- Havalı görümünüzün ardında çok mütevazı, yardımsever biri var.

(Gülüyor.) Beni yakından tanımayanlar ilk etapta bunu düşünüyorlar. İnsanlar dışarıdan baktıkları zaman özellikle de sahne performansımda ya da televizyon ekranlarında bu şekilde görüyorlar. Benim göz önünde olmayan bir hayatım var ve sürekli çalışan bir sanatçıyım. Benim gece hayatım yok. Benim öyle hayatlara harcayacak vaktim yok. Benim için zaman çok değerli. 16 yıldır 200'ün üzerinde sağlık sosyal yardım vakıf ve derneği ile çalışıyorum. Ayrıca 38 çocuk sağlığı vakfı ile çalışıyorum. Arkadaşlarımın özel gecelerine katılmaya çalışırım. Son 2 yıldır cemiyet hayatında önemli bir isim olarak ödül aldığım geceler hariç hiçbir özel geceye katılamadım. Toplumun kanayan yaralarına merhem olmaya çalışan bir örnek olduğum içinde zaten gece hayatım yok.


- Birçok ünlü kazandıkları ile yatırımlar yaparken siz yardım etmeyi tercih ediyorsunuz. Tek hayaliniz de vakıf kurmak.

Ben Beykoz'da Boğaz manzaralı bir gecekonduda dünyaya geldim. Deniz manzarasının ve yeşilin en âlâsını yaşadım. Benim hayatta bu tür hırslarım hiç olmadı. Ben çok zengin biriyim. Bu röportajda da söylüyorum. Türkiye’nin en zengin sanatçısı benim. Çünkü insanlık olarak, ruh olarak zenginim. Tanımaktan onur ve şeref duyduğum cemiyet hayatının en zirvesinde olan insanların sayesinde ben bu yaşamın içinde tüm zenginlikleri yaşayabiliyorum. Sakıp Sabancı ailesi, Koç ailesi ve Doğan ailesinin evlerine gidip gelebiliyorum.


"Sibel Can'a Padişah seni zirveye taşıyacak" demiştim!


- Sizin için yeni Zeki Müren diyorlar. Bu benzetme ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Halk böyle diyor. Yeni sanat güneşi olarak görüyor. Zeki Müren'i çok sevdikleri için ona çok değer verdikleri için, çok saygı duydukları için o çerçevede beni kabul etmeleri tabii ki benim için çok büyük onurdur. Çünkü çok genç, yaşlı, çocuk bir ailede bulunan herkesin beni sevmesi, beni bu değere layık görmesi benim şahsımı çok onurlandırıyor. Ama demek ki ben bu topluma o saygınlığı hissettirebilmişim. Benim dünyaya bakış açım da böyle. Bir insana öncelikle saygı duymanız gerekiyor. İnsanlara önce insan oldukları için saygı duyarım, sonra tanımaya çalışırım. Gerçek sevgiler de bu şekilde oluşur. Unutulmaz olurlar ve o insanlara hayatımda yer veririm.


- Neden sizi bir ses yarışmasının jüri koltuğunda görmüyoruz?

Senin saçın böyle, senin bacağın böyle, niye dekolten bu şekilde yaklaşımlarıyla birlikte aile hayatlarıyla ilgili aşırı derecede ajitasyon yapıp insanları eleştirme, kınama, yargılama noktasına gidiliyor. Ben bana gelen hiç bir teklifi kabul etmedim. Çünkü ne o yarışmaları ciddiye alıyorum ne de jürinin yarışmacılara karşı bu davranış biçimini, bu konuşma şekillerini asla kabul etmeyen bir kişiliğim olduğu için bu yarışmaları kabul etmiyorum. 12 yıldır hangi yarışmadan bir star çıktı?

Sanatın hangi dalında olursanız olun eğer starlık doğuştan varsa siz star olabilirsiniz. Bunu Allah size nasip etmiştir. Ama bir noktaya kadar dayılarınız olacak, medyadaki özel güçleriniz olacak. Bu özel güçler de bir şey ifade etmiyor. Siz bir yere kadar gelecek ve orada takılıp kalacaksınız ötesi olmayacak. Atatürk’ün ''Sanatçı alnında ışığı ilk hisseden insandır'' özdeyişinin altını çizecek karakteri taşımıyorsanız zaten star değilsiniz. Bazılarına star diyorsunuz, o da toplumun genelinin eğitim durumuna bağlıdır. Ben toplumun göz önünde adını skandallarla özdeşleşmiş birtakım eklerle ses dünyasına kazandırılmış sanattan bihaber, sesten bihaber, notadan bihaber olan starcıklara star demiyorum.


- Sanatçı olarak kabul etmediğiniz kimler var?

Çok var. Ses sanatçısı olarak, oyuncu olarak kabul etmediğim çok isim var. Ama ben insana çok önem veren biri olduğum için isimle konuşmayı çok sevmiyorum. Ben halkın bazı farkındalıklar içinde olduğunu görebiliyorum. Yıl 2015 ve 2020'ye kadar zirvede olacak isimleri söylemek istiyorum. Son 20 yıla kimler damgasını vurduysa starlık sistemi 2020 ve sonrasında bu isimler ile devam edecek.


- Hande Yener de bu isimlerden biri değil mi? Hande Yener için ilk kez siz star olacak demişsiniz.

Evet. Benim hislerim çok kuvvetli. Hiç tanımadan, sesini bile dinlemeden yıllar önce Hande Yener'i bu şekilde lanse ettim. Nükhet Duru, Ajda Pekkan, Sezen Aksu kulvarında bir ses, bir yorumcu geliyor dedim. Ercan Saatçi, Hande Yener'den bahsetti. Son yarım saati de olsa "Programımda olsun istiyorum" dedi. Hissiyatlarım beni hiç yanıltmadı. Yıllar önce Sibel Can, Serdar Ortaç bestesi ile bana gelip ''Yılmazcım nasıl olacak? Ben senin hissiyatına çok güveniyorum'' demişti. Sibel Can'a "Bu şarkı öyle bir zirveye çıkaracak ki seni yıllarca bu şarkı ile anılacaksın" demiştim ve o şarkı Padişah’tı. Gülşen de "Be Adam" şarkısıyla çıktı. Gülşen’e bu çıkışın oldu ama gerçek çıkışın “Hisset Beni” şarkınla olacak demiştim…


- Hande Yener vefalı mı?

Ercan Saatçi vasıtasıyla onu öyle lanse ettiğim oldu. Ama hiçbir zaman hayatının hiçbir döneminde teşekkür etmedi. Yaz sezonuna girmiştik. Katılacağı hiçbir program yoktu ve o sezonun ilk ve son çıkacağı programıydı. Ben böyle bir insanım. Herkesi onore etmeyi çok severim. Her konumun insanı olabilirsin. Ama önemli olan insan olmak. Yalnızlık Makamı şarkımda da bunu dile getiriyorum. Yalnız doğduk, yalnız öleceğiz. Herkesin tek bir makamı var o da yalnızlık makamıdır.


"İdo Tatlıses'in ritm duygusu çok iyi"


- Sizce müzik dünyasında kimler çıkış yapar?

İdo. Aydın Kurtoğlu. Halkın gözünden bakarak söylüyorum. Ama nedenleri var tabii... İbrahim Tatlıses'in oğlu ve Cengiz Kurtoğlu'nun oğlu olması öğeleri de bu insanlara çok artı getirdi. Karakter yapıları çok güzel iki insan.


- İdo'ya abdest almayı siz öğretmişsiniz, başka neler öğrettiniz?

Evet, abdest almayı dedesi ile ben öğrettim. Çok şey öğrettim. Maneviyat damarları çok kutsal olan bir ailenin ferdi o. Rahmetli dedesi (annesinin babası), babaannesi çok değerli ve inançlı insanlar. Ama İdo da bunlara çok duyarlı bir çocuktu. Babası iş hayatından dolayı her zaman evde değildi.


- İbrahim Tatlıses otoritesi vardı bir de tabii...

Hayır, evde annesi baktığı için Derya Tuna otoritesi vardı. İdo ataerkil bir ailenin içinde büyüdü. Etrafında gelenekleri gördü, namaz kılan insanlar gördü, oruç tutan insanlar gördü, aile ziyaretlerinin çok kutsal olduğunu gördü, yemeğin tek başına yenmeyeceğini gördü. Bugün İdo'nun karakterinde güzel ahlaklılığın yanında ben de ona bir çakıl taşı kadar bir şey öğrettiysem ne mutlu bana.


- Tatlıses ailesi ile unutamadığınız bir anınız var mı?

Çok var Özlemciğim. Bir gün İdo tutturdu "Bateri alacağım" diye. "Nerden çıktı?" dedik. Ama hiç kimse bilmiyordu. İdo odasına çekilirdi ve sürekli darbuka çalardı. Onda ritim duygusunu da ilk keşfeden insanlardan biriyim. Derya Hanım'a ''İdo çok yetenekli''dedim.''Saçmalama Yılmaz. Babası sanatçı tabii ki gen yapısı itibariye bir takım yetenekleri olacak'' dedi. ''İdo çok çekingen bir çocuk göstermek istemiyor bu yönünü'' dedim. Sonra gizli bir şekilde dinlettim annesine ve bu durum ilerledi. Salonun ortasına bateri alındı. Her gün çaldı. Ritm kulağı olmayan insanlar şarkıcı olamazlar. Türkiye kulağı olmayan şarkıcılarla dolu.


- Bazılarının sesi çok iyi olmamasına rağmen sahne şovu iyi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Popüler vitrinde yer almanın kurallarını uyguluyorlar. Bakın bu ülkede bir takım bakış açılarına göre sanatçı olabilmek için ahlaksız olacaksın, en yakın arkadaşlarına sevgililerini ayarlayacaksın, hapislere girip çıkacaksın.


- Bu kadar kötü müdür sanatçı olmak?

Günümüze taşınan, popüler vitrine taşınan sanatçılık maalesef böyle. Ben bu bakış açılarına esef duyuyorum. Çünkü gerçek sanatçılar evlerinde oturup yiyecek bulmakta zorlanırken, bir sahne yeri bulmakta zorlanırken bu isimsiz, vasıfsız, sesten ve müzikten haberi olmayan insanlar sadece popüler kültüre hizmet edecek şarkılar, şovlar sergileyerek maalesef bu gerçek sanatçıların ekmekleriyle oynuyorlar. Çok acı. O yüzden herkesi bu ülkede sanatçı olarak kabul etmek istemiyorum.



"16 yıldır 38 engelli vakıf ve dernekle çalışıyorum"


- "Star olunmaz star doğulur" diyorsunuz. Peki, siz kaç yaşında başladınız müzik yolculuğuna?

4 yaşındaydım. Ailemde de müzisyenler var, sesi çok güzel insanlar var. Ben öyle bir ailede büyüdüm. Ama 4 yaşında çok iyi bir radyo dinleyicisiydim ve dinlediğim şarkıları hafızama kazırdım. 5 buçuk yaşında okuma yazmayı öğrendiğimde ilk yaptığım şey bir plak resmi çizmekti. Üzerine Yılmaz Morgül yazdım. Plak boyutunda makasla kestim. Renkli kalemlerle boyadım. İlk grafik çalışmamı o zaman yapmıştım. (Gülüyor.) Şimdi de bütün albümlerimin grafik çalışmalarını kendim yapıyorum. Kliplerimin sanat yönetmenliğini ben yapıyorum. Bunu ilk kez size söylüyorum. Görsel bakış açım çok güzel. Harika fotoğraflar çekerim. Ses sanatçısıyım, yorumcuyum, şairim, söz yazarıyım, besteciyim, hat sanatçısıyım, grafikerim, stilistim, masaj uzmanıyım. Masajımı da dua terapisi ile yaparım. Bir tedavi şekli olarak da kabul edebilirim. Ailemde sinema dünyasından olanlar da var. Setlerde de bulundum.


- Neden oyunculuk yapmadınız?

Oyunculuk eğitimi aldım. Benim için birinci nokta ses ve yorumculuktu. Rahmetli Nejat Uygur'dan Levent Kırca’ya, Oya Başar'a kadar birçok değerli isimlerden kendi donanımım için eğitim aldım. Her şekilde donanımlı olmalıyım ki sanatımı sergilediğim her noktada ben bunları kullanabileyim.


- 7 yıl süren çok ciddi bir hastalık süreciniz oldu. Bu süreçte sanatçı dostlarınız yanınızda oldu mu?

Ben hala ailemle yaşıyorum. Ailem her konuda en büyük destekçim. Bu süreçte sürekli yurt dışındaydım. Televizyonlara çıkıp durumumu ajite etmedim. Medyaya taşımadım. Çünkü yeneceğime zaten en başından beri inanıyordum. Hiçkimseye de yansıtmamaya çalıştım. Ama İbrahim Tatlıses başta olmak üzere Sibel Can, Seda Sayan, Gönül Yazar maddi manevi her zaman yanımda olduklarını hissettirdiler. Onlar zaten hep hayatımın içindelerdi.


- Peki, kötü gününüzde yanınızda olmayanlar oldu mu?

İnsanlar ile mesafemi korumayı biliyorum. Asıl ben sizin dediğinizi televizyon programım başladığında gördüm. Kimler kıskanç, kimler öyle bir konumda olmak istiyor ama olamadıkları için kıskanıyor, kimler programıma destek oluyor, kimler destek olmak istemediklerinin kibarca altlarını çiziyorlar işte ben esas müzik dünyasındaki gerçek dostları ve dost olmayanları “Yılmaz Morgül Show” başladığında öğrendim. Şimdi kimin dost, kimin yakın arkadaş olduğunu çok iyi gözlemledim. Ama bir gün bu olumsuz dönüş yapan insanlar da ekranlarda program yaptıklarında Yılmaz Morgül'ü göremeyecekler.


- Zeynel Abidin imzalı, albümünüzde kullandığınız çıplak ve kaslı fotoğraflarınızda photoshop iddiası var. Neler söyleyeceksiniz?

Zeynel Abidin ''Sayın Morgül muhteşem bir fiziğiniz var, birkaç kere çekelim mi?'' dedi. Asla photoshop değil. Ben böyle pozlara karşıyım. Ben Rizeli bir ailenin evladıyım. Bizimkiler çok tutucudur. Abim boksör ve benim ağzımı, burnumu kırdı. Albüm fotoğraflarıyla bana özel çekilen fotoğraflar karıştı. Prodüktör çok beğenince albüm için kullanalım dedi.


- Peki siz o fotoğrafları hiç kullanmayacak mıydınız?

Yok hayır. Yola öyle çıkıldı. Hatta ben albümü toplatmak istedim. Çünkü ailem karşıydı.


- Bir sinema filminde engelli rolü canlandırmak istiyormuşsunuz, neden özellikle engelli rolünü oynamak istiyorsunuz?

Çünkü ben 16 yıldır 38 engelli vakıf ve dernekle çalışıyorum. Benim görme engelli, duyma engelli, konuşma engelli, yürüme engelli çocuklarım var. Ben öyle binlerce çocuğun manevi babasıyım. O yüzden ben baba olsam ne olur, olmasam ne olur. Ben babalık görevlerini yapmayan binlerce insan yerine babalık görevi yapıyorum. O yüzden onların sorunlarını daha çok ön plana alacak, daha çok afişe eden bir rolde oynayabilirim.


Bülent Ersoy dedi ki: Doğurabilseydim annen olurdum.

Bu genetik yapı itibariyle de ancak seni doğururdum.


- Kendinizle çok barışık bir insansınız...

Evet. Ben kendimle alay etmeyi çok severim. Hatta benimle alay edenlere de gülüyorum. Bir insan bir insanı kınayabilir mi, yargılayabilir mi bakış açısından yola çıktığım için onlara üzülüyorum. İlahi adalete inanırım. Ben hep güzel şeyler ekiyorum. Sevgiler ekiyorum, saygılar ekiyorum. Bu ülke de saygı tohumları ve sevgi tohumları yeşertiyorum. O yüzden küçücük çocuklar, yaşlılar, gençler herkes beni çok seviyor.


- Okan Bayülgen'in programında söylediğiniz bir cümle sonrası yayını sonlandırmışlar. Doğru mu bu?

(Gülüyor.) Espri tabii ki bu durum. Zaten yayın bitiş saati gelmişti ve yayın bitti. Olay yaratsın diye böyle yaptı. O işini bilen bir adam. Çok akıllı, çok seviyorum akıllı insanları, ama benden akıllı değil. Söz konusu Survivor’dı. Turabi diye bir yarışmacıdan konuşuluyordu. "Şimdi bir tweet atsam laf atmayın Turabi'ye verir size kurabiye'' dedim. (Gülüyor.) Benim tweetlerimin hepsi kara mizahtır. Hepsi mutlaka bir yerlere gidiyordur.


- Ama twitter’da biz gerçek Yılmaz Morgül'ü tanıdık. Önceden Türk Sanat Müzüğü okurken, smokinler ile sahne alıp televizyon programlarına çıkarken şimdi radikal bir karar alıp o tarzınızın çok dışına çıktınız. Sormadan edemeyeceğim nasıl aldınız bu kararı?

Evet, twitter gerçek Yılmaz Morgül'ü görmenizi sağlıyor. Kendime bir stil yarattım. Popçular bile benim kıyafetlerimi alıp giymeye başladılar. Bazı sanatçılar benimle alışverişlere çıkmaya başladı. 11 yıl süren bir anlaşmaya imza atmıştım. O anlaşma maddelerine göre de uymak zorundaydım. Hep 2 beden büyük elbiseler giydirdiler. Assolistsin, ağır olacaksın dediler. Şenay Düdek bir yazısında alay etmişti. Ama çok haklıydı.''Sahnedeki benim tanıdığım Morgül değil pilli bebek'' demişti. Haklıydı. Düşünsenize ben kot giyemiyordum.


- Bu sözleşme nasıl bitti?

Bir şirket çalışanı benim imzamı taklit ederek ikinci bir menajerlik anlaşmasıyla karşıma çıktı. Bu da bir ilk. Türkiye’de ilk defa 11 yıl süren bir dava oldu. O da Yılmaz Morgül'ün menajerlik davasıdır. 11 yıl boyunca benim hayatımı mahvettiler. Hiçbir sahne çalışması yapamadım. Hep yurt dışına kaçak işlere gittim. Kaçak işçiler gibi oldum. Ben çok dürüstüm. Hiçkimse sanat dünyasında Yılmaz Morgül adına dedikodu yapamaz. Çünkü Yılmaz Morgül hiçkimse hakkında dedikodu yapmaz.


- Birini dövmekten hastanelik ettiğiniz haberleri doğru mu?

Evet. Adam gibi adamım ben. Masaya yumruğumu vurduğumda bütün kararlarım tamamdır. Ama benim anneme, aileme kimse dil uzatamaz. Şimdi sizin hakkınızda bana biri konuşsun, bakın bakalım ne oluyor. Benim böyle korumacılık gücüm çok yüksektir. Adam benim anneme küfür etti ya! Görevini yapamadığı gibi bir de benim anneme dil uzattı. Dümdüz ettim. Hayatımda ilk defa mahkemeye çıktım. Benden özür diledi. Ama sonra estetik olması için mahkeme açtım.


- O kadar ciddiydi yani durum öyle mi?

Ağzını, burnunu dümdüz ettim. Benim gözüm görmez.


- Ne zaman oldu bu olay? Kaç yaşındaydınız?

14 yaşındaydım. Adana’da ilk sahneye çıktığım zamanlardı.

- Bir röportajınızda ''gazinoların kapanması Bülent Ersoy yüzünden'' demişsiniz...

Evet dedim. Çok yüksek paralar istiyorlar. İbrahim Tatlıses, Ebru Gündeş ile olan kadromla 3 buçuk ay Lunapark Gazinosu'nda çalıştım ve o son gazino çalışmasıydı. Yani gazinoların son assolisti Yılmaz Morgül’dür. Benden sonra kim "Assolistim" diyorsa hiçbirini kabul etmiyorum. Çünkü o gerçek gazinoydu. Benim altımda fasıl grubundan oryantale, Türk halk müziğinden popüler müziğe, Türk musikisinden ara klasiğe dev bir kadro vardı. 40 kişilik bir sanatçı kadrosuyla çalışıyordum. Hepsinin başındaki insandım. Assolist bu demek.


- Bülent Ersoy ile aranızdaki buzlar eridi mi?

Hocalarımdan biri Müzeyyen Senar’dır. Hocamızın son yolculuğunda cami avlusunda Bülent Hanım'la karşılaştım. Çok üzgündü. Çünkü Müzeyyen Hanım onun da hocasıydı. Çok bitkin, çok üzgün olduğunu hissettim. Birbirimize işaretleştik. Ayakta duracak hali yoktu. Koluna girdim. Sonrasında şöyle dedi: ''Yavrum eğer benim doğurma özelliğim olsaydı ben senin annen olurdum. Bu genetik yapı itibariyle de ancak seni doğururdum. Ama işte bu egolar, bu hırslar, bu dünyanın çarkları nedeniyle ben sana bugüne kadar gerekli ilgiyi, sevgiyi, saygıyı gösteremedim." Bu diyaloğu bana yaşattıysa benim dün ile hiç bir davam olamaz. Ben o gün gerçeğini tanımış oldum. Çok saygı duydum.


- Tarzınızın değişimi müziğinize yansıyacak mı? Biz sizin farklı tarzlarda müzik yaptığınızı görecek miyiz?

Yeteneğim var. Jazz okuyorum, rock okuyorum, pop da okuyorum. Zaten Yalnızlık Makamı albümümde alt yapıları itibariyle pop ağırlıklı, rock ağırlıklı etnik Türk müziğini harmanlamaya çalıştım.


- Sesinin güzel çıkması için çeşitli cihazlar kullanan ve albüm yapan ünlüler var. Bu konuyla ilgili neler düşünüyorsunuz?

Stüdyo cihazları ile olmayan seslerini sesi var gibi gösterip "şarkı söylüyorum" havalarında dolaştığı bu ülkenin sözüm ona pop ve rock müzik sanatçılarına, Yılmaz Morgül olarak meydan okuyorum.

En iyi olduğunu iddia eden ilk 5’i aynı sahneye canlı performansa davet ediyorum! Hepsinin backgroundundaki pop ve rock müzik şarkılarını en iyi performanslar ile okuyacağımın garantisini veriyorum. Bakalım siz benim klasik Türk musikisi performansı sergileyebilecek misiniz!


Röportaj: Özlem Genç

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.