Tam Ölmek de Değil” adlı 6. albümüyle karşımızda Demir Demirkan. Son günlerde ismi hiç alışık olmadığımız şekilde magazin basınında geçmeye başlarken o sessiz sedasız yeni albümünü çıkardı. Eski albümünde yer alan 2 parçanın akustik ve canlı kayıtlarını bu albümle yeniden kaydeden müzisyen, 7 yeni parçayla yola çıkıyor. Müzik hayatında 15. yılını kutlayan Demirkan ile stüdyosunda buluşup sabah kahvelerimizi içerken konuştuk. Baştan söyleyeyim, bu röportajda Sertab Erener’in adı geçmiyor ancak ayrılığına ve eski ilişkisine dair satır aralarında pek çok şey bulacaksınız...


Yeni albüm hayırlı olsun, nasıl hissediyorsunuz?

Heyecanlı, mutlu ve sakin.


Albüm içinize sindi mi?

Hayatımda bir sadeleşme var. Bu albümde de en fazla takıldığım şey sözler, melodi, yorumum ve gitar sololar oldu. Kendimi doğru ifade edebildiğim için acayip mutluyum.


İnsan bazen kendine “Sakinim” der ama içinde fırtınalar kopar. Öyle bir Demir mi yoksa her şeyi halletmiş bir Demir mi var albümde?

Her şeyi halletmedim. Dışarıda fırtınalar var, içerisi sakin. Ama hayatın yeniden sürtünmesini sevmeye başladım. Şu anda da her şeyin tam ortasındayım. Yoğun bir hayatım var. Dışarıda bir hareket var. Ama içerideki sakinlik, huzur çok sadık duruyor. O kadar güzel ki...


Ne zamandan beri bu ruh halindesiniz?

Uzakdoğu felsefesiyle, özellikle Taoizm, zen ve Budizm’le çok ilgilendim. Sadece felsefesi değil, edebiyatı, tiyatrosu, resmi, kaligrafisi ve müziği de ilgimi çekiyor. “Ustalık sadeliktedir” fikri çok doğru. Hayatımı sadeleştirip net bir şekilde kendimi ifade etmek şarkı sözlerine de yansıdı.


Şarkılarda duygularını ifade eden, naif bir çocuk var sanki...

Naiflik saf kalmakla alakalı. Kendimize dürüst olmamamız içeride büyük gerilim yaratıyor. Kendin gibi olduğunda taşlar yerinden oynayacak belki ama neyse o. Bundan korkmamak gerek. Ben bunun riskini de, sorumluluğunu da almaktan yanayım. Bu albüm de onun müzikal yansıması.


Bir söz geldi aklıma: “İnsanlara istediklerini vermediğinizde sizin çok değiştiğinizi söylerler”...

Evet doğru. “Seni tanıyamıyorum artık” derler. Aslında karşısında daha doğru bir adam vardır.


"Kapakta poz vermek tuhaf geldi"


Sadeleşmek derken neyi kastediyorsunuz?

İfadelerin sadeleşmesinden bahsediyorum. Albüm kapağına da yansıdı bu sadelik. Kendi resmimi koymak istemedim. İçten gelen sözler yazıp kapakta poz vermek tuhaf geldi.


Uzakdoğu felsefelerinin özünde de insanın kendini araması yatıyor...

Korktuğun için kendinle yüzleşmiyorsun. Oysa mükemmellik kendini kabul etmektir. Hatasız olmak değil. Kendimi affetmeye başladığımdan beri insanları daha çok affediyorum. Artık kimseye tutamayacağım sözler vermiyorum. İlişkilerim daha doğru bir tabana oturuyor.


Klibi “Sor” adlı parçaya çekmişsiniz...

Evet, klipteki adam hepimizin yansıması. Sevdiğimiz işte bile çalışsak bazen istemediğimiz şeyleri yapabiliyoruz. İlişkilerimize de yansıyor bu. Bazen sürdürmek zorunda hissediyoruz. O artık sana fazla gelmeye başladığında ve bunun psikolojik arazlarını hissettiğinde bireysel özgürlüğünü dışa vurman gerekiyor. Klip bunu anlatıyor.





"Bunun başıma gelmesine şaşırdım"


Bir ilişki bittiğinde veya başladığında genelde kadın ön planda olur. İlk kez bir erkek ön planda. Basında sizinle ilgili haberler çıktı. Bu sizi nasıl etkiliyor?

Elbette herkesin bilmediği çok şey var çünkü hiçbir şey söylemiyorum. Bir tane basın bülteni yazdım, başka da ağzımı açmadım bu konuda. Diyeceğimi dedim sonuçta. Özel hayatım kimseyi ilgilendirmez. Zaten hiçbir ilişkimi çok açık yaşamıyorum. Kapalı bütün ilişkilerim.


Hiç konuşmadınız ve sonunda ilişkinizin bittiğini sizden duyduk. Belki de o yüzden konuşulmaya devam ediyor.

İnsanların hayal gücünün bu kadar sığ olmasına, onlar adına üzüldüm. Bir sürü eleştiriyi düzeysiz ve çirkin buldum. Uydurdukları hikâye de çok kötü. İnsanlar bu kötülükleri uydurarak kendi içlerindeki kötülükleri ortaya çıkarıyor. Bana dokunmuyor çünkü olayın gerçeğini biliyorum ve kimseye de açıklamak zorunda değilim.


Bir mahkeme kararı var. Bu kadar uzun süre birlikte olduğunuz insanın böyle bir karar çıkartmasına nasıl bakıyorsunuz?

Çok şaşırdım, ilginç. Hayatımda bunun başıma gelmiş olmasına şaşırdım aslında. Ama hepimiz insanız. Ben mükemmel değilim. Kimse de değil. Başına gelen her şeyi sen çağırıyorsun aslında. İyi ya da kötü, karşılaştığım her olaya “Ben bundan ne öğrenmeliyim?” diye bakıyorum. O yüzden de belki ruhsal gelişimim çok hızlanıyor. İnsanın farkındalığının, sabrının ve affediciliğinin gelişmesi kadar önemli bir şey yok hayatta. Bence korkunun yerini kabullenme, öfkenin yerini sabır, nefretin yerini affetme, çatışmanın yerini de huzur alması lazım.


8 soruda Demir...


En son neye ağladınız?: “Giver” adlı filmde.


Kolay ağlar mısınız?: Evet.


En son neye sevindiniz?: Grupla bir araya gelip yeniden müzik yapmak inanılmaz mutlu etti beni.


En güzel aşk şarkısı?: Cure, Love Song.


Kendinizde en sevmediğiniz özellik?: Kendimi çok fazla arka plana atmak. Bu hiç iyi değil. Bazen kendini önde tutmak gerekiyor. Mütevazılığı bırakmak ve ‘hayır’ demeyi bilmek lazım.


Bir günün güzel geçmesi için ne olması lazım?: Güne yavaş başlamak. Kahve, güzel bir kahvaltı ve sevdiğin insanla uyanmak ve yapacak şeylerin olması.


Hayvan besliyor musunuz?: O kadar özlüyorum ki. Ama şu an bir apartman dairesinde oturuyorum Sırf bu yüzden bahçeli bir ev istiyorum. Ama nereye yerleşeceğimi bilmediğim için o konuda muallaktayım.


Şu ara en ihtiyaç duyduğunuz şey nedir?: Albüm tanıtımından sonra oturup içimde kaynayan şeyi, senfonik piyano şarkılarını yazmak istiyorum.


Röportaj: Ekin Türkantos

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.