Bir süredir dünya tiyatro sahnelerinde Woyzeck fırtınası esiyor. Halbuki epey eski bir oyun. Alman yazar Georg Büchner 1800’lerin başında yazmış, üstelik tamamlayamadan ölmüş. Eleştirmenler onu “ilk gerçek modern drama” olarak kabul etmiş. Şimdi 200 yıl sonra hâlâ dünyada en çok sahnelenen oyun. Türkiye’de bile halihazırda birkaç farklı Woyzeck yorumu izlenebilir. Erdal Beşikçioğlu’nun yeni tiyatrosu Tatbikat Sahnesi’nde geçen hafta prömiyeri yapılan “Woyzeck Masalı” da bunlardan biri. Beşikçioğlu’yla yeni tiyatrosu ve müzikali üzerine konuştuk.


Tatbikat Sahnesi’ni anlatır mısınız?

Bir misyonu yerine getirmek için kurdum. Nasıl bir tiyatro olduğu isminden belli. Gençlere okulda edindikleri teorik bilgileri sahnede uygulama fırsatı veren bir mekân. Günümüzde güzel sanatlar eğitimi veren fakülteler artıyor ama tiyatro sahneleri teker teker kapanıyor. Böyle bir ortamda eksikliği en fazla hissedilen şey uygulama. Okulu bitiren öğrenciler de çoğunlukla sadece dizilerde iş bulabiliyor.


Siz de televizyona çalışıyorsunuz...

Elbette, ama kendi imkânlarımla tiyatro yapmayı da hep istiyordum. Hem sahnede olmayı sevdiğimden hem de artık gençlere birikimlerimi aktarmanın gerekliliğine inandığımdan... Bir de tabii estetik arayışlarımı ancak böyle bir oluşum içinde sürdürebileceğimi hissettiğim için. Tatbikat Sahnesi enteresan bir yer, bu oyunda başrol oynayan arkadaş bir başka oyunun kulisinde aksesuvarcı olabiliyor.


"Finansörümüz firmalar değil seyirciler"


Şuradaki oyuncular mesela hep birlikte dekoru kaldırıyor...

Çünkü mutfaktan öğrenilmez bu iş. Dekorun nasıl yerleştirileceğini ve kaldırılacağını da bilmeli ve hakkıyla yapmalısınız. Gerçi bizim için biraz da mecburiyet bu. Maddi koşullarımız belli, prodüksiyona harcayacak çok paramız yok. O yüzden hiçbir zaman ideal koşullarda çalışamıyoruz ve bazı işleri aramızda çözmenin yolunu arıyoruz.


Özetle her işi kendiniz yapıyorsunuz...

Sponsorumuz yok. Seyircinin koltuğa ödediği parayla ayakta duruyoruz. Yani oyunlarımızın finansörü firmalar değil, seyirciler. Bu koşullarda da çok iyi iş çıkarıyoruz. Bakın memlekete, hep tek kişilik, iki kişilik, üç kişilik oyunlar oynanıyor. Tiyatro sanatının birçok önemli eseri kalabalık kadro gerektirdiği için ve buna para bulunamayacağından es geçiliyor. Oysa birileri de elini taşın altına sokup büyük prodüksiyonlar sahnelemeli.


Oyuncularınızın sahne deneyimi yok, nasıl altından kalkıyorlar böyle büyük prodüksiyonların?

Bazıları yeni mezun, bazıları hâlâ öğrenci. Birkaç oyuncumuz ise hiç tiyatro eğitimi almayıp bu işe doğrudan bizimle başladılar.


Siz kimsiniz onlar için, eğitmen mi, yol gösterici mi?

Bir oyuna hazırlanma süreci onlar için başlı başına eğitim sayılır. Genç oyuncuların kendi fikirlerini denemelerine de izin var burada. İşe yarar bir çözüm mü, yoksa çöpe mi gider, uygulayarak görüyorlar. Benimle birlikte emniyetli bir düzlemde bir şeyler deniyor, bazen de yanılıyorlar.

Bundan iyi eğitim olur mu?


"Tatbikat sahnesi yakında İstanbul’da"


Oyun gibi. Daha doğrusu sınıfın oyun alanına dönüşmesi gibi...

Tiyatro başka nasıl çalışılır ki? Uygulama imkânı vermeden bu çocuklara tiyatroyu öğretemezsiniz. Kâğıt üstünde olmaz! Güzel sanatlar fakültelerinin çoğunda sahne falan yok, odalarda prova yapıyorlar. Halbuki spot ışığı üzerinize vurmamışsa, seyirciyle karşılıklı soluk alıp vermemişseniz, sahnenin ruhunu nasıl yakalarsınız?


Yakında İstanbul’da da açacaksınız Tatbikat Sahnesi’ni...

Evet,İstanbul repertuvarımızda “Bir Delinin Hatıra Defteri” ve Seray Şahiner’in “Antabus”u var. Nihal Yalçın oynuyor.


Woyzeck Masalı 200 yıllık bir oyundan uyarlandı. Georg Büchner’in oyununu güncel yapan şey nedir?

“Woyzeck”, bir halk hikâyesinden yola çıkarak yazılmış. Basit bir kurgu; içinde aşk var, sevgilisi savaşa gidince geride kalan kadın var, evlilik dışı dünyaya gelen çocuk var, savaştan dönen askerin bıraktığı kadını bulamaması var, şiddetli kıskançlık var... Belki o adam kadını affedecek ama buna izin vermeyen, herkesi ahlak üzerinden yargılayan toplum var. Dünya var oldukça yaşanacak bu. Birileri hep ahlak bekçiliği yapacak, birileri bundan ötürü hep acı çekecek.


Gene de neden şimdi ve burada?

Zamanlaması son derece yerinde; günümüzde yaşadıklarımıza denk düşüyor. Son zamanlarda bu ülkede toplumun ahlak değerleri sorgulanmaya başlandı. 3 çocuk ve kürtaj meseleleri. Bize kendi ahlak standartlarına uygun hayat biçimleri dayatanların ahlakını sorgulamalıyız. “Woyzeck Masalı” bunu yapıyor.





Tom Waıts ve Nıck Cave’den sonra Behzat Ç.



Klasik tiyatronun rock müzisyenlerinin ilgisini çekmesine sık rastlanmıyor. “Şahsen Tom Waits ve Nick Cave’den sonra “Behzat Ç.”nin de bir “Woyzeck” müzikali yapmasını enteresan buldum.

Onur Yüce’nin protest hatta neredeyse grunge müzikleriyle sahneliyoruz oyunu. Aslında niyetim başkaydı; Aristophanes’in “Kuşlar”ını toplu konutlarda yaşayanları anlatan alaturka bir rock müzikali yapmak istiyordum. Ama şimdilik buna paramızın ve gücümüzün yetmeyeceğini hissettik. Şarkı söyleyip dans eden ve bir yandan da oyunculuk yapabilen o kadar az kişi var ki memlekette. Biz de küçülmeye karar verdik ve devreye “Woyzeck” girdi.


"İyi bir oyunu herkes anlar"


Sizin “Woyzeck”iniz nasıl bir uyarlama?

Serbest bir uyarlama yaptım ve seyirciye sorular sordurmayı amaçladım. Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nda çalışırken de “seyirci anlar mı” diye düşünmezdim. Bir dünya kurup seyirciyi o dünyaya davet ederdim. Bütün oyunlarımız kapalı gişe oynardı. “Seyirci anlamaz” yargısından vazgeçmek lazım, iyi bir oyunu herkes anlar. Senin anlatmak istediğinden başka türlü anlar, ama anlar.


Şeytan sözcüklerin dizilişinde gizlidir” diye bir replik var, müthiş.

Benim en sevdiğim replikse şu: “Evette hayır mı suçlu, yoksa hayırda evet mi?”


Oyunu bir yana bırakıp kızacağınızı tahmin ettiğim soruyu sorayım: Tiyatroya niçin az gidiliyor, pahalı mı geliyor insanlara?

Ben de 5 liraya bilet satmak isterdim açıkçası ama gücüm yetmez. İnsanların çok ucuza güzel işler seyretmelerini sağlamak Devlet Tiyatrosu’nun görevi. Ama tiyatronun öldüğü yolundaki söylentileri kastediyorsanız, buna itiraz ederim. Bu mesleği seven insanlar olduğu sürece tiyatro var olacak. Buradaki gençler gerekirse hiç para almadan da sahneye çıkacak kadar sevdalılar bu sanata. Kaldırımda oynar, gene de tiyatronun peşinden koşarlar. Anlatacak hikâyesi varsa tiyatrocuya her yer sahnedir. Biz de işte rüyamızın peşinde koşturmayı sürdürüyoruz.


Tatbikat Sahnesi mi sizin rüyanız?

Bir rüyam yok aslında. Yapmak istediklerinin yüzde 70’ini gerçekleştirmiş bir adamım. Gençler de hayallerini gerçekleştirsin istiyorum. Burayı bunun için kurdum. Ben yok olup gitsem bile hikâyem, hayallerini burada gerçekleştirmiş insanlar aracılığıyla sürecek.


Dizi, sinema ve tiyatro, bunların yeri ne sizin pratiğinizde?

Dizi yaparken çok yoruluyorum, tiyatroya dönünce huzur buluyorum, ruhum şifa buluyor. Az önceki sorunuza döneceğim, televizyon sıradanlığını muhafaza ettiği sürece tiyatro hep var olacaktır.


Not: Tatbikat Sahnesi oyunları: Jean-PaulSartre’dan “Mezarsız Ölüler”, Doug Wright’ın Marquis de Sade’ın hayatından bir kesiti anlattığı “Quills” ve şimdi de Georg Büchner’in klasik oyunundan uyarlanan “Woyzeck Masalı”...


Röportaj: Gülenay Börekçi

Fotoğraf: AteşTümer

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.