Yıllardır bu işi yapıyorum, ne hayatlar dinledim... Haberlerime konu ettiğim en örnek alınası hikâyelerden biri onunki. Kendi deyimiyle “Ankara’nın Nallıhan ilçesinde, normal doğumla” dünyaya gelen Atalay’ın hayatı çok zor geçmiş. Özellikle 1985 sonrası onu “Atalay Demirci” yapan yetiştirme yurdu dönemi... Gösterisinin adı neden “Kel Alaka” biliyor musunuz? Çünkü 21 yaşında kanser olunca kemoterapi görmüş. Tabii o dökülen saçlara “Vah vah” demek yerine bakmış kafa düzgün “Dalga geçmeye kendimle başlayayım” demiş. Şimdi Atalay çok heyecanlı çünkü ilk filmi Güvercin Uçuverdi dün gösterime girdi. Gösterilerinde ve filmlerinde kesinlikle küfür ve belden aşağı esprilere yer vermeyen Atalay’la gurbetçilerle buluştuğu Hamburg’a gittim. İlgi inanılmazdı...


Meslekte onaltıncı yılın... Beslendiğin mekânlar, kullandığın malzemeler değişti mi?

Tabii ki; değişmezsen insanları yakalayamazsın. Sosyal medya girdi hayatımıza, akrabalık ilişkileri değişti... Stand up hayatı gözlemleyip insanların zaten yaptığı şeyleri mizahi bir dille onlara gösterme yöntemi. Bir yandan gülerken diğer yandan “Aaa evet böyle yapıyoruz” dedirtmek... Adam nasıl yakalamış... Mesele bu...


Dikkatimi çekti hiç küfür ya da belden aşağı espri yoktu gösteride.

13-18 yaş grubunun komedyenleri örnek aldığını düşünüyorum. Bu sırtıma sorumluluk yüklüyor. Herkes yapsın demiyorum ama “Mizah zekânın zekâtıdır” demiş büyük bir âlim. Zekice güldürmeyi küfürle güldürmeye tercih ediyorum. Küfürsüz de güldürürüm. Aksi halde daha fazla geri dönüş alırım belki ama kendime olan saygımı kaybederim.


Güvercin Uçuverdi vizyonda... Heyecanını görebiliyorum...

Sinema benim için çok büyük bir hayaldi. İnşallah neticesi de güzel olur. Yaptığım her işte kendi adıma, ailem adına, toplum adına bir yarar gözetiyorum. Yapacağım daha çok iş var. Hayat ne getirir bilemeyiz ama film çok içime sindi.


Pilot olmaya çalışan otobüs şoförü Yüksel Güvercin’in hikâyesini çok komik işlemişsin... Filmi kaptan pilot kardeşimle izlemek benim için işin bonusu oldu da tüm pilotlar sevecek mi sence filmi?

Pilotlar da çok sevecek, şöförler de. Kaptanlar özellikle gülecek. Çok eğlendik çekerken. Sevgi ve saygıyla yaklaştığım çok kıymetli oyuncular var. Neticede sahnede 10’ar saniyeliğine kadın oluyorum, pazarcı, gurbetçi oluyorum ama onlar tipleme. Oyunculuk çok farklı. Bende deli cesareti var tabii o ayrı. Memurken sahneye çıktım. Şimdi de dublörsüz ilk filmimi çektim.


Küfür filmde de yok. Aslında hayatın parçası ama sen çok kararlısın bu konuda...

Gerçeği yansıtacağız diye çocukların ahlakını bozmaya, bu kadar göze sokmaya hiç gerek yok. Benim ahlakım ne sahnede ne filmde ne de normal yaşantımda buna müsaade etmiyor. O zaman sanatımın içine neden koyayım? Programımda “Lan” demişim birkaç defa, bunu eleştiriyor seyirci, öyle alışık değiller ki... Ben bunu iltifat sayarım.


İnsanlar bunu fark ediyor mu?

Tabii ki... Çünkü “Küfretmezsen güldüremezsin” algısı yerleşti komedyenlere. Aslında bu bizim toplumumuza hakaret çünkü Türk halkı pratik zekâsı inanılmaz gelişmiş, leb demeden Çorum’u anlayan bir toplum.


‘Olanda da hayır aramak lazım’


Beslenmene dikkat ediyor musun?

Evet hem geçirdiğim ciddi bir rahatsızlık var hem de sahnedeyim, iyi görünmem lazım. Asitli içmiyorum, alkol ve sigara kullanmıyorum. Süt ve süt ürünlerini fazla tüketmeye başladım. Bu arada spor gerçekten çok önemliymiş. İnsanın kafa olarak da zinde tutup mutluluk hormonu salgılamasına neden oluyormuş.


Karın boşluğunda tümör vardı yani kanserdin. Şimdi hastalık tamamen geçti mi?

İki ameliyat, kemoterapi derken geçti çok şükür. Kontrollere gidiyorum. Kansere yakalananlara söyleyeceğim şey; beslenme kanseri çok tetikleyen bir şey. Özellikle çocukları fast food alışkanlığından korusunlar, yanlarında sigara içmesinler, hatta hiç içmesinler! Yakınlarının sabırla hastanın moralini yüksek tutması çok önemli.


İçine atmak çok kötü demiştin...

Kimseyle paylaşmamak, fazla düşünmek ciddi zarar veriyor. Yalnızlık Allah’a mahsus. Biz tek başımıza yapamayız. Çocukluk dönemimde fazla içime attım. Samsun’dan ağabeyim gelmişti, bir gün boyunca tek kelime konuşamamıştım. Üzüntüden kahrolup gitti. Yaşım 11-12... O dönemler kendime zarar vermeye başlamışım. Kansere yaklandığımda 21’dim. Yüzde 30 pskolojik olduğunu düşünüyorum kanserin. Hiçbir derdi altından kalkamayacak kadar zor görmemek, olanda da hayır aramak lazım. İnanın hayat kolaylaşıp güzelleşiyor.


‘Kötü bir çocukluk yaşadım’


Yetimhanede büyüdün... Detaya girmekten hoşlanmıyorsun ama onları görüyor musun?

En yakın dostum Ercan onlardan. Amasya yetiştirme yurdundaydım. Bir futbol turnuvası yapıldı, iyileri Ankara’daki yurda aldılar. Hayatımdaki kırılma noktalarından biridir. 1985-95 arası böyle geçti.


Aileden kimsen yok muydu?

Amcam bakıyordu o yaşıma kadar ama yurda verdi. Bir daha da hiç görmedim.


Nefret ettiğin için mi?

Bir dönem ettim ama dedim ya her şerde bir hayır ararım... Ben yeğenime kıyamazdım ama empati kurunca “Hepimize yetişemedi” diyorum şimdi. Çok kötü bir çocukluk yaşadım ama yurttakilere güzel bir örnek oldum. Hamburg’dayız görüyorsun sürekli yanıma geliyorlar. Samimi görüyorlar, “Bu bize yardım eder” diyorlar. Alttan yetiştirmeye çalıştığım gençler var.


Röportaj: Nazenin Tokuşoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.