Kaan Sezyum şu sıralar Penguen Dergisi’nde bir mizah yazarı ama aynı zamanda başka birçok şey. Gazeteciliğe Duygu Asena’nın yanında başladı. Ardından internetin ilk blogger’larından biri olarak tanındı. Markaların sosyal medya için hazırladığı “viral” reklamların sevilen yüzü. Onu Kleopatra, Eienstein gibi rollerde izlemiş olmanız kuvvetle muhtemel. Küçük Hesaplar dizisinde senarist ve oyuncu. Kök grubunun davulcusu. Danslı mekânların müdavimlerinin iyi bildiği DJ Sarıyılan da ondan başkası değil.


Bir zamanlar Levent Kırca mizahı diye bir şey vardı televizyonda, öteki tarz işlere pek yer olmazdı. Konvansiyonel mizahın artık televizyonda değişme emareleri gösterdiğini görüyoruz.

Nihayet güzel şeyler de oluyor. İşler Güçler diye yeni bir dizi var mesela, hepimiz onu seyrediyoruz. Deli gibi gülmüyorum ama yeni ve farklı buluyorum.


Daha önce neden denemiyorlardı?

Reklam, televizyon işlerinde yönetici konumunda olanların biraz korkak olduğunu düşünüyorum. Hem orijinal işler yaparak diğerlerinin arasından sıyrılmak istiyorlar, hem de yanlış adım atmaktan ödleri kopuyor. Yapımcılar, kanallar Facebook ve Twitter’daki olumsuz eleştirilerle bile paniğe kapılıyorlar. Böylece de ortaya hem sıradan hem de güya yeni, ne oraya ne buraya yaranabilen işler çıkıyor. Frankenstein gibi...


Küçük Hesaplar’da cinselliği ve politikayı da diziye dahil etmeyi denemiştiniz...

Satır aralarında bunlar vardı, evet. Mesela kredi kartı, adama sevgilisi olarak görünüyordu bir bölümde. “Dokun bana, kullan beni, harca” falan diyordu. Bu hem komik bir şeydi, hem de söylediği bir söz vardı. Önce gece yarısına aldılar, sonra da zaten bize yazdırmamaya başladılar. Bak, bu kış Viyana’ya gitmiştik. “Yaşasın, birkaç gün bile olsa internette yasaklı sitelere bakabileceğim” diye acayip sevinmiştim. Ama dolaşamadım.


“Sansür insanın zihnini boşaltıyor”



Neden, orada da mı yasaktı?

Yok, gireceğim adresleri unutmuşum, düşünsene. Sansür böyle fena ve tehlikeli bir şey işte, insanın zihnini boşaltıyor. Bir şey yasaklanırsa, hemen ardından başka bir şey daha yasaklanır. Bizde zaten neyin yasak olduğu da belli değil. Transseksüellerin forumu vardı, kapatmışlar. Halbuki Adana’dan, başka illerden birbirlerine “Büyük boy kadın ayakkabısı nerede bulabilirim” gibi sorular soruyorlardı. Ama eşcinselsen, git. Alevi’ysen, git. Kürt’sen, git... Böyle bir ülkemiz var. Problemlerimizi dövüşerek değil anlaşarak çözeceğimiz unutuluyor. O yüzden sosyal medyayı önemsiyorum.


Penguen’de de yazıyorsun...

Penguen’i çok seviyorum ama bir an önce politik yazılar yazmayacağım günler gelsin istiyorum. Ne bileyim, keşke Ulaştırma Bakanı’nın adını

bilmesem. Uygar ülkelerde bakanlar işlerini yapar, insanlar da onların adlarını falan bilmez. Bilgisayarın başına geçince, her gün şahit olduğumuz şiddet, yaşadığımız problemler üşüşüyor kafama ve sadece komik yazılar yazamıyorum. “Kurşun yerden sekti” diye açıklama yaptılar bir ölüm için geçenlerde. Nasıl olmuş, bir türlü gözümün önüne getiremedim.


Türkiye’nin ilk blogger’larındansın. Nasıl bakıyorsun bu işlere, günün birinde diyelim ki Amerika’daki gibi etkili bir politik güç olur mu blog’lar?

Bizdeki blog’lara baksana, ya etek bluz ya da nail art fotoğrafları koyuyorlar. Geri kalanlar da yediklerini içtiklerini, gittikleri konserleri yazıyor. Bunlardan bir şey çıkmaz.


“İçkiye para vermemek için DJ’lik yapıyorum belki”


En sevdiğin şey ne?

İnternette mi?

Yok, hayatta...

Bisiklete binmek ve davul çalmak. Bisiklet çok ilkel bir mekanizma ama bence en uygar ulaşım aracı.


Peki ya davul çalmak?

10 yıldır her gün çalışıyorum. Hobi mi, iş mi, pek emin değilim ama Kök diye bir grubumuz var, gelip dinlersen, mağdur etmem...

Başka kimler var Kök’te?

Gitarda Cem Ömeroğlu, basta Kerem Tüzün, bir de ben. İkiside dünya çapında adamlar. Kurban’la, Nekropsi’yle acayip işler yapıyorlar. Parçalarımız thrash metalden Anadolu ezgilerine, progresif rock’tan dans beat’lerine uzanıyor. Yakında albüm çıkarıyoruz. Onu kaydettikten son ra ölsem, rahat giderim gibi geliyor bana.


DJ Sarıyılan var bir de...

Evet ya, skadan giriyorum saykedelikten çıkıyorum. Ajda Pekkan’dan Apex Twin’e, Daft Punk’tan Zeki Müren’e sevdiğim her şeyi çalıyorum. “Daha hızlı çal” dediklerinde bozuluyorum biraz. Çaldığım mekânlar normalde bana uygun yerler değil, fazla kalabalık. Cimri sayılırım, bir bardak biraya 20 lira veremem. İçkiye para vermemek için DJ’lik yapıyorumdur belki.


Röportaj: Gülenay Börekçi

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.