışmayacak şekilde astılar. Böyle bir vahşeti Afrika kabileleri bile yapmaz.


“Bu sonu hak etmiyordu” mu diyorsunuz?

Saddam’a yazık oldu. Ne o ne de Irak halkı böyle bir muameleye layık değil. Yabancıların Ortadoğu’dan elini çekmesi lazım. Ama Arap dünyasında liderlerin çoğu da siyasette rüştünü ispat etmemiş insanlar. Adam yüzbaşıyken devlet başkanı olmuş...

Nereden çıktı demeyin, ama merakımı mucip oldu. Saddam zampara mıydı?

Çapkın olmayan erkek var mı? Clinton bir de Beyaz Saray’da yaptı yapacağını.

Saddam her zaman sert mi görünürdü?

Aksine komik ve şakacı bir adamdı. Kendisinden 7-8 yaş büyük olmama rağmen bir gün “Çok genç görünüyorsun, sebebi bal mı Viagra mı” diye sordu.

Neymiş sebebi?

“Türkiye dağlarından çıkan bal” dedim. Ona 50 kilo bal yolladım. Çok sevinmişti.


Haber: İzzet Çapa

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.