Neva” inanılması güç bir aşk hikâyesi anlatıyor bize. Kalpleri muhafazakâr iki gencin, yaşanmış, gerçek öyküsünü izliyoruz filmde. Birbirlerinin ilk aşkı olan Ilgın ve Neva ilk ilişki deneyiminin vermiş olduğu duygu yoğunluğu ve heyecanla birçok hata yapıyor. Bu hatalar da beraberinde mutsuz sonu getiriyor. Dizinin başrol oyuncuları Şükrü Özyıldız ve Başak Parlak’la filmin galasından birkaç saat önce buluşup sohbet ettik. Onlar filmi çekerken çok eğlenmişler ancak siz muhtemelen izlerken gözyaşlarınıza engel olamayacaksınız.


Şükrü Özyıldız: "Tamamen gerçek"

Twitter’da kendin hakkında “Dekorun bittiği yerdeyim” yazmışsın...

Truman Show’u izlerken, bir sahnede bu cümleyi duyup çok etkilendim. Ben hayatı farklı yaşıyorum. Tutkularıma çok bağlıyım. Hayal gücü ile gerçekliğin tam ortasında yaşıyorum ama hayatın gerçeklerinin farkındayım. Kısacası dekorun bittiği yer oluyor orası.


Yaşadığın sıkıntılı dönemlerin etkisi mi bu realite?

Evet, sıkıntılı dönemler yaşadım. Ama inan gala gecesinde bunları konuşmak istemiyorum.


Filmin hikâyesi de çok trajik.

Ana tema olarak “Âşık olduğunuz kişinin geçmişini ne kadar sorgularsınız” diye soruyor film size.


Geçmişi sorgularken aşkı mı kaybediyoruz?

Filmde çok yoğun bir aşk var. Ama bu hikâyede her şeyin üst üste gelmesi ve bir de algıda seçiciliğin eklenmesiyle yaşanan paranoyalar mutsuz sonu getiriyor.


Gerçek bir hikâye diye biliyorum...

Ilgın Olut’un yaşadığı bir aşk hikâyesi bu. Tamamen gerçek. Onun ağzından da dinlediğim için bana çok daha yoğun şeyler hissettiriyor.


Filmdeki “Ilgın” nasıl bir karakter?

Cinselliği kirli bir şey olarak görüyor. Kadınlara değer veriyor ve gerçek aşkı arıyor. Erkek muhabbeti yapmayan bir adam. Bir süre sonra kadınlarla ilişki yaşamaya başlıyor ve her birlikte olduğu kadında mükemmel aşkı arıyor. En sonunda da Neva’yla karşılaşıp âşık oluyor. Ama geçmişle ilgili yoğun bir kıskançlık içine düşüyor. Sonrası malum.


Ilgın gibi bir insan senin arkadaşın olsa, bana onu nasıl anlatırsın?

Hikâyedeki Ilgın gerçek bir insan, yani Ilgın Olut. Ve o da benim arkadaşım. Sana onu anlatmam gerekirse, inanılmaz tutkulu bir insan. Böyle bir olay yaşamış ve belki de vicdanını rahatlatmak için bunu kaleme almış. Çok zeki ve her şeyin farkında biri. O da fazla zekânın zararını görenlerden bence.


"İsimsiz bir oyuncuydum"

İnternette seninle ilgili yorumların yüzde 90’ı yakışıklılığınla ilgili. Oyunculuğunla ilgili olmasını tercih etmez miydin?

Eğer sen iyi bir oyuncuysan insanlar seni yakışıklı olarak addediyor. Ama ekranda eksik kalıyorsan yakışıklı da olsan antipatik görünüyorsun. Demek işimi iyi yapıyorum ki insanlar beni yakışıklı buluyor. Bunun da ekmeğini yediğimi düşünüyorum.


Birçok başrol oyuncusu dublaja ihtiyaç duyuyor ama senin diğer avantajın da sesin...

Ne söyleyebilirim ki bu konuyla ilgili. Demin de söyledim, bunlar benim takıldığım şeyler değil. Ben işin sanat kısmıyla uğraşıyorum.


“Kendimi iyi oyuncu olmaya adadım” modunda mısın yani?

Sana bir itirafta bulunayım. Bu işe başladığımdan beri sürekli eğitim alıyorum. Benim Hâlâ Umudum Var’daki role uzun zamandır hazırdım. Ama “isimsiz” bir oyuncuydum. Kimse benimle çalışmayı tercih etmiyordu çünkü riskliydi. Benim gibi olup da bu fırsatı yakalayamayan bir sürü genç oyuncu var.


Başak Parlak: "Filmden sonra melankolik bir insan oldum"

Kitaptan uyarlama bir senaryo... Kitabı okuyanlar, filmde bir eksiklik hisseder mi?

Ben önce senaryoyu sonra kitabı okudum. Kitaptan tüm detayları öğrendikten sonra senaryo gözümde daha da anlamlandı. “Kitabı okumayan insanlar filmi anlamayacak mı” dersen, öyle bir şey yok.


İkisi arasında fark var mı?

Ana teması aynı ama filmde kitabın bir bölümünü anlatıyoruz. Kitaptaki hikâye Ilgın’ın üniversiteyi kazanmasıyla başlıyor. Ama filmde Neva’yla Ilgın’ın tanıştığı sahneden öncesi yok. Kitabı okuyanlar orayı eksik bulabilirler. Ama okudukları için sahneler kafalarında tamamlanacaktır.


Filmin vizyona girmesi birkaç kez ertelenmiş. Neden?

Yapımcı acele etmek istemedi. Kitabın kendine has bir hayran kitlesi var. Hepsi filmin çıkmasını bekliyordu. Yanlış bir zamanlama yapmak istemedik.


Ne kadar sürdü çekimler?

4 hafta kadar sürdü. Çoğunlukla Ankara’daydık. Tam bir Ankara filmi oldu. Sadece iç mekân çekimlerini İstanbul’da yaptık.


Şükrü’yle çalışmak nasıldı?

Güzel vakit geçirdik. Sahnelerin çoğunda sadece ikimiz olduğumuz için her dakika beraberdik. Elektriğimiz tuttu. Hiç sorun yaşamadık. Ama Şükrü’nün zamansız enerjisi beni çok yordu. Hiperaktif bir çocuk. Hepimiz yorgunluktan ölürken o sette zıplar, oynar... Ama benim rolüm çok ağır olduğu için ağlamaktan enerjim kalmıyordu.


Sahi nasıl ağlıyorsun öyle her istediğinde?

Neredeyse oyunculuğa başladığımdan beri drama yapıyorum. Kötü şeyler düşünüp kendimi ağlamaya motive etmiyorum. Öyle olsa bunalıma girerdim. Hem işin teknik tarafını biliyorum, hem de ağlamaya yatkın biriyim. Kendimi yıpratmamaya özen gösterdim ama Neva’da biraz yıprandım.


Nasıl bir kız bu Neva?

İçine kapanık ve güzel bir kız. Ama kendini güzel hissetmiyor. Erkeklerle pek ilişkisi olmamış. Kısa süreli birkaç ilişki yaşamış. Tıp öğrencisi. Zaten Ilgın’la da okulda tanışıyorlar. Ilgın hayatına girene kadar kimseye âşık olmamış.


Hem güçsüz bir kız hem de âşık olmuş. Yandığının resmidir...

Zaten sıkıntı da bu. Hayatını Ilgın’a göre düzenliyor. O ne isterse onu yapıyor. Onu mutlu etmek için yaşamaya başlıyor. İlişki güçlendikçe de Neva’nın kendine olan güveni azalıyor. Ilgın olmadan yaşayamayacağını düşünüyor.


Senin için böyle bir şey mümkün mü?

Öyle düşündüğüm oldu ama yaşadım. Önemli olan çabuk atlatmak. Ben çok çabuk üstesinden gelebiliyorum.


Biri için en fazla ne yaptın?

Bir ilişkiyi farklılıklar güzelleştiriyor. Ben aslında bu yönde Neva’dan ayrılıyorum. Hiçbir zaman biri için yaşamadım.


Neva’nın yaptığı fedakârlıklar sana saçma gelmiştir o zaman?

Hayır, gelmedi. Çünkü yaşanmış bir hikâye olması beni etkiledi. Bir de hikâyeyi yaşayan adamla tanışmak duygularımı perçinledi. Film bittikten sonra ben de daha melankolik bir insan oldum. Ama bir süre sonra kendime geldim.


Filmin sonu da kitabın sonundan dolayı biliniyor. Senaryonun yaşanmış olmadığına, Neva’nın gerçekten ölmediğine dair birçok spekülasyon var.

Hikâyenin sonu kitapta açık bırakılıyor. Ama biz okuyucular olarak öldüğünü düşünüyoruz. Ama gerçekten böyle bir hikâye var. Kadın ölmemiş olsa bile intihara sürüklenmiş. Yaşadıkları iç acıtıcı şeyler.


"Sırlar dünyasının oyunculuğuma katkısı oldu"


Sen de yolu, “sırlar dünyası” televizyon filmlerinden geçen oyunculardansın...

Aslında oyunculuğa 11 sene önce çocuk oyuncu olarak başladım. Mesleğe devam ederken Samanyolu TV ve Kanal 7’de yayınlanan projelerde de yer aldım.


Nasıl bir dönemdi?

Rahatsızlık duyduğum işler değil. Kendimi geliştirdiğim bir dönemdi. Oyunculuğuma katkısı oldu. Ayrıca benim oynadığım zamanlarda siyasi görüş ayrımları bu kadar keskin değildi.


Röportaj: Aslı Öztürk


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.