'30’umdan sonra kendimi daha çok sevmeyi öğrendim

Azra Akın, dünya güzelimiz, kıvırcık koyu renkli saçlarını halk oylamasıyla daha açık ve parıltılı bir renge boyattı. Sonuç: Kendi de memnun hayranları da... Bu vesileyle buluştuğumuz Akın’la değişimin nedenlerini, 30’undan sonra nelerin farkına vardığını, dünya güzeli olarak yaşlanmayı, kadına şiddetin nasıl engellenebileceğini konuştuk...


Ara sıra İngilizce’den yardım alsa da 13 yılda Türkçe’si oldukça düzelmiş Azra Akın’ın. 2002’de dünya güzeli seçilerek hayatımıza girdiğinden beri evin cici kızı unvanını hiç kaybetmedi. Dizilerde oyunculuğunu sergiledi, dans yarışmasında ne kadar yetenekli olduğunu... Geçen yıl Çilek filminde de hayalini kurduğu başrole ulaştı. Artık tek hedefi var; o da oyunculuk. Bunu altını çizerek ifade ediyor. Birleşmiş Milletler’in sesi ve yüzü olarak da daha çok yardım faaliyetinde bulunmanın derdinde... Bir de şu aralar L’Oréal Paris Güzellik Elçisi olarak “Biz buna değeriz” sloganıyla kadınlara her zaman kendilerine güvenmeleri gerektiği mesajını vermeye çalışıyor.


Bir değişim var sende, saçını ilk defa bu kadar açık renk görüyoruz...

Hep doğal olanı sevdim. Saç rengimi de sevdiğim için değişiklik yapmaya çok ihtiyaç duymadım. Hayatta bazı şeylere hazır olunca bir şeyler gelmeye başlıyor. L’Oréal Paris Güzellik Elçisi olmam da öyle oldu.


Dünya güzeli olunca hazır olmamak gibi bir derdin yoktur canım...

Şimdiye kadar hayranlarımın karşısına hep doğru kararlarla, başarılı, farklı ve yeni projelerle çıkmaya özen gösterdim. Bu projelerde de her zaman sevenlerimin desteğini yanımda hissettim. L’Oréal Paris’in güzellik elçisi olarak bu aileye katıldıktan sonra hep kahverengi olan saçlarımı yoğun ışıltılı renklerden birine boyayacağımız için herkesin fikrini almak istedim. Benim için çok heyecanlı geçen bu süreçte hayranlarımın gözünden, onların beni hangi saç rengiyle görmek istediğini keşfetme imkânı buldum. azraninisiltisinisec.com platformu üzerinden 2 hafta boyunca hayranlarımın oyları sonucunda gördüğünüz gibi yeni saç rengim “tarçın bakır” olarak belirlendi. Şu an değişmeye çok hazırım.


Değişim zordur ama 30’dan sonra bir şeyler kendiliğinden değişiyor kadında; kendini tanıyorsun, gücünün farkına varıyorsun... Sende de öyle mi oldu?

Herkesin yolculuğu farklıdır ama bende tıpkı dediğin gibi oldu!


2002’de girdin hayatımıza, 13 yıl olmuş. O zaman çalıştığım gazetenin dergi katında senin kocaman bir bilboard’ın vardı. Aylarca önünden geçip gittik. Senin için nasıldı?

Gerçekten mi! Düz saçlı olan herhalde. Aile gibi olmuşuz, çok hoşuma gitti. Nereden başlasam? Çocukluğum Hollanda’da geçti. İki kültürü de yaşamama fırsat vermiş bir ailede büyüdüm. Liseye kadar sanata karşı bir tutkum ve isteğim vardı. Resim, dans gibi... Küçük yaştan beri hayatımda hep yeni şeyler deneyimlemekten de keyif aldım. Genç yaşlarda çevre de çok etkili oluyor biliyorsun, bir aile dostumuz modellik yarışmasına davet etti. Hiç aklımın ucunda yoktu. Kırmamak için bir fotoğrafla başlayan macera, tesadüflerle birlikte ta dünya güzelliğine kadar gitti.





‘Kendimi Hollanda’da hep Türk hissettim’


Dünya güzeli oldun ama ilk projelere saldırmadın. Herkesin yaptığı gibi dizi çekmedin hemen...

Yarışmadan sonra Deli Yürek dizisinden teklif geldi ama eğitimimi tamamlamak için kabul etmedim. Eğitim ailem ve benim için çok önemliydi. Uluslararası bir yarışmada ilk 15’e kalanlar ülkelerindeki ajanslarla çalışabilecekleri 2 yıllık bir sözleşme kazanıyorlar. Ben Elite Amsterdam’da okulumu aksatmadan hafta sonları mankenlik yapmaya başladım. İkisini aynı anda yapmak büyük sorumluluk. Sorumluluk sahibi bir çocuk olduğumdan buluğ çağını da tam anlamıyla yaşamadım aslında. Lise bittikten sonra “Bir sene modellik yapıp seyahat edip üniversiteyi sonra düşünürüm” dedim. Sonra ajansım arayıp “Güzellik yarışmasına ne kadar uygunsun?” diye sordu. 3 hafta düşündük. “Türkiye’de doğup büyümüş yaşıtlarımla tanışmak ne kadar güzel olur” diye düşünerek merak da ağır basınca katılmaya karar verdim. Kendimi Hollanda’da hep Türk hissettim. Ailem de bize nereden geldiğimizi; hem kendi hem de onların bayramlarını kutlayarak çok güzel hissettirmiştir. Kendi kültürümü hiçbir zaman kaybetmedim.


Dünya güzeli oldun da ne oldu, yanına ne kâr kaldığını düşünüyorsun?

Yeni Zellanda’dan Amerika’ya, Avrupa’dan Afrika’ya gezdim, farklı kültürler tanıdım. Ama o seyahatler ve o seyahatlerde yaşadıklarım, daha doğrusu ne amaçla seyahat ettiğim bilinmiyor. Miss World yardım amacıyla düzenlenen bir yarışma. Genç kızlara değerli olduklarını ve iletişimle faydalı olabileceklerini göstermek önemli. Genç kadınların liderlik pozisyonuna gelmesinin pek çok şeyi değiştirebileceğini düşünüyorum. Erkeklerin de bu konuda desteğine çok ihtiyacımız var. Yardım faaliyetlerine katılmak öyle anlamlı geldi ki, “Dünya Güzeli Azra Akın” denildiğinde bunu içten hissediyorum.


Nasıl kapılar açtı sana?

Kariyer odaklı girmedim bu yarışmaya. Ancak kapılar açılsın ya da pek çok insanla tanışılsın diye katılmanın da hiçbir sakıncası yok.


Eskiden güzellik yarışmaları gündemi daha çok meşgul ediyordu, şimdi o kadar konuşmuyoruz? Bir sürü yarışma çıktı, sonra yok oldu?

Dönemler farklıydı, mantalite, düşünce ve yaşam tarzı değişiyor. Bu yarışmaların, genç insanların sesini duyurması açısından bir fırsat olduğunu düşünüyorum. İleride model, oyuncu, anne ya da avukat olabilir. Oradaki asıl olay bir araya gelmek. Keşke her yarışma yardım için yapılsa. Yarışmaların şov, görsel ve eğlence kısmı da olduğundan bazı konulara daha rahat dikkat çekebiliyor. Dünyada böyle bir sistemde yaşıyoruz. Keşke o kaynak, ana tema korunsa.


‘BM’de süreç yavaş işliyor’


Birleşmiş Milletler ile çalışmaların devam ediyor mu? Hâlâ elçi misin?

Evet gururla taşıdığım bir görev. Ancak Birleşmiş Milletler’deki süreç yavaş ilerliyor. Bazen değişim için birkaç hayat, birkaç jenerasyon gerekiyor. İnsanın içinde ümit varsa ki her zaman olmalı, değişim eninde sonunda olacaktır. Araştırma ve okumalarımda bunu gördüm. Devam ediyor, pes etmiyoruz. Çünkü küçük değişimleri görmek bile insana umut veriyor. 2 senedir istediğim kadar aktif olamadım çünkü komşu ülkelerimizdeki acı verici durumlar, onlara büyük bir yük getirdi. Ama şimdi yeni bir planlamanın zamanı. Oturup 5 yıllık planlarımızı konuşacağız.





‘Kadına şiddet kadından çok erkekleri ilgilendiren bir konu’

Gündemde kadına şiddet var. Toplumda bir erkek meselesi var. Ne yapmak lazım? Sen kadına şiddet oranının daha düşük olduğu Hollanda’da büyüdün. Orada bu meseleler nasıl çözüldü?

Bu konuyu çok düşünüyorum. Her şeye cevap bulamasam da bütün dünyada insanların sessiz kalmaması gerektiğine inanıyorum. En büyük düşman bu. Sevgi-saygıya, eğitime yoğunlaşalım isterim.


2002’de senin yarıştığın güzellik yarışması, Nijerya’da evlilik dışı hamile kalan bir kadına verilen ceza sonucunda çıkan olaylarda Miss World’e gelen tepkiler nedeniyle Londra’ya taşındı. O zaman da dünyanın gündeminde bir kadın mağduriyeti vardı.

İlk 2 hafta yani kamp döneminde Nijerya’daydık. O zaman bazı ülkeler yarışmayı bu olaydan dolayı boykot edip katılmama kararı almıştı. Ben yarışmaya gidip Türkiye’yi temsil ederek boykot etmeyi seçtim ve konuya dikkat çekmeye çalıştım. Her iki boykot şekline de saygı duyuyorum. Keşke final gecesi de Nijerya’da yapılabilseydi ve bu konuya daha da dikkat çekilip kadının değeri yerinde vurgulansaydı. Ama Miss World organizasyonu yarışmanın Londra’ya taşınmasına karar verdi, sanırım herkes için iyi olacağını düşündüler. Keşke dünyamızda bu üzücü şeyler olmasa, birbirimizi daha çok korusak. Bence “kadına şiddet” kadından çok erkekleri ilgilendiren bir konu, erkeklerin çok daha hassas olmaları lazım bu konuda. Tabii bu arada şiddet erkeklere de yapılıyor. Evde erkek çocuklar da zarar görüyor şiddetten. Erkeğin kendisi, erkek dünyasında çok şiddet görüyor.


Ne yanlış yapılıyor?

Şiddet olaylarında kurbanı suçlama yoluna gidiliyor. Suçu işleyenin peşinden gidip cezasız kalmaması için görev hepimize düşer. Cesaretli erkeklere de ihtiyacımız var. Ayrıca kurbanın davranışından yola çıkarak her ne olursa olsun onu suçlamak doğru değil. Toplumca sırt çevirmemek, onu suçlu hissettirmemek gerekir. Yeni neslin bu konuda bilinçlenmesine çok ihtiyaç var. Bunları değiştirmek kolay değil. Tabu olmaması gerekiyor. Sesi olan insanların bu konuya öncelik vermeleri gerek.


Şimdiye kadar sesi olan insanlar biraz geri dursa da Özgecan cinayetinden sonra herkes ortak tepki verdi.

Çok üzücü bir durum bu, bir daha böyle bir şeyin yaşanmaması için herkes elinden geleni yapmalı. Göz önünde olan kişilerin böyle bir durum karşısında sessiz kalmaması bir gereklilik zaten. Bu olayı ilk duyduğumda herkes gibi tüylerim diken diken oldu, ürperdim. Ve bir kadın olarak, altüst oldum. Birleşmiş Milletler sesi olarak da bu konuyu onlarla paylaşıp bir proje geliştirmek planlarım arasında.


‘Oyunculuk, ağırlıklı ilerleyeceğim nokta!’

Bir güzellik yarışmasına katılmasan hayatın nasıl ilerlerdi?

Ailemle bazen bunu konuşuruz. Bir ihtimal sanat akademisine girerdim. Tiyatro olabilirdi. Mutlaka sanatla ilgili olurdu.


Senden sonra da dünya güzeli tacını takamadık.

İnşallah olacak.


Bundan sonra oyunculuk ağırlıklı mı gideceksiniz?

Oyunculuk, nokta!


Ne kadar kararlı olduğunu görüyorum. Bir yurtdışı projesi kulağıma geldi.

Evet gündemde olan 2 sinema filmi projesi var. Senaryoları ilginç. Şu anda görüşmelerimiz devam ediyor. Yurtiçi veya yurtdışı, benim için asıl önemli olan, işini seven insanlarla bir arada olup çalışmak, farklı hikâyelerin parçası olmak, yeni tecrübeler yaşamak. Oyunculuk alanında kendimi ifade edebileceğim geniş bir yelpaze olduğunu düşünüyorum. Ve oyunculuk benim için hikâyeleri geleceğe aktarma yolu. Bir zamanlar hikâyeler bir ateşin etrafında toplanılarak anlatılıyormuş, şimdi bu ateş; sinema, tiyatro, dizi.


Gelen projeler konusunda kriterlerin var mı?

Seçici olmaya çalışıyorum. Uzun vadeli kariyer planlarım var, ileriki yaşlarıma kadar devam ettirebileceğim, haz alıp seveceğim. Çok başarılı yönetmenlerimiz var, senaryo çeşitliliği arttı, rol çeşitliliği çoğaldı. Sektör sürekli gelişiyor, bu beni çok sevindiriyor. Biliyor musunuz, en hoşuma giden, hep komedi yapan birinin bir dramda rol alması ya da tam tersi. Bu çeşitlilik hoşuma gidiyor, bir kadın olarak da kadın hikâyelerinin çoğalmasını isterim.


Var mı özellikle beklediğin roller?

Farklı rollerde oynamak isterim.





‘Julianne Moore’un rolünü canlandırmak isterdim’


Oscar kırmızı halısında en çok kimin saçını, makyajını ve kıyafetini beğendin?

Bu seneki Oscar kırmızı halısında açık ara favorim gerek kıyafeti, gerekse saç ve makyajıyla tıpkı bir masal prensesini andıran Jennifer Lopez oldu. Nude pudra rengi Elie Saab elbisesinin tül ve pul detaylı uzun kuyruğu, zarif göğüs dekoltesi ve abartıdan uzak at kuyruğuyla Lopez; gerçekten kırmızı halıda kusursuzdu. L’Oréal Paris’in güzellik elçisi olan Jennifer Lopez güçlü kadın duruşuyla da gecenin bence yıldızı oldu. Birde Marion Cotillard ve Rosamund Pike... Ayrıca Scarlett Johansson’ı da cesaretinden dolayı takdir ettim.


Favorilerin kimlerdi; Oscar toton tuttu mu?

Açıkçası En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan Julianne Moore’la tuttu.


Bu seneki Oscar adayları arasında “Şu filmde oynayabilseydim” dediğin hangisiydi?

Henüz filmi izlemedim ama tabii ki senaryosu hakkında fikrim var, “Still Alice”te Julianne Moore’un canlandırdığı karakteri oynamak isterdim.


‘Dünya güzeli olmamı bir engelmiş gibi görenler de oldu’

13 yıl uzun zaman. Bir nesil seninle büyüdü. İyi bir enerjin var ve bu sana büyük artılar getiriyor.

Ben özümü değiştirmeden yaşayıp çalışabilmeye özen gösterdim. Kendine sadık kalıp saygı duymak çok önemli. Yaş ilerledikçe kendini sevmek önemli. Geriye baktığımda bunu anladım. 30’umdan sonra kendimi daha çok sevmeyi öğrendim. Zaten insan kendini sevebiliyorsa hayatı da sever. Eskiden başkalarına kendimden daha çok değer verdiğim oldu, bu yıpratıcı bir şey, şimdi durumu dengeledim.


Dünya güzeli olarak yaşlanmak nasıldır?

Umarım etrafıma anlatacağım güzel anılarla dolu bir süreç olacak. Benim yaşlanmakla ilgili pozitif düşüncelerim var. Tabi ki dış görünüşümüz değişecek, ihtiyaçlarımız değişecek, belki fiziksel gücümüz eskisi gibi olmayacak. Ben yaşlılığımı sağlıkla, huzurla geçirmeyi hedefliyorum.


Dünya güzeli seçilmenin dezavantajları oldu mu?

Avantajları daha çok aslında. Ama dünya güzeli olmamı hep bir engelmiş gibi görenler de olmuş olabilir, özellikle oyunculuk konusunda. Bunlara çok takılmamaya çalıştım. Oyunculuk yapmak istiyorsam, “Çalışıp başarabilirim” dedim, hâlâ da çalışıyorum. Zaten sadece güzelliğimle ön planda olacak şekilde yetiştirilmedim. Yeteneklerimi kullanmaya odaklandım. Çocukluğumda fiziksel özelliklerimden çok, yeteneğimle övgü almaya alıştım.


Ekşi Sözlük’e senin için “Aile kızı, sempatik ve güzel” gibi algılar var. Bu hâlâ bir avantaj mı yoksa dezavantajları var mı?

Sırf kendi ailemi değil, aile kavramını seviyorum. İnsan sevgim çok yüksek. Bu bazen zor durumda bıraksa da bundan yanayım. Çünkü böyle doğdum. Aynı zamanda aileme bağlıyım. Masumiyetimi korumaya çalıştım. Bu imajdan dolayı, beni belli projeler için daha uygun görseler de ben aslında kendimden çok farklı karakterleri de oynamayı seviyorum.

Senden 2 yaş küçük kız kardeşin var. Onun kariyeri başka...

Aynı değerlere sahibiz. Dünya insanı olmak, iyi niyetli olmak gibi. O da sanata çok yatkın ve yetenekli, çok esprili, zeki, güzeldir, çok iyi şarkı söyler. Amsterdam’da üniversite okuyup master’ını bitirdi. Şimdi de iş arayışı içinde. O da dünyayı gezebilecek biri, dünyaya duyarlı. Bir şeyleri değiştirip geliştirebileceğine inanıyor. Çok örtüşüyoruz.


Sen dünya güzel olduktan sonra Azra ismini koyan çok oldu.

Çocuğa isim koymak kolay bir iş olmamalı. Benden ilham alınarak bu isim konmuşsa büyük bir onurdur.




Azra Akın, Keriman Halis’ten 70 yıl sonra 2002’de “Dünya Güzeli” tacını ülkemize getirdi.


‘Cesaretli davranıp değişiklik yapmaktan korkmayın’

Reklamlarda “Biz buna değeriz” diyorsun. Kadınlara ne mesaj vermeye çalışıyorsun?

Mesleğinde güçlü kadınların yüzü olduğu L’Oréal’in “Çünkü biz buna değeriz” mesajı çok hoşuma gitti. Benimle örtüştü. Kadınlara, kendilerine güvenmeleri gerektiğini, ne kadar özel olduklarını anlatan bir mesaj var burada. Hayattaki hedeflerimle de örtüştü. L’Oréal’in ilk güzellik elçisi olan Cybill Sheperd’dan Jane Fonda’ya, Andie Macdowell’dan Jennifer Lopez’e, Blake Lively’den Eva Longoria’ya kadar çok beğendiğim sayısız yıldız; bugüne kadar “Çünkü biz buna değeriz” diyerek dünya kadınlarına yol gösterdiler. Ben de bu mottoyu söyleyerek Türk kadınlarının hayatlarına dokunacak olmaktan büyük gurur duyuyorum. Bir iş yaptığımda gerçekten onu hissetmek isterim. Kozmetiğin ötesinde güçlü bir kadın var. Bu konuların konuşulması bizi iyileştiriyor. Daha sağlıklı kılıyor.


Maskara sürdüğünde duruşu değişiyor, rujundan güç alıyor.

Duş almak bile bize enerji veriyor. Gerçek güzelliğin içten gelen güzellik olduğuna inanıyorum. Ama bunu ortaya çıkarmak için kendinize de değer verip iyi bakmalısınız. Gündelik hayatımda kişisel bakıma çok önem veriyorum. Saç konusuna gelince ki ben saçlarıma özen gösteririm; saç tipinize ve ihtiyacınıza uygun saç bakım ürünlerini düzenli kullanmanız çok önemli. Her sabah da cildinizi temizleyin. Biliyorum çok zor, ama makyajınızı silmeden yatmayın. Yeri geldiğinde de cesaret gerektiren kararlar alıp benim gibi saç renginizde değişiklik yapmaktan da korkmayın.


Röportaj: Aysun Öz

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.