Osman Sınav’ın yeni filmi Aşk Kırmızı’da, başrollerde. Belli ki acayip bir hikâye. Aldatma desen değil, sadakatsizlik desen tartışılır. İki kadına birden tutkun bir adam var ortada; kadınlar da adama... Dolayısıyla sorusu bol bir film bu: Bir insan iki kişiyi birden sevebilir mi? Öyleyse sadakatsizliğin net bir tanımı var mıdır? Önümüzdeki günlerde bunlar bol bol tartışılır. Film de henüz bitmedi. Dolayısıyla izlemedim. Böyleyken yorum yapmak çok daha zor. O halde “nedir, ne değildir” kısmını Ezgi anlatsın, tartışmaları o başlatsın. Bahsettiğimiz konular aşk, tutku, ilişkiler, sadakat olunca, iş kız kıza sohbete dönüştü. Çekimler sürerken sette lafladık.


Çok dingin. “Huzurumuz bozulmasın, işimize bakalım” modunda...

Filmde, Tayanç Ayaydın’ın canlandırdığı Ferhat’a âşık olan iki kadın mı var?

Evet ama aynı anda âşık olmamışlar.


“Aynı adamı seven iki kadının ortak yanları çoktur. Aradan adamı çeksen çok iyi anlaşabilirler” bakış açısına ne diyorsun?

Tesadüfen bir ortamda karşılaşıp birbirlerini çok sevebilirler. Ama aşkı paylaşma söz konusu olduğunda “Ben” demeye başlıyorsun. Âşık olduğunla senin aranda başka kimseye yer kalmıyor.


Senin karakterin Zeynep’i, Nurgül Yeşilçay’ın oynadığı diğer kadını kurcamalaya iten şey ne?

Hayatında bir şeyler yolunda gitmemeye başlıyor. Bir sebep arıyor. O noktada yaşadığı yetersizlik hissiyle kendini diğer kadınla kıyaslamaya yöneliyor. Merak ediyor, orada ne var diye. Bu bataklık gibi, bir kere ayağını soktuğunda fark ettirmeden seni aşağı çeken bir durum.


Kıyaslamak mı?

Gerekli bir şey değil. Kıyas başlamışsa bu bir şeylerin ters gitmeye başladığının işaretidir. “O mu ben mi” demek hiçbir zaman fayda sağlamaz. Ama işte insan doğası... “Ben daha iyiyim”i ispatlamaya çalışıyor.


Sevgilinin eski sevgilisini hiç mi merak etmezsin?

Bana yakın değil böyle şeyler. O yüzden Zeynep ilgimi çekti. Onu anlamaya çalışırken çok yoruluyorum.


Peki oynarken “Eskiden böyle düşünüyordum, şimdi böyleyim” dediğin bir şey oldu mu?

Hayır.


Hiç mi?

Zaten söz konusu aşk olduğunda kesin yargılara varamıyorsunuz. Genellemeler yapmak da işe yaramaz.


Haklı ya da haksız yok


Peki geri plana itilen kadın hangisi?

Kimse öyle bir duruma düşmüyor. Zeynep, Ferhat’ın sarıp sarmaladığı, âşık olduğu, evlendiği kadın. Ama öbür tarafta da yarım kalmış bir şey var.


Yarım kalmışlık en zoru mu?

Akılda kalan çok şey oluyor tabii. Öte yandan da istediğin her şeyi yaşayacaksın diye bir şey yok. Hayatı dolu dolu geçirmeye çalışıyoruz. İnsanın acelesi o yüzden. Ama hep bir tercih yapmak zorundasın. İlişkilerde de öyle.


Ama filmde pek tercih yok, üçlü bir ilişki var gibi...

Aslında hikâyenin çarpıcı yanı bu. Hepsiyle empati kurabiliyorsunuz. Aşk bu. Üç taraf da yanıyor. Haklı ya da haksız yok. Hayatları yolunda görünen insanların aşk işin içine girdiğinde yönlerini kaybedip kalplerinin nasıl paramparça olabileceğini izliyoruz.


Aşk “Asla yapmam” dediğini yaptırır, gibi bir şey mi?

Evet, çünkü kontrol edemediğin bir tutku. Hep uç noktalardasın. Soğukkanlı olmazsan seni gerçekten yıkabilir.


Hiç kontrolün dışına çıkacak kadar yoğun hissettiğin durumlar oldu mu?

Aşk çok sık başa gelen bir şey değil. İnsan ister istemez afallıyor. Ama ben duygularımı mantığımla dengeleyebiliyorum. Aşkın sağladığı tüm o hisleri yoğun bir şekilde yaşamak gerekiyor tabii ama mümkünse biraz da farkındalığı elden bırakmayarak...


Sadakat fedakârlıksa bitmiş demektir

Sadakat nereye kadar erdem, nereye kadar salaklıktır?

Kimse silah zoruyla sizi sadık tutmaya zorlamaz ki. Zaten sadık kalamıyorsan bir şeyler bitmiş demektir; sadakati fedakârlık olarak gördüğün noktada da öyle. Bu senin tercihin. Mutluysan kal, mutsuzsan git. Aşkta acı da çekebilirsin. Evet. Ama yapacak bir şey varsa vardır yoksa yoktur.


Sende her şeyin karşılığı bu kadar net galiba..

Bilmiyorum. Ben olaylara biraz basit bakıyorum. Aksi, hayatı zorlaştırır. Ne kadar süredir konuşuyoruz. Muhtemelen sonunda hiçbir yere varamacağız. Çünkü duygulardan bahsederken net yargılara ulaşmak çok zor.


Hiç ‘olabilir’ dediğin olmaz mı peki?

Var aslında. Hayatta her şey olabilir. Böyle düşündüğünde de rahatlıyorsun. “Bu da mı benim başıma geldi” demek yerine olayları kişiselleştirmeden, olduğu gibi kabul ettiğinde daha mutlu oluyorsun. En azından hayatta her şeyin seninle alakalı olmadığını fark ediyorsun.


Sürprizdi bu! Ama evet...

Saçların filmin başında uzun, sonlara doğru kısalmış. Klasik bunalımdaki kadın sendromunun kurbanı mı oldular?

Sürprizdi bu, ama evet. İnişli çıkışlı bir karakter. Ruh halinin geçirdiği değişimler onu yıpratıyor.


“Birini çok seviyorsan aynı zamanda onun sevdiğini de seversin” lafının günlük hayatta karşılığı var mı?

Karşı tarafı çok seviyorsan kimle, nerede, nasıl olursa olsun mutlu olmasını istersin bence. Tabii ki acı verir. Çok zor. Aslında bunun için çok derin bir sevgi gerekiyor. Kendini feda etmek gibi bir şey. Mesela Zeynep bunu yapabilecek güce sahip değil. Yaşadığı duygu yoğunluğu onu zayıf düşürüyor.

Peki insan iki kişiyi aynı anda sevebilir mi? Bu galiba filmin de ana temalarından biri...

Bahsettiğin gerçek aşksa bence mümkün değil. Âşık olduğunda dünyanın merkezinde sadece biri olur. Başka yöne gitmek istesen bile tüm hücrelerin seni geri çeker. Kontrol dışı bir şey.Ama iki tarafa da sevgi besleyebilirsin. Ve bu iki sevgi de birbirinden bambaşka, farklı boyutlarda olur. Sonuçta her ilişki kendine özgü...


Hakikaten öyle mi? Yani her ilişkide temel bazı ortak noktalar yok mu?

Var tabii. Güven mesela. O varsa ihanet, entrika olmaz. Hayatı zorlaştıracak şeylerden arınmış olursun. Karşı taraf dürüst olmuyorsa o kendine de dürüst değil demektir. “Peki” der gidersin. Burada kaybeden ya da kazanan diye bir şey olmaz.


Başka?

Duygu yoğunluğu. Ama hisleriniz çok kuvvetli olsa bile aynı yöne bakamıyorsanız yürümez.


Röportaj: Pınar Erbaş

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.