Murat Yıldırım.. Yeni nesil oyuncular arasında yıldızı en çok parlayan isimlerden. 11 yıl önce figüran rollerle profesyonelliğe geçtiği oyunculuk kariyerine bugüne kadar 7 televizyon dizisinde ve 3 sinema filminde başrol sığdırdı. İkinci Dünya Savaşı sırasında vatanı Kırım’ın çıkarları için önce Ruslarla birlikte Almanlara karşı, daha sonra ise Almanlarla birlikte Ruslara karşı savaşan ‘Sadık Turan’ karakterini canlandıran Yıldırım, filmde etkileyici bir oyunculuk sergiledi.


‘Bahane üretmeyelim'


Kariyerinizin hangi döneminde olduğunuzu düşünüyorsunuz?

Sonunu bilmediğim için neresinde olduğumu da bilmiyorum. 3-5 yıl önce bugünün nasıl olacağını bilemiyorsak, geleceği de bilemeyiz. Geleceğe dair hayaller kurmak ve o hayallerin gerçekleşmesi için durmamak, hareketli olmak gerekir.


Hayallerinizi ne ölçüde gerçekleştirdiniz?

Mesleğim, ailem ve kendimle ilgili kurduğum hayaller var. Daha özele indirgeyecek olursak hayalimiz günümüzde güzel yaşayıp geleceğe güzel bakmak. Bazı hayallerimi geç gerçekleştirmiş olsam da artık bu anlamda daha çalışkanım diyebilirim.


Gerçekleşmeyen her hayal bir büyük ruhsal yıkım olmaz mı?

‘Hayallerimi gerçekleştirmek için yeterince uğraştım mı?’ sorusunu sormak gerek. Aksi takdirde bir sürü bahaneler üretiriz ve hayallerimize ulaşamayız. Sonra da hayallerimizin gerçekleşmeme sebeplerini başka yerlere atar, hatayı başkalarında ararız. Yeterince uğraşırsak gerçekleşmeyen hayaller ruhsal yıkıma neden olmaz.


En büyük hayalleriniz nelerdir?

Beni mutsuz edeceğini bildiğim için hiç kıyasa girmiyorum. Kendi başarı yolumda da nereye gideceğime konsantre olurum. Gerçek anlamda işimi sever ve gerçek anlamda da o iş için uğraşırsam her daim başarılı olurum. Gerçekten çalışırsam, istersem, iyi niyetli olursam.. Ama işime öflersem pöflersem o iş elimden gider. Bu sadece oyunculuk için değil, her iş için geçerli. Bakıyorsunuz, mühendis mühendisliğinden memnun değil. Mühendis arkadaşım var. Onlara sorsanız ‘Keşke doktor olsaydım’, doktora sorsanız ‘Keşke mühendis olsaydım’, oyuncuya sorsanız ‘Keşke yönetmen olsaydım’, yönetmenlere sorsanız ‘Keşke yazar olsaydım’ der.


Neden böyle?

Çünkü, elindekinin kıymetini bilmeme durumu var. Elimizdekine şükretmeyi bilmiyoruz. Bir başkasının mutsuzluğuyla mutlu olmaktan, başkasının mutsuzluğu üzerine kurulu bir şükürden bahsetmiyorum. Gazeteciysen daha iyi ol. Oyuncuysan daha iyi ol. Ama biz ne yapıyoruz? Mutluluğumuzu bir şeylere endeksliyoruz.


‘Kırımlı’nın hangi özellikleri size ‘Bu işte varım’ dedirtti?

Senaryonun gerçek hikâyeden yola çıkılarak yazılmış ve ‘Sadık Turan’ karakterinin özel bir rol olması. Her zaman böyle özel roller gelmez. Bunun yanı sıra İkinci Dünya Savaşı sırasında Kırımlı Türklerin yaşadığı sıkıntıları da gözler önüne serecek olmasından dolayı ‘Bu filmde varım’ dedim. Çok güzel bir film oldu.


‘Sadık Turan’ için özel bir çalışma yaptınız mı?

Sık sık Kırımlı Türkler ile ilgili belgeseller izledim, tarih kitapları okudum. İlginçtir, çekimleri gerçekleştirdiğimiz günlerde Kırım için Ukrayna’da mı kalması yoksa Rusya’ya mı bağlanması konusu gündemdeydi. Bu nedenle otelde ne zaman televizyonu açsam Kırım hakkında çok güzel belgeseller vardı. At binebiliyordum ama geliştirmem gerekiyordu. Silah kullanma ve atış talimi de çalıştım.


‘Sadık Turan’ karakteri sizce bir kahraman mıdır yoksa kurban mı?

Herkes bir kahramandır ve herkes fillerin ayakları altındaki kurbandır. Nerede olursanız olun dünya düzenini değiştiremezsiniz. ‘Sadık’ da bunu biliyor. Ne var ki ‘Nasıl olsa bir şey değiştiremem’ düşüncesine kapılarak yapabileceklerimizi de yapmazsak o zaman varlığımızın bir anlamı olmaz. Vatanı, insanlık ve åşık olduğu kadın için savaşıyor. Sonunda ölüp ölmeyeceğini de hiçbir zaman düşünmüyor.


'Birbirimizi aşağıya çekmeyelim'


Ortadoğu’daki geniş hayran kitlenizi neden ticarete dönüştürmüyorsunuz?

Para güzel bir şey ama nasıl kazandığınız önemli. Ortadoğu’da arkasında durabileceğim her işe varım. Belki milyon dolarlık teklif gelir ama o iş beni imha etmeye yönelik bir iş de olabilir. Ortadoğu olmasa da Balkanlar’dan, Gürcistan’dan teklifler alıyorum. kendinizi kabul ettirmek daha özel bir durum. Bazen çok para getiren iş, kişiyi imha eden bir iş olabilir.


Günümüzde sizce yeni nesil oyuncuların en büyük sorunu nedir?

Bilmiyorum ki. Herkesin sorunları var ama sorunları nedir bilmiyorum. Denk geldikçe oyuncuların çok yetenekli olduklarını görüyorum. İstekliler, arzulular. Bazen bir sahneyi oynamak için önceden sadece 10 dakikalık bir zamanımız oluyor. Amerika’da ve Avrupa’da bazı yönetmenler senaryoyu oyunculara son dakika göstermeyi tercih etmiş. Senaryoyu okutup hemen ardından da ‘Haydi oynayın’ demişler. Bu bir tercih meselesi.


Ortaya daha mı iyi oyunculuk çıkıyor?

Steve Jobs’un ‘İş son dakikaya kalırsa ve işinizi o son dakikada çözerseniz, kriz yönetiminiz güçlenir’ diye bir sözü var. Türklerin de kriz yönetimi mükemmeldir. İşlerimizi son dakikada yaptığımızdan dolayı, biz kısa zamanda çok işler başarırız. Çalışkan bir ülke olduğumuz kesin. Yeter ki birbirimize destek olalım. Türkiye’de bu olacak.


Ne olacak?

Birbirimizi aşağıya çekmeyeceğiz. İnsanların birbirlerini aşağıya çekmeye çalışması kötü bir ahlak. Yeteneklerimizin, geçmişimizin, kültürümüzün her daim farkında olup hayatlarımızı en güzel şekilde dizayn edeceğiz. Klişe bir laf vardır ya; ‘Amerika istemeden dünyada bir şey olmaz’ diye. Bunu söylediğimiz an her şeyin önünü kapatırız, o zaman gidip evlerimizde oturalım. O zaman hiçbir şey yapmayalım. Bizim amacımız sadece kendi işimize ve yapabileceklerimize odaklanmak, hatalarımızı görmek ve ilerlemek olmalı.


Röportaj: Mehmet ÇALIŞKAN


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.